Beşiktaş taraftarı, hiç kuşkusuz, tezahüratta bu ülkenin espri şampiyonudur. Aynı zamanda da tribünler sahadaki takımı gerçek biçimde motive edebilen, rakibinin de ayaklarını titreten bir gürültünün de patlayabildiği yerdir. Bunu da Liverpool maçında görmüştüm. Bu defa da takımın karşılanması ve lehinde tezahürat mükemmeldi. Hatta federasyonun önünde kazma kürek mesaisi de öyle... Ama bu defaki tribün protestosu, bir kulübün en tepesindeki kişinin annesine hakaretlerle doluydu. Olmadı. Diğer makamlara ve insanlara küfürlü tempo da olmadı. Bir ara, o annesine hakaret ettikleri kişinin başka bir ayıbını bağırmışlardı da, tam yine espriyi buldular diyecektim ki, çabuk vazgeçtiler... Şimdi kulüp tonla para ödeyecek. Yazık, günah değil mi? Ama öteki tezahürat devam etseydi, kulüp de zarar görmezdi. Değil mi, sevgili Alen? Ertuğrul Hoca; biraz kitap dışı çalış! Bizim teknik adamların sınavlardan en üst notları alarak çıktıklarına inanırım. Ama kitapta yazmayıp, adına maç okuma dediğimiz öğe de, başarıya giden yoldaki olmazsa olmazdır. Buradan çıkarak, Ertuğrul Hocama şunu sormak isterim; Galatasaray hangi maçta ceza alanına yığılarak oynadı ki, İglesias oyuna giriyor? Bursaspor'u rakip sahaya en etkili biçimde taşıyan Volkan bir beş dakika daha oynayamaz mıydı? Ne dersin hocam? Nonda itirafı! Allah'a şükürler olsun! Neden mi? Oynamakta olan Nonda'nın yerine, oynamayacağını iddia ettiğim Kewell'ı tutan Galatasaray'da, tek tek de olsa, Nonda'nın gönderilmesinin büyük hata olduğunu itiraf edenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İşte bir yorumcu için bu önemli. Futbol, voleyboldan utanmalıdır! Voleybol Federasyonu, ülke sporcusunun önünü açmak adına, yabancı kontenjanını 3 artı 1'den 3'e çevirdi. Helal olsun! Hem de bir kulüp takımı Şampiyon Kulüpler Kupası'nda final oynamasına rağmen... Şimdi Futbol Federasyonu'nun da acilen "artı 2" denen o ucubeye son vermesi gerekir. Baksanıza ortalık "artı 2" çöplüğü gibi... Zaten "artı 2" kaldı da ne oldu? Milli Takım'ın hali ortada... Kulüpler daha beter... Ama nerede o yürek desenize! Ya, Cüneyt Çakır bu işte! Cüneyt Çakır'a, UEFA Avrupa Ligi'nin yarı final oyunlarından birini verdiler. Şimdi Cüneyt'i Fenerbahçe Stadı'na çıkaramayanlar utansınlar! Şimdi Cüneyt'i istenmeyen hakem ilan edenler yerin dibine batsın! Şimdi Cüneyt'e İnönü Stadı'nı yasak edenler kahrolsun! Devam et hocam! Bu ülke şaşırmış, sapıtmış, kafasını kuma gömüp poposu dışarıda yaşamaya alışmışlarla dolu. Affet! Hıncal Uluç'tan mesaj ve Cem TV'nin ayıbı! Hıncal Uluç Ağabey, Aysun Kayacı'nın NTV Spor'da programa başlayışını ti'ye alışıma kızmış. Diyor ki mesajında, "Kemalcim, ülkemde yorumcu diye çıkanlara ve söylediklerine bak ve sunuculuk yapacak Yeditepe mezunu Aysun'dan özür dile, bence..." Vallahi, Sayın Kayacı'nın Yeditepe veya Altmışaltıtepe'yi bitirmesi beni ilgilendirmez. Benim Kayacı'nın kültürüne, üniversite mezuniyetine diyeceğim olmaz. Ayrıca saygı duyarım. Ama spor kanalında ne programı yahu? Bitmedi. Peki, Cem TV gibi bir kültür ve felsefenin ekranında, orta parmağı ile bir spor salonuna malum hakareti yapıp salonlara girmesi yasaklanmış kadınla, Galatasaray Bayan Basketbol takımında bazı tatsız çalkantılara neden olan bir başka kadın nasıl oluyor da spor yorumculuğu yapıyorlar? Hem de sunucu olarak Cumhuriyet Gazetesi'nin spor müdürü ile... Kırk iki yıllık spor gazetecisi, 12 yıl aralıksız TSYD'de yönetim kurulu üyeliği yapmış bir kişi olarak tepkimi göstermezsem hem kendime, hem de mesleğime ihanet etmiş olmaz mıyım? Bilmem anlatabildim mi Sevgili Hıncal Ağabey? Selçuk mu, Cristian mı? Adı ünlü yorumcuya çıkmış olanlar, şimdilerde hiç utanmadan, sıkılmadan Selçuk'u göklere çıkarıyorlar. Ayıp ayıp! Daha dün, "Cristian beş Aurelio eder" diyenler siz değil miydiniz? Şimdi soruyorum, Rıdvan Dilmen başta olmak üzere hepinize; Cristian mı, yoksa Selçuk mu? Peki, ben ne demişim daha Cristian'ı ilk gördüğüm maçtan sonra... Şunu; "Orada ya Selçuk, ya da Deniz oynar... Bunun, Maldonado'dan hiç farkı yok..." İnanmayan, merak eden gazete ve TV arşivlerine bakar. Ama Alex saltanatı hâlâ kırılamadı ya... Fenerbahçe dua etsin de Cristian sakatlandı. Yoksa... Yılmaz Özdil bir de Orduevi menüsü versin! Hürriyet'in neredeyse başköşesine oturtulan Yılmaz Özdil isimli yazar, geçtiğimiz günlerde tutmuş, TBMM lokantasının yemek fiyat listesini yayımlamış... Köfte şu kadar, salata bu kadar, çorba 50 kuruş falan diye... Peki, Özdil hazretleri bir de Orduevi'ndeki fiyat listesini yayımlayabilirler mi acaba? Pardon unuttum. TBMM lokantası ile Orduevi'ninkilerin konumları arasında da bir kıyaslama yapabilirlerse, mutlu olurum hani... Bu kadar da "Yandaş" olunur mu yahu?