Rüştü'ye kırmızı mumu kim uzattı? Yahu inanılır gibi değil... Bazı okurlarım, Rüştü'nün F.Bahçe'ye dönmesinde benim de rolüm olduğu gibi tuhaf bir kanıya varmışlar. Tamam, Rüştü'nün iyi kaleci olduğunu belirttim ama, aynı zamanda da Aziz Yıldırım başkan olduğu sürece kalede benim bile oynayabileceğimi ama, Rüştü'nün asla duramayacağını da iddia ettim. Ve de tuş oldum. Rüştü'yü Daum istedi, başkan da teslim oldu. Şimdi benim ne günahım var? F.Bahçeliler Daum'a ve başkana şu soruyu sormaya korkuyorlar; "Yahu, kaleci gitsin diye avuç ovuşturdunuz. Sonra bir sezon oynamayan kaleciyi, transferin son gününde geri getirdiniz. Kontenjanı da oynatmadığınız Fabiano ile doldurdunuz. Siz ne biçim futbol adamısınız?" Hadi sorun bakalım... Sorun da ne cevap alacağınızı doğrusu ben de çok merak ediyorum... Federasyon uyuyor mu? Futbol Federasyonu, bir talimat yollayarak kulüplerden maç öncesi, maç sırası ve maç sonrası UEFA normlarına uymasını istedi. F.Bahçe buna tam anlamıyla uyuyor. Bu yüzden de yayıncı kuruluşla arası buz gibi... Ama ya diğerleri? Bakıyorum da, sahanın içinde kameralar, muhabirler cirit atıyor. Bu ne biçim iş? Futbol Federasyonu buna nasıl göz yumuyor? F.Bahçe de, bu federasyonu göreve getirdiği için, bu soruyu soramıyor... Bâri ben sorayım dedim... Levent Bey; 17'ye karşı 1 standart, sizin gibi hukuk adamına yakışıyor mu ? Hangi TV'ler gerçek haberci? Geçtiğimiz çarşamba, yani kandil gecesi İstanbul 4. 0 şiddetinde sallandı. Ben mutfakta hissettim, derhal kanallara geçtim. Sadece ve sadece HaberTürk ve TGRT haberi anında duyurdu. Diğerlerinde diziler, söyleşiler, çizgi filmler falan vardı. Hiç de istiflerini bozmadan bu yayınlara devam ettiler. Ben Türkiye'de yazı yazıyorum, HaberTürk'te program yapıyorum diye yazdım sanmayın... Gidin çıkarın o akşamki kasetleri, yalansa bu yazıyı yerim... Sonra da biz haberciyiz diye geçinenlerin yanından geçilmiyor... Beşiktaşlı, Beşiktaş'ın yenilgilerini kabul etmiyor! F.Bahçe semtinde oturuyoruz ama, çevremizde kıyamet gibi G.Saraylı ve Beşiktaşlı var. G.Saraylılar'ın keyfi yerinde... Beşiktaşlılar da çok fazla üzgün değil. Bu tuhaf geldi. Soracak oldum, öyle bir cevap aldım ki, sormayın... Diyorlar ki, "Biz Beşiktaş yenildiği zaman üzerimize pek alınmıyoruz. Çünkü takımda, oynamayan Tayfur dahil, tam 10 adet eski F.Bahçeli ve G.Saraylı futbolcu var. Yani yenilen F.Bahçe ile G.Saray'dır..." Saydım, sayı doğru... Peki, sebep doğru mu? Onu, transferin patronu Kıvanç Bey'e soracaksınız... Daum'un tavşanlı şapkası! Sihirbaz desem, değil... Futbol kumarbazı dedim, bu biraz uydu... Baksanıza, Daum, bu defa da altı aydır oynamayan Fatih Akyel'i şapkasından çıkardı. Hadi onu geçelim... Hooijdonk'a kulak verelim... Hollandalı diyor ki, "Hiç üçlü savunma oynamadık. Hafta içinde de bunu çalışmadık. Ama maça böyle çıktık. büyük hata idi... " Sonra Star'daki yorumumuzdan neredeyse altılık skoru bize mâledecekler. Daum'a hiç soru soran yok... Oh ne âlâ memleket! Tahir'den dehşet haber Bizim Tahir Kum, Bıçakçı federasyonunun altından girip üstünden çıkmış. Haberde devletteki devamlılığı, dolayısıyla futboldaki başarı getiren alışkanlıkları Bıçakçı ekibinin çöpe attığını okudum. Demek ki yanılmamışım. Türk futbolunun geleceği karanlık görünüyor diye konuşup yazmamız yanlış değilmiş. Ben bu federasyona üç ila altı aylık bir ömür biçmiştim, ister misiniz daha kısa olsun? Rıdvan'dan esintiler Futbol meraklıları çok iyi anımsayacaklardır, F.Bahçeli Rıdvan Dilmen birinci adımda 80 kilometreye çıkıp sekizinci adımda acı fren koymasına rağmen devrilmeyip sağa sola aynı viteste kaçan müthiş bir oyuncuydu. Özkan Sümer kardeşim, Rıdvan'ı, "Ne zaman parkedip, ne zaman uçacağı belli olmayan bir otomobil" biçiminde tarif etmişti. Şimdi Trabzonspor'a bakıyorum, Gökdeniz'le Fatih müthiş bir ikili olarak ayrı ayrı birer Rıdvan oynuyorlar. Demek ki, Türkiye Süper Ligi'ndeki takımların geniş sahada yakalandıkları her Trabzon atağından sonra santra yapmaları zorunlu olacak. Bir de bu ikili birbirine görmeden ezbere top atıyor. İşin fenası da bu. Yani başkaları gibi pas atarken telefon, telgraf, faks, mektup kullanmıyorlar. Süreyya Ayhan aklandı mı? IAAF, Süreyya'da doping bulunmadığını açıkladı... İyi, güzel... Neymiş; kural hatası yapmışmış... Yürüyün yahu! Resmen madalyamızı gasp ettiler. Ama asıl hatalı olan devlettir. Sen, koca şampiyonu, kocası - hocası ile başbaşa bırakıp, "Git hazırlan, madalya getir" dersen, böyle olur işte... Şimdi Süreyya ve onun gibileri için uzman kadrosu gerekir. Bunu bekliyorum Mehmet Atalay kardeşim!.. Haliçli Burhan Ayeri! Akşam'ın, televizyon köşesinin yazarı Burhan Ayeri, aslında hızlı mı hızlı bir polis masası şefiydi. Şimdi ekrana merak sardı. Burhan, İstanbul amatör kümenin köklü kulüplerinden Haliç'te oynadı. Geçen hafta benim Star'daki Şampiyonlar Ligi programına katılışımı ele almış ve bize de övgü yazmış. Sağolasın Burhan! Top oynamış olmakla oynamamış olmak arasındaki ince çizgiyi Burhan ve onun gibiler bilir... Ama ne yazık ki, bu ülkede ayağını topa sürmemişler, ekranlarda yayıla yayıla futbol konuşuyorlar. Ne dersin Burhan, Rauf Tamer gibi "Çekiver kuyruğundan" mı diyelim... Afffferin sana Ersun hoca! Yahu Ersun hoca; ne olur, şu senin, içinde Hakan Şükür'ün olması mümkün olmayan özel sistemini bir anlat... Sanırım, Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş ve Hakan'ı her şartta oynatan yerli, yabancı diğer hocalar da meraktan çatlıyorlardır... Öyle ya, dünya futbol tarihinde bir numaralı adam olabilirsin. Herkes Türkiye'ye gelir ve senden bunu öğrenmeye çalışır. Döviz ve itibar kazanırız. Belki de, Avrupa Birliği'ne müzakere falan olmadan alırlar... Belki de, iki Dünya Kupası organizasyonunu falan arka arkaya verebilirler... Ne olur, bunu bizden esirgeme... Hatta istersen, yanına Kâzım Kanat ve diğer müritlerini de alıp açıkla... Öyle ya onlardan da çok öğreneceğimiz şey var, futbolun tekniği adına... Ne olur hoca! Hagi dersini iyi çalışıyor! Beşiktaş'ın, Ankaraspor'a çarpılmasından sonra, sıra G.Saray'a da mı gelecekti? Maça dikkat kesildim. Baktım, o iş olamazdı... Çünkü, Hagi dersini iyi çalışmış, rakibin müthiş süratli Brezilyalı ayaklarına en fazla iki metrelik koşu alanı bıraktırmış. Rakibin savunmasındaki yüksek top zâfiyetinin nasıl olsa Hakan faktörü ile hiç olmazsa en az bir kere aşılabileceğine inanmış... Aynen de öyle oldu... Sonra Ankara takımı fazla adamla G.Saray sahasına taşınmaya başlayınca da, kendisinin sözüyle, "Onları kendi silahlarıyla" vurdu. Ancak, skor kurtulmamışken Bülent Korkmaz'ı oyuna alıp Song'u sağ arka çizgiye çekmek doğru oyun planının maçın sonlarındaki büyük falsosu idi. G.Saray, yine de her maç bir adım daha tempolu ve vitesli futbol oynuyor... Hani diyorum, acaba bu sezon Avrupa kupalarında oynasa mıydı... Çünkü durum kötü... Bu sonuçlar devam ederse, Şampiyonlar Ligi'ne, şampiyonumuz bile yarın iki ön eleme oynayarak girmek zorunda kalabilir... İsmail Cem bunalım mı geçirdi? Sık sık, spordan çıkıp başka konulara da giriyoruz ya... İşte bu da onlardan birisi... YTP Genel Başkanı İsmail Cem, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'la halvet olup, katılma kararı aldı... Ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum... Galiba şeydi; eskiden, yani ayrılırken bunalım geçirmek... Ya da şimdi... Ne bileyim ben... Siyasete hiç aklım ermez ki... Del Bosque'nin barutu ıslak Beşiktaş Teknik Direktörü elindeki gereksiz şişirilmiş kadroyu hâlâ belli bir çekirdek içine çekemedi. Bir de bu Sergen - Carew gibi ikililerden vazgeçmesi gerekiyor. Beşiktaş, bu manken tipli, fosforlu tekmelikli, postiş kafalı santrforuyla etkili olamaz. Oralarda Pancu - A.Hassan gibi fıkır fıkır adamları denese ne olur ki?