Beşiktaş'ta ateşle oynanıyor!

A -
A +

Beşiktaş, hiç kuşkusuz, bu ülkenin çimentosudur. Ama kökü 100 yıla dayanan bu camia şimdilerde ciddi şekilde sancılar çekmektedir. Sancılar öyle ilaçla falan giderilebilecek gibi de değildir. Bırakın maçların sonuçlarını ama, şayet bir kulübün taraftarları birbirlerini "Satılmışlıkla" suçlayabiliyor ise, ve de maç sonu suçlananların bir bölümü VİP'in önüne gelip, düello çağrısı yapıyorsa, işte o zaman durum çok vahim demektir. Demek ki, topluca çıkıp "Kurtar bizi Baba" demenin zamanı gelmiştir. Bunu, bu satırların yazarı Serdar Bilgili giderken gündeme getirmişti de, o zaman "Hadi canım" denmişti... Türk sporu adına dua edelim de, "Baba" hayattayken, imdat çağrısı işe yarasın! Basketbolun aslan hakemleri! Bizim Necip Kapanlı'nın en birinci hakem olduğu dönemde, yani onun sayesinde müthiş bir kişilik kazanmış, kazandırılmış basketbol hakemlerinin, aslında diğer spor branşlarında da örnek alınmaları gerekiyor... Seyirci gürültüsüne kulak asmayan, astığı astık, kestiği kestik firmaların yöneticilerinin kuru gürültüsüne pabuç bırakmayan basketbol hakemlerini ve onlara kanat geren üst düzey yöneticilerini, bizim TSYD'nin yüreği yetmez ama, ben onların yerine de candan kutluyorum... Denizli'de işgal! F. Bahçe'nin, kuşların uçtuğu yönü bile zaman zaman yalanlayan resmi sitesinden de icraat yapılmadığına göre, gazetelerden okuduğum, "Denizli Stadı VİP'inin işgali" haberi doğrudur ve tüyler ürperticidir. Allah'tan Denizlispor Yönetimi büyük bir centilmenlik örneği göstererek, beklemeyi seçmiştir... Plağı çevirin bakalım, aynısı işgalcilerin VİP'ine yapılsaydı, ne olurdu? Düşünmek bile istemiyorsunuz değil mi? Hıncal Uluç bunu öğrenmeli! Hıncal Uluç dostum, geçenlerdeki spor köşesinde "Ön libero falan yoktur. Avrupa'nın her yerinde sordum, kimse bilmiyor" diye yazmaz mı? Belli ki Rıdvan Dilmen'in dolmuşuna binmiş... O kadar anlattım, yazdım. Ama anlaşılan o ki kumbara dolu... Olabilir. Ama Sevgili Uluç okumayı çok seven bir kişidir. UEFA'nın teknik kurmaylarının 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası sonrası hazırladıkları raporu bir yerden bulup okumalı... Çünkü bu ülkede yerli, yabancı çok teknik adam var... Kulakları ile dinlerler ama, bu görüşlere gülücükleri pek gözleriyle ve yüzleriyle atmazlar. Helal olsun sana Yılmaz Vural! Yılmaz Vural hoca agresiftir falan ama, hocadır haaa. Geçenlerde, Daum için harika bir yorum yaptı. Daum'un, F.Bahçe'ye üç yıllık maliyeti, primler, ev kirası, yakacak falan filan hariç, sadece ücret olarak 7-8 milyon euro civarındadır. Ama Yılmaz'ın dediği gibi ne F.Bahçe'ye, ne de ülkeye bir puan dahi kazandırmadan gitmiştir. Yılmaz, don ve gömlekten bahsetti... Sadece o kadar mı? Hatay'daki Yıldırım! F.Bahçe'nin Sayın Başkanı geçenlerde Hatay'daki okul açılışında bir konuşma yaptı. Tabii ki herkes dinledi ve alkışladı. Ama Sayın Başkan orada, "Sosyal" kelimesinden söz edince, olmadı. Neden mi? Eeee, siz önce kendi tesislerinizden söküp attığınız (Faruk Ilgaz Tesisleri), hem de, 1992'de alınmış Yüksek Divan Kurulu kararı bulunmasına rağmen, "Sosyal" kelimesini yerine koyun! Ercan Saatçi isimleri açıklamalıdır! Ercan Saatçi hiç de böyle bir çocuk değildi. Anlaşılan o ki, birilerinin sandalına bindikten sonra değişir gibi oldu. Şimdi de tutmuş, Haluk Ulusoy'u, saltanat yaşadığı ve yaşattığı için suçluyor. Hem de örgütün içinde spor yazarlarının, spor müdürlerinin var olduğunu iddia ediyor. Ercan kardeşim; isimleri yaz da, biz de kimlere selam verdiğimizi öğrenelim... Sonra bulaşır falan da, Allah korusun! Yok bunu yapmazsan, seni müfteri ilan ediyorum... Dahası da, birileri tarafından kullanıldığın izlenimine kapılacağım... ABD'de ve bizdeki sel! Zaman zaman sporun dışına çıkıyoruz ya... İşte bu da onlardan biri... Bizde yağmur yağıp da, bazı yerleri su bastığında, kıyamet kopar... Ve hemen de işbaşındaki hükümet yerden yere vurulur. Öyle ya, bunu yapmaya da hakkımız yok değil hani... Çünkü biz son derece modern, bütün hükümetleri tarafından ince ince geliştirilmiş bir ülkeyiz ya... Bakın koca ABD'nin, yani tek süper gücün başkenti Washington'un batısını seller bastı, somon balıkları otobana fırladı, ama kimsenin sesi çıkmadı. Felaketlerden kendilerine vazife çıkaranların ülkesi Türkiye, hala doğayla savaşmanın mümkün olamadığını anlayamamıştır. Yazık! Kabze'den de sağ kanat oldu ya! Daha ilk sezonun Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Sivasspor maçından sonra yazmıştım ve söylemiştim, bu Gerets çok duygusal veya çok ürkek diye... İşte, Karşıyaka maçını kurtaran adam Hasan Kabze, Sakaryaspor'a karşı ilk on birdeydi. Olmalı mıydı? Elbette... Geç bile kalınmıştı ama, Hasan oyuna sağ kanatta başladı. Hayret ki hayret! Mavi boncuk dağıtımı eksiksiz devam etmeliydi... Ediyor da... Ama yine de futbolcular bütün suçluları kurtarmaya çalışıyor... Medyadaki palavracıların sonu! Bu ülkede, ne yazık ki, atan, sallayan, futbolda derin ve sağlam bir bilgi temeline sahip olmayan o kadar çok, sözüm ona spor yazarı var ki... Daha doğrusu spor yazarı geçinmeye çalışan... Ne oldu Ersun Yanal hocanıza? Bu konuda koca medyada belki de tek başına Ersun Yanal'ın sanıldığı gibi bir hoca olmadığını savunan ben ne yazık ki. Vestel'in projeleri yıkılacak, yine haklı çıktım. Ya Ersen Martin? Hani şu utanmadan, sıkılmadan Hakan Şükür'e alternatif gösterilen Ersen... Yahu Fatih Hocam, senin işin amma da zormuş be! Fatih Hoca yanmış da haberi yok! Milli Takım'ın geri dörtlüsündeki adaylara bakın! İbrahim Üzülmez, son üç maçın sol kanat adamı... Gökhan Zan, değişmez stoper... Toraman, o da öyle... Kaleciler malum... Hakan Şükür olmazsa, uç adamları da malum... Hadi, kolay rakipleri atlattık... Ya Norveç ve Yunanistan maçları ne olacak? Song'u, Tomas'ı, Stepanov'u, Lugano'yu, Edu'yu, Önder'i, Antalyaspor'un tandemini, Bashir'i, Kratocvil'i, daha daha nice yabancıları da oynatamayacağına göre, yetiş ya Servet! Dubai'den ses gelir mi ? G.Saray, en sonunda Arap sermayesine de başvurdu. Olabilir. Olabilir de, ben oradan bir şey çıkacağını sanmıyorum. Hep söylüyorum, hep yazıyorum, çıkış, G.Saray'ın ağabeylerine, babalarına başvurup, Ali Sami Yen'i, Saracoğlu modeliyle yeniden yapmaktır... Ünal Aysal'ın önerisi dikkate alınmazsa ki, bugün için sadece o var, bu masal bitmez... Ama masalcıları kurtaran kahramanlar da artık yaşlanıyorlar... Bu da dikkate alınmalıdır... Bravo Zico! Sadece birkaç yılık Japonya macerası ile, F.Bahçe'nin henüz tarihsel gelişimine ve düzeyine uygun olmadığını NTV ekranlarından kendi sesi ve görüntüsüyle açıklayan Zico, teknik direktörlükte gerçekten de nerede ve ne kadar olduğunu Denizli'de sergiledi. Yine de açık yüreklilikle konuştuğu için onu kutluyorum. Zico'yu kutluyorum da, böyle bir deneyimsiz hocayı, hem de 100.yılında, hem de taaa 24 Temmuz'da, yani dramatik sonlu lig bittikten 70 gün sonra takımın başına getirenleri de artık eleştirmeye bile gerek duymuyorum. Ben 55 yıldır F.Bahçe izlerim... Aklıma işlenen ilk maç bir F.Bahçe-Vefa maçıydı. Cihat Arman'ın son maçlarından biri... F.Bahçe 3-1 kazanmıştı. İşte o günden bu güne ben hiçbir F.Bahçe takımının sıfır, evet sıfır pozisyonla oynadığı bir maç hatırlamıyorum. En krizli dönemlerinde, hatta Benfica'dan 7 yediği maçta bile... Bravo Zico ve bravo yönetim! Ziya Doğan panik yaşıyor! Pazartesi günkü Trabzonspor-Antalyaspor maçı kritiğimde, Ziya Hoca'nın, Trabzonspor'u tam anlamıyla çorbaya çevirdiği yazmıştım. Gerçekten de, başta Ferhat olmak üzere, Hasan ve bazı oyuncuların yer ve görev değişiklikleri yüzünden başları döndü. Sanıyorum Ziya Hoca panik yaşıyor... Bunun çıkış yolu, Marcelinho'yu tek santrforun arkasında oynatmak, orta alanı çabuk, sert, müdahale zengini, top taşıyabilen elemanlardan kurmaktır... Sonra Musampa on dakikalık oyuncu olmaya devam edecekse, gönderin gitsin... Zaman daralıyor, tren gidiyor... Baraj suları da kabarıyor haaaa... Ona göre...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.