Beşiktaş'ı Marsilya'ya taşıyan özel uçak, kafileyi Fransa'nın bu kıyı şehrine indirdi. Görüntü böyle... Ama aynı uçak, aslında Beşiktaş'ı felakete doğru uçuruyormuş... Yedek üye Emir Tamer, seyahate katılanlar arasında bedavacılar ve dernek temsilcileri bulunduğunu öne sürüp bundan böyle görevini sürdüremeyeceğini açıkladı. Peki Emir Tamer kim? Hâlâ yazılarını keyifle okuduğum Rauf Tamer Ağabeyin oğludur. Yani babasının oğlu... Dimdik, dümdüz... Hâlâ mı Sayın Başkan? Ne zaman bitecek bu ulufe dağıtımı? Medyanın acıklı hali! Geçen haftaki "Haftalık"ta bundan böyle spor medyasının, yakalayabildiğim kadarıyla, sarı ve kırmızı kartlık yazı ve söylemlerini yazacağımı belirtmiştim. İşte başlıyoruz... Hıncal Uluç Ustanın, Macar maçındaki hakemin kararında haklı olduğunu yazdığına değinip, İskoç hakemin itirafı ile Hıncal Uluç'u mat ettiğini dile getirmiştim. Yetmedi. UEFA da, Macar oyuncunun ikinci sarı katını iptal edip, bir sonraki maçta oynamasına izin verdi. Böylece Uluç Usta sayı ile değil tuşla yenildi. Metin Tükenmez de, tutmuş Ömer Üründül'ün Sion maçındaki yorumlarını eleştirmiş ve Üründül'ün futbolu bilmediğini iddia etmiş. Tıpkı artık internet sitelerinde yazan Fatih Altaylı'nın yaptığı gibi... Ama Tükenmez, televizyonunu erken açıp da, Üründül'ün Kalli'nin hatalı tertiple maçı tehlikeye ittiğini daha maç başlamadan on dakika önce söylediğini bir bilebilseydi... Hele hele Onur Belge... Onu da yeni öğrendim... Fatih Terim'in kızının Emre Belözoğlu ile flört ettiği haberini Onur yazmış. Desenize Onur da magazine merak sardı. Ayıp, ayıp! Haa bir de Ahmet Çakar Üstadın Sabah'ın pazar ekindeki röportajı var... Ahmet Hoca orada, "Bütün spor yazarları terbiyesizdir" demiş... Bana ne! Ama "Ben bir psikopatım" demiş ya, işte bu çok önemli... CIA şifresi veya 4-6-0 İnanmak mümkün değil. Ama yazıldı. Efendim, futboldaki yeni sistem 4-6-0'mış. Bizim Kazım Kanat da yazdı... Yani Hakan Şükür, Ümit Karan, Nonda, Kezman, Semih, Bobo, Nobre, Umut, Ersen Martin, Gökhan Ünal, yani takımlarımızın ileri ucunda oynayanların hepsi birer "SIFIR" olup çıktılar... Üzgünüm beyler! Hakkınızı arayın derim... Nobre'nin kartı ne olacak? UEFA, Macaristan maçındaki ikinci sarıdan kırmızı gören Zoltan Gera'nın ikinci kartını iptal edip, ilk resmi maçta oynamasına izin verdi. Acaba diyorum, bizim Federasyon da, Nobre'nin Ankaraspor maçında sayılmayan golden sonraki, elle müdahaleden dolayı gördüğü sarı kartı iptal eder mi? Etmelidir de... Çünkü bizim federasyonlardan biri, Bıçakçı mı, Ulusoy mu, iyi hatırlamıyorum, Samsunspor kalecisi Kerem'in kartını affetmişti de... Sen bir harikasın Zico! Fenerbahçe, Bursa'da, gevşek, yayvan, topu seyrederek oynayan bir İnter yerine, alanı daraltıp, agressif oynayan takım bulunca, yanılmıyorsam, son yedi, sekiz dakika hariç, rakip kaleciye top yetiştiremedi. Ve benzeri takımlar karşısında puan kaybına devam edeceğinin sinyalini bir kez daha verdi. Ama biz böyle sanırken, elit (!) antrenörlerden Zico, asıl meselenin, hakemin maçı yedi veya sekiz dakika uzatmamasından kaynaklandığını açıkladı... Ve de Avrupa'da hakemlerin maçları bu kadar uzun süreler uzattıklarını belirtti. Acaba Zico, Hüseyin Göçek'in, İngiltere liglerinde maç yönettiğini biliyor mu? Nereden bilsin ki... Eh, öğrenmenin sonu yok... Daha neler neler öğrenecek! Galatasaray çabuk baskın çıktı! Tam internet siteleri ve gazeteler Fenerbahçe'nin, 2007 sezonunda Avrupa'da en çok puan toplayan takımı olduğunu yazıp dururken, UEFA'daki bir münasebetsiz tutup, Galatasaray'ın bütün zamanlardaki en iyi 100 takım arasında 17. sırada olduğunu açıklamaz mı? Ayıp be! Şunun şurasında üç maç kazanmakla büyük iş yaptığını sananların neşesi kesilir mi? Bak; Fanatik Gazetesi, 23 Eylül 2007... Peki, ya diğer takımlarımız kaçıncı? Fenerbahçe 51, Beşiktaş 68, Trabzonspor 99... Helal olsun Habertürk! Kanalları tararken, geçtiğimiz cuma akşamı Habertürk'te takıldım kaldım. Bir bayan, basketbolda Rusya'yı yıllar sonra Avrupa şampiyonu yapan ve de Efes'in yeni hocası David Blatt'le bir söyleşi yapıyordu. Dikkatle dinledim. Sorular bir harika... En azından Tanjeviç'e ağır gelir... Kutluyorum... Son yıllarda izlediğim bir numaralı spor röportajı. Muhteşem içerikli.. Balık kuyruğu gibi kesilmeden verildi. Helal olsun! Mourinho'nun gidişi! Chelsea, kendisini 50 yıl sonra şampiyon yapan Portekizli hocası Mourinho'nun biletini kesti... Dünya şaşkın! Ama benzeri uygulamaları biz çok gördük... Del Bosque, Paul Le Guen, Felix Magath dünyadan en çarpıcı örnekleri... Bizde de, Fenerbahçe'nin sadece altı gol yiyip şampiyon olduğu sezon, başındaki Trian Ionescu gönderilmişti... Yani; şampiyon hoca gönderilemez gibi bir kanunun olmadığını, bazı kafası basmayanlar için yazdım. Saçma bir tören! Geçtiğimiz hafta, maçlar öncesi takım kaptanları ellerine birer kağıt tutuşturulup, fair play yemini ettirildiler... Ne kadar saçma! Ne yani, futbolcu kağıttan okumazsa sahada centilmen gibi davranamaz mı? Ya da, o yemini okumasına rağmen, futbolun içinde bulunan bir fiilden kırmızı kart görürse, yeminini tutmamış olup ceza mı görecek? Hadi yahu! Başka işiniz yok mu? Vah güreşim vah! Tam 21 sene Tercüman'da yazdım. İşte o yıllarda -yanılmıyorsam 1983 falan olmalı- Türk güreşinin çok kötüye gittiğini, yakında minderde yenecek adam bulamayacağımızı yazmıştım. Hatta Ali Gümüş gibi bu ülkenin bir numaralı güreş yazarı bayağı bozulmuştu. Günler geçti, durum ortada... Peki, bunu yazarken neyi baz almıştım? Şunu; güreş çabuklaştı, kuralları bizim aleyhimize döndü... Ve mutlaka yabancı hoca bulup, açığı kapatmalıyız demiştim... Keşke haksız çıksaydım... Süperpoligon'un palavraları! Şu internet siteleri atmada birbirleriyle yarışıp duruyorlar... Hele hele Süperpoligon... Yok efendim, bendenizi atv'deki Santra programına Hasan Doğan Bey oturtmuş. Hasan Doğan'ı neredeyse iki senedir görmedim, telefonla bile konuşmadım. Ama bu gibi sitelerin kimlerin tüyolarıyla bu haberleri çıkardıklarını yavaş yavaş öğreniyorum... Biz de amma geride kalmışız haa... Altıncı Kol diye bir şey vardır, bilenler bilmeyenlere anlatsın da, ben yine de küçük bir tüyo vereyim. Bunlar binayı dışarıdan değil, içeriden yıkmaya çalışanlardır. Çünkü atv'de yayınlanan Sion-Galatasaray maçının alınışı da çarpıtılarak, yalan yanlışlarla dolu olarak yer alıyor... Meğer Kalli neler yapmış? Bizim atv'deki Santra'da, Bülent Tulun dostumla giriştiğimiz bir muhabbette, Tulun, Feldkmap'ın Galatasaray'a kadar hiçbir takımı şampiyon yapamadığını öne sürmüştü. Tabii izleyicinin dikkatlisi, futbola objektif ve geniş perspektifle bakanı hemen yakalıyor. Yağmur gibi mail ve mesaj geldi. Hele hele Almanya'dan çok sayıda... Feldkamp 1992'de Kaiserslautern'i Almanya lig şampiyonu yapmış... Baktım, arşiv doğru diyor... Eh, bizim yaşımız ilerledi, aklımızda kalmamış... Okurlarıma teşekkür ediyorum. Bülent Tulun dostum, belki sen de hatırlamışsındır.