Milli Takım, Yeşilköy'den havalanmış, tam Tokyo'ya inmek üzereyken, savunma muhalefetiyle geri dönüp, biletini Kasım için ayırttı. Kasım'da karşımıza çıkacak baraj rakibi kim olursa olsun, bu defa Japonya'nın başşehrine gideceğimize yürekten inanıyorum. Liberoyu arkadan öne çıkartıp, dörtlü alan savunmasıyla oynamak günün modasıdır ama her sistemin olduğu gibi bu oyun düzeninin de zaafları vardır. Ne yazık ki; Milli Takım'ın kenar yönetimi rakibin bu oyun düzeninde oynarken, nasıl tuzağa düşürüleceğini sadece iki pozisyonda keşfedebildi. Sol tarafta Hasan Şaş, Abdullah ve Emre'yle, sağ tarafta Ümit, zaman zaman Fatih sonra Arif'le ve de orta sahadan zengin pas vıdı vıdılarıyla rakip takımın yavaş yavaş savunma bölgesine yerleşmesine zaman tanımak en büyük teknik yanlışımızdı. Pekiyi formül neydi? İsveç savunması santrasına yakın bölgeye çıktığında sahip olduğumuz topları, kalecisiyle açılan geniş bölgeye yollayacağız, böylece uzun ve ağır adamlardan kurulu İsveç savunmasını geri koşularına zorlayıp yoracaktık. Ama bunu yapmadık. Benzeri maçın Fatih Terim döneminde G.Saray'la Rosenborg arasında oynandığını hatırlatalım. O oyunun ikinci yarısında Terim talebelerine bunu yaptırdı ve depar temelli üç gol birden atmıştı G.Saray. Biz bunu tam anlamıyla olmasa da yaklaşık şekliyle golümüzde yaptık. İsveç savunması ve ön liberosuyla orta sahası, çok yan ve kenar paslarımız sayesinde cezasahasının bir - iki metre önüne gelmeyi sağladığımız zaman kayıbı sayesinde hep iyi yerleşti. Herşeye rağmen golü bulup, uçağa binmiştik. Ama son 4 dakikada bu kadar tecrübeli ve çoğu Avrupa'da oynayan oyuncuların bulunduğu bir takım, o golleri yememeliydi. Ümit Özat'ın savunmadaki yer alışlarını övenler, sanıyorum F.Bahçe-G.Rangers maçında çıkardığı goldeki pozisyon hatasını hatırlayıp dün akşamkilerle birleştireceklerdir. Ümit Davala'nın geriye dönüşlerinde Fatih'in ortaya sıkışması ile son adam konumuna geçen Ümit Özat her iki golde de yerleşim hatası yaparak, Rüştü'yü de yaktı. Teknik direktör Şenol Güneş'e ülkedeki bütün kalem ve mikrofonların birer silah gibi döndürüldüğünü hissediyorum. Sahaya sürdüğü 11 de, Ergün hariç yaptığı değişiklikler de doğru idi. Ama ne var ki; uzun ve manevra kabiliyeti az olan elemanlarla kurulu rakibin dörtlü savunmasını yere serecek oyun bombalarını ya futbolcularına anlatamamış ya da anlatmamış, ya da onlar bunu yapamamışlardı. O soyunma odasında gizli kalmış bir meseledir. Ama Kasım'da oynayacağımız baraj maçlarında ola ki karşımızda aynı felsefe ile oynayan bir takım bulabiliriz. Bari o zaman anahtarın doğrusun seçelim. Haa az kalsın unutuyordum. Hakan Şükür'ü eleştiren kafalar, artık duvara vurma mesaisine başlasınlar.