Beşiktaş kaç kişi oynuyor?

A -
A +

Beşiktaş kaç kişi oynuyor? Beşiktaş, ne tuhaftır ki, maçlara 9 kişi başlayıp, bazen de 7 kişi ile bitirmek zorunda kalıyor. Nasıl ve ne zaman mı? Zaten tendeminde işi ne top kullanmada, ne kademede, ne yüksek top adam paylaşımında beceremeyen Beşiktaş, her maça 9 kişi başlıyor. Sonra da Ailton ve Sergen doksan dakika oyunda kalırlarsa, takım iniyor 7 kişiye... Tıpkı Kayseri Erciyesspor maçında olduğu gibi... Hani ola ki, önümüzdeki transfer ayında dikkate alınır diye... Ama ilaç tedarik edilmezse, her takım Kayseri ekibi gibi kıyakçı çıkmaz... ------ Cenk'i artık kimse sollayamaz! Kayseri Erciyesspor 2-1 mağlup... Cenk, ceza alanı içinde neredeyse kaleci ile karşı karşıya kalacak ve büyük ihtimalle de durumu 2-2'ye getirecek... Ama o da ne? Sahada bir Beşiktaşlı yatıyor... Cenk, topu taca atıp, meslektaşının tedavisi için oyunu durduruyor... Bu hareket, bana göre, bütün zamanların fair-play ödülünü alır... Cenk'i, futbolun bıraktığını yazan da benim ama, insanlığının dimdik ayakta olduğunu da yazacak benim... Helal olsun! ------ Bunları silin! G. Saray'la aynı uçağa binip, orada futbolculara söz ve yumrukla saldıran kimse, bırakın kınanmayı, G. Saray'dan silinmeyi hak etmiştir. Bunları tanıyanlar açıklasın ve bunlar bir daha G. Saray formasının bulunduğu hiçbir yere alınmak şöyle dursun, önünden bile geçirilmesin! ------ Vahid Hoca maçta mıydı? Vahid Halilhodziç, Trabzonspor için bir umuttu. Ne yalan söyleyeyim, Fransa liginde top oynamış, orada Paris Saint Germain gibi köklü bir kulübün takımını çalıştırmış olmasından dolayı ben de umutluydum. Ama görüyorum ki, bu hoca maçı tribündekiler kadar bile izleyemiyor... Adem'in olduğu bölgeyi otobana çevirdiler, maç 2-4 olduktan sonra aklına geldi... Gökhan, Erdinç'i yerle bir etti, yine 4 golden, hatta daha da sonra farkına vardı... Ve de Trabzonspor lig üçüncülüğü için müthiş bir fırsatı tepti... ------ Sakaryaspor Başkanı'na şapka! Sakaryaspor Başkanı Selahattin Aydın, Futbol Federasyonu Genel Kurulu'ndaki jesti ile yine bana göre, futbol veya spor dünyamızın en seçkin makamı neresiyse, oraya oturmuştur. Türkiye'nin böyle gerçek anlamda önce insan, sonra yönetici adam gibi adamlara, hem de acilen, ihtiyacı vardır. Selahattin kardeşim; alnından öperim... ------ Borsa, böyle haberler mi yayıyor? Sabah'ta okudum... Belki de diğer gazetelerin de ekonomi sayfalarında vardı. Haber şu ; "Ulusoy'un Başkanlığa seçilmesiyle, G. Saray'ın borsadaki hisseleri yükseldi... Bunun da sebebi, Ulusoy döneminde G.Saray'ın dört sezon üst üste şampiyon oluşudur..." Oldu mu? Bu, futbol taraftarını, zaten giderek yükselen fanatizm varken, çılgına çevirmez mi? Bu ne biçim toplumsal sorumluluktur? Yani, dört sezon üst üste G. Saray'ı Terim Hoca ve futbolcuları şampiyon yapmadı da, Ulusoy mu yaptı? ------ Malatya'nın başağrısı! Futbol Federasyonu Genel Kurulu'ndan sonra, Malatyaspor yönetiminin, Ulusoy'a oy kullandığı gerekçesiyle, M. Metehan Berktaş'ı kulüpten ihraç ettiği şeklinde bir haber okudum. Ve de tabii ki yerimden fırladım. İnsanların özgürce davranmalarına karşı böyle cezalandırıldıkları hangi demokratik toplumda görülmüştü ki? Sonra Başkan Hikmet Tanrıverdi aradı... Başkan'a göre, Metehan Bey önce Bermek'in listesine girmiş, sonra Malatyaspor o listeye başkasını verince de, Ulusoy'un listesine koşmuş... Malatyalılar da kendilerini kontrpiyede bıraktığı için azil kararı almışlar... Ben Metehan Bey'den tam açıklama gelir mi gelmez mi diye beklerken, önceki gün akşam üstü arandım. Metehan Bey'in karşıt kısa açıklaması şöyleydi: "Beni Malatya'da herkes tanır. Şayet yasa çıkıp Ulusoy'un adaylığı önlenmeseydi bir buçuk yıl önce de ben Ulusoy'un listesine girecektim. Dümdüz yolumdayım." Ama Genel Kurul'un nelere yol açtığını buradan daha iyi gördük... Yazık, hem de çok yazık! ------ Hoş geldin aşiret düzeni! F.Bahçe'nin Başkanı, Bıçakcı dönemindeki, kendine göre yanlış bir karara, "Eski Federasyon'un aşiret düzeni geri geldi" diye tepki göstermişti. Eeee şimdi "Aşiret düzeni "yanlısı Federasyon geri geldi... Bakalım ne olacak? Zaten taraftarı da hemen yeni Federasyon Başkanı'nı istifaya davet etti. Etti de, Nobre'nin faul golünden sonra aynı feryadı etmedi. Hayret! İşte size çifte standart... İşime gelirse cici, gelmezse kaka... ------ Nerede Cemiyet, nerede Konsey, nerede TSYD? F.Bahçe Başkanı, gazetelerden okuduğuma göre, İslam Çupi adı verilen yeni basın tribününün açılışında spor yazarlarına yaptığı konuşmada, "Artık buraya emekli gazeteci giremeyecek. Sadece işi olanlar gelecek..." buyurmuşlar. TSYD Başkanı da, hani ayıp olmasın kabilinden, yeni bölümün küçüklüğünden yakınmış... Zaten başkaca da bir tavır koyamaz... Tamam, orası F.Bahçe tarafından kiralanmış, sonra da yenilenmiş olabilir. Ama orası da Türkiye Cumhuriyeti topraklarına aittir. Ve bu cumhuriyetin topraklarında sarı basın kartı olan herkes spor müsabakalarının oynandığı her yere, akreditasyon veya başka bir formülle girmeye hak sahibidir. Haa orası hakikaten F.Bahçe Cumhuriyeti topraklarıysa, onu da devlete havale ederim... Bakalım Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi falan buna ne diyecekler? TSYD zaten diyeceğini demiş... ------ Volkan bitti mi? Tuhaf! Volkan bir anda yedeğe düştü... Herkes garipsedi... Tamam Rüştü, Rüştü'dür de ama, böyle bir değişimi kimse beklemiyordu. Çeşitli yorumlar yapıldı... Ama önceki gün ben bir gazetede şöyle bir haber okudum; "Volkan, FIFA tarafından cezalandırabilir... Başkan Yıldırım da kendisine, senin ne işin vardı soyunma odaları kapılarının önünde diye fırça atmış..." Haberin devamında da Volkan'ın Antalya'daki kampta verdiği demeç de yer alıyordu... Allah Allah! ------ Deniz tepki göstermiş! F. Bahçeli Deniz, oyundan alınınca, kulübeye girdikten sonra eldivenleri yere atarak tepki göstermiş. Bence ayıp etmiş... Asıl tepkiyi, "Biz adam değil miyiz ki, Appiah'ı özel uçaklarla getirip oynatıyorsunuz?" şeklinde göstermeliydi... O ve diğerleri de... Demek ki, Daum ve beş veya altı altın çocuğunun dışındakiler yedili koz... Eh, büyük takım dediğin de böyle olur zaten!.. ------ Ya sen Sergen? Sergen, Türkiye'ye gelen yabancı futbolcuların tatil yaptıklarını buyurmuş... Vay be! Peki, Türkiye'de doğup büyüyen ve 15 senedir tatil yapanlara ne diyeceğiz? ------ Ersun Yanal bu işte! Gençlerbirliği'nde Mesut Bakkal isimli genç bir hoca var... Ersun Yanal'ın yardımcılığından geldi... Ama kafa aynı... Oynatma, kalene uzak yerlerde faul yap, koş ama, futbol oynama... Rast gelirse kazanırsın, olmazsa da ne koştu, ne mücadele etti be diye övgü al... İşte bu kafayla az kalsın milli takımı da kaybediyorduk ya... ------ Milliyet'in yeni uygulaması! Milliyet spor sayfasında bu hafta bir yenilik gördük... Üç büyüklerin maçlarından, taraftar, izleyici görüşleri aktarılmış... İyi bir hizmet! Hiç olmazsa, tribündeki adamın, ekranın karşısındaki meraklının futbolun neresinde olduğunu anlayacağız. Tabii bu, herkes öyle görüyor, öyle yorumluyor anlamına gelmeyebilir ama, yine de nabız tutulmuş olacak... Belki de bu sayede, boşuna mı konuşuyoruz, boşuna mı yazıyoruz, o da bize kalacak... ------ Nihat en büyük! Bugüne kadar ülke dışında futbol oynamış ve oynayanların içinde, en başarılısı, hiç kuşkusuz Nihat Kahveci oldu... Can Bartu, İtalya'da üç takımda altı buçuk yıl oynadı, tamam... Emre ve Alpay hala oynuyor... Tugay, sanıyorum yedi yıldır İngiliz futbolunun içinde... Daha daha eskiler ve onlardan yeniler de var... Ama yanlış bilgi edinmediysem, 117 maçta 57 golü İspanya liginde atmış olmak, sanıyorum hepsini sollatmıştır. Ah bir de sakatlık olmasa... Acaba Nihat'ın dizindeki illet bu büyük başarının devamına izin verecek mi? ------ Habercilik aşkı! Bir büyük gazetenin genel yayın yönetmenliğine yeni bir atama yapıldı. Yeni müdür, sadece ve sadece habercilikten yana olduğunu açıkladı. Hatta bu stratejisi sebebiyle de bazı yazarların görevine son verdi. Bana ne! Ama, hani bir laf vardır; kelin merhemi olsa önce kendine sürermiş diye... Bu yeni müdür, hayatında acaba kaç haber yazdı, hangi dönemde müthiş haberciliği ile ön plana çıktı? Hani bakarsınız, birileri çıkıp beni bilgi sahibi ediverir... Yaşasın, Türkiye'nin yeni medya fotoğrafı! Haa! az kalsın unutuyordum. Habercinin gazetesi geçen hafta özel İddaa eki vermesine rağmen dünkü sayısında İddaa'nın pazartesi gün kü sonuçlarını yayımlamadı. İşte müthiş habercilik dediğinde buna denir! ------ Alper Duruk yarım doğru yolda! Yukarıdaki ismi taşıyan bir vatandaş, futbol tarihçiliğine soyunmuş... Olabilir... Saygılar... Ama F.Bahçe ile ciddi yanlışlar içinde olduğunu bu sütunlarda yazmıştım. Konu 1959 sezonu ile ilgiliydi. F.Bahçe ile G.Saray arasında oynanan final maçlarının ikincisinde, F.Bahçe'nin kadrosu yanlıştı. Ben doğrusunu budaya yazdım. Baktım Alper Bey düzeltmiş ama yarım yamalak. Yani Lefter'i sağ açığa, Seracettin'i sağ beke almış... Bir kere daha doğrusunu yazayım. Şeref sağ içi, değil sağ haf oynadı. Alper Bey'in güya düzelttiği kadrosunda önce Niyazi, sonra Mustafa Güven yazıyor... Bu da yanlış... En iyisi Alper Bey, size veya FBTV'de programa çıkan ve de sizin sitenizde imzası olan ulema bey K.Fikret'e başvurun, o size o günlerin umumi kaptanı olarak doğruları söyler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.