Bir Reha Muhtar kalmıştı! Allah'a şükürler olsun ki, Reha Muhtar da, futbol programına yorumcu olarak çıktı. Oh be! Bir eksiklik var diyordum... Meğerse buymuş. Reha Muhtar diyor ki: "Efendim, Beşiktaş ve diğerleri onca futbolcu transfer ediyorlar. Ama bunların hiç birini Şenol Güneş Milli Takım'a almıyor. Böyle şey olur mu? Hâlâ dört senelik takımla devam ediyor" Peki, Raha bey! Başüstüne! Hemen takımı değiştirsin Şenol... Transferde kim takım değiştirdiyse, hemen Milli Takım'a alalım. Çünkü Batı'da böyle yapılıyor. Yahu bu ne mantık? Koca Turgay Şeren de kalıtıyorum demez mi? Allah'tan Ahmet Çakar karşı çıktı... Sonra bu program için eleştiri yaptığımızda bize dava açıyorlar... Ey millet; Reha Muhtar gibi düşünen ve uygulayan bir ülke tanıyorsanız, bana bildirin de, öğreneyim. Vah benim futbolum vah! Şenol'un işinin ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladınız mı? Ben bu programı, köşeme malzeme çıkarmak için izliyorum. Hele bu yaz aylarında çok ihtiyacımız var. İş adamı Yusuf... F. Bahçe'nin kadro harici bıraktığı Yusuf, Antalya'da bir iş yeri açmış. Yani ticarete başlamış. Eh, yanında her zaman ünlü bir manken de var... F.Bahçe de hâlâ Yusuf'tan medet umuyor. Tabii böyle iş yeri açan, ya da ticaretle uğraşan futbolcular için Fransa'daki statüde şöyle bir madde var: "Yarım profesyonel..." Nasıl mı uygulanıyor? Tam profesyoneller, ya da ticaretle uğraşmayanlar tam prim alırken, dükkanı olanlar yarım alıyor... Denemekte yarar var mı? Bilmem... Bursa-Hagi flörtü... Gazetelerin ve televizyonların geçtiğimiz hafta sonu haberlerinde Bursaspor'un, Hagi ile temasta olduğu ve büyük ihtimâlle de göreve getireceği yer aldı. Hagi'nin futbolculuğuna bu dünyada şapka çıkarmamış adam var mı? Yok! Ama ilk hocalık denemesi fiyasko oldu. Rumen Milli Takımı, iki maçta büyük favori olduğu gruptan çıkamadı... Hagi, hiç kuşkusuz bir futbol cini... Ama oynamak başka, oynattırmak çok başka şey... Bakalım bu transfer gerçekleşirse, yeni bir yaşımıza daha girebilecek miyiz? Sinan Engin, tuzak mı kurdu? Daum'un F.Bahçe'ye imzasından sonra, birkaç gazetede Beşiktaş Menajeri Sinan Engin kardeşimin şöyle bir açıklamasını okudum: "Ben Aziz Yıldırım'a Daum'u al, çubuğunu yak dedim." Yıldırım da aldı. Çubuğunu yakıp yakmayacağı daha belli değil... Çubuklar öyle kolay yanmaz... Ama burada bir bit yeniği yok mu? Aynı Sinan, neden Daum'u, Beşiktaş'ta da aynı görüşü sayın Bilgili ve ekibine sunarak, tutmadı? Gerçekten neden? Sinan tam bir futbol kurdu olup çıkıverdi. Acaba diyorum; G.Saray'ın tükenişini görüp, her şeye rağmen hâlâ para kullanan F.Bahçe'nin de yolunu kesip, rahatlamak için mi yaptı... Vallahi, Sinan tam anlamıyla "Boynuz kulağı geçer" deyiminin sanki babası... Daum bayrağı öpünce... Daum, İstanbul'a ayak basar basmaz, burası benim ikinci vatanım demiş. Kravatı da sarı-lacivert oluvermiş. İmza töreninden sonra da, bayrağımızı öperek objektiflere poz verdi. Eh, siz Daum'un 300-400 bin dolar alırken, bir anda ekibiyle birlikte 3 milyon Euro'ya çıktığını düşünürseniz, amutta poz vermediğine, Kuvvayı Milliyeci olduğunu itiraf etmediğine ve de yarın camiye gidip müslüman olacağım demediğine şükredin! G. Saray yol geçen hanı mı? Yine gazete haberlerine göre; Ümit Davala, Revivo, Batista, Xavier ve Pinto'nun sözleşmeleri feshedilmiş. Bir gelen, bir de gelmeyen pişman... G.Saray, daha doğrusu Fatih Terim'in başında olduğu bir futbol takımı bu kadar kısa bir sürede, böylesine yaz-boz yaşar mı? Acaba rüya mı görüyorum? Çağdaş oyun sisteminin vitesini yükselten, içine kendinden yenilikler katarak sadece ülkesinde değil, evrensel bir devrim yapan hocam, bizimle dalga mı geçiyor? Haberler doğruysa, çok kötü... Ahmet Dursun, Seba gitsin! Beşiktaş taraftarı böyle bağırıyordu. Öyle de oldu. Ancak Beşiktaş bugünlere geldiyse bunda en büyük pay Beşiktaş'ı harabelerden plazalara taşıyan Seba'nındır. Ama şu günlerde Ahmet Dursun'un da gitme ihtimâli var. Yalnız bu gidiş Seba'nınki gibi olmaz. Seba, Allah gecinden versin. öldükten sonra da Beşiktaş'ta kıyamet kopana kadar yaşar. Ya Ahmet Dursun? Bir saniyede biter... Bir de şu var: Üç Büyükler'de simge olmuş veya olmaya aday futbolcular forma değiştirdikten sonra Ümit Davala'nın dediği cacık bile olmuyorlar. Moldova: 1 Avusturya: 0 Bu maçtan bana ne demeyin... Öyle önemli ki... Neden mi? Daum'u yere göğe sığdıramayan medyadaki yağcıların ana sebeplerinden biri, Avusturya'da Austria Wien'i, 7 yıl aradan sonra şampiyon yapması... Eh, Avusturya Milli Takımı'nın Moldova'ya bile yenildiğini dikkate alırsak, bunun pek öyle önemli bir başarı olmadığını kolayca fark ederiz. O ligden, öyle bir milli takım... Sahi, az kalsın unutuyordum... Aynı milli takıma biz iki maçta altı gol atmıştık. Fatih Akyel'i tanıdınız mı? Alpay'ın özellikle ilk yirmi dakikadaki dağınık oyununa, Okan'ın presi bazen bölgesinden uzak yerlerde düşünmesine ve de Tugay'ın ağırlıklı biçimde dağıtım görevini iyi yapıp, savunma prensiplerinde çok yeterli olmamasına rağmen, bana göre Fatih Akyel kötü oynamadı. Neden mi? Çünkü sistemi bilen, kötü de oynasalar yutmuş olanların arasında kaldığı için... Yani siz, F.Bahçe'deki Fatih'le, Milli Takım'daki Fatih'e aynı notu verebilir misiniz? Okan'ın düşündürücü transferi! Aslında Gençlerli Okan'ın birden gündeme oturan transferini özel bir biçimde yazmalıydım. Neyse... Öteden beri bu futbolcu için yanan F.Bahçe neden devrede değil? Acaba mâli açıdan büyük zorluklarla mı karşı karşıya, yoksa Okan'ın bir faulü mü yakalandı? İlhan Cavcav, durup dururken neden pazarladı? Acaba takım içinde faulü mü oldu? Beşiktaş mı, yoksa G.Saray mı Cavcav'ın aklını çeldi? Okan, neden ille de Terim diyor? Al sana başlı başına bir araştırma konusu... Genç meslektaşlardan biri bunu mutlaka yapmalı... Neden Raşit bey? Pazartesi günü gazetelerde bir haber vardı, tüyleri diken diken eden... Ümit Milli Takım Teknik Direktörü Raşit Çetiner, Beşiktaş'la anlaştığı ve böyle bir ortamda yararlı olamayacağı gerekçesiyle genç Okan'ı kamptan çıkarmış. Peki Raşit; senin kampında bulunan diğer futbolcularından F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş'la görüşmelerini, sen Okan'ı gönderdiğin dakikalarda bile sürdürenlere ne uygulama yaptın? Hiç! Bir de, şu galibiyet naraları atacağına, üst kademeye adam çıkarma görevini, dörtlü savunmaya geçerek sürdürsen iyi edersin sanırım... Rüştü ne demiş? Rüştü'nün Pazartesi günü gazetelerde bir demeci çıktı. Büyük kaleci demiş ki: "Arsenal ve Manchester çok amatör çıktılar..." Hah işte! Adamlar çalışmayana para vermezler. O, bize mahsustur. Rüştü'ye bu yüzden garip gelmiştir adamların tutumu... Hele Rüştü bir Avrupa'ya gitsin, bakın o zaman siz işe... Şöyle bir hakiki kaleci idmanlarına başlasın, siz o zaman yaygarayı görün... Samandıra Çiftliği'ne benzemez her yer... Rüştü gibi bir kaleci böyle düşünerek hâlâ kendine ve klasına kötülük etmeye devam ediyor. Yazık! Hayırlı olsun! G. Saray Başkanı, talip oldukları futbolculara başka talip çıkınca, "Hayırlı olsun" deyip kenara çekiliyormuş. Biz, bu yönetim göreve geldiği gün yazmıştık. Kabızdırlar, gidenleri çok aratırlar diye... Tamam ekonomiyi düzelteceksiniz. Doğrudur. Ama tıpkı F.Bahçe'nin stadı, idman tesislerine yaslandığı gibi ekonomiye yaslanarak futbol takımını unutamazsınız. Hele hele Avrupa'da iki kupa kazanmışken... Yani G.Saray'ın işi F.Bahçe'ninkinden çok daha zor. Yani makyaj yemez... G.Saray, sürgüne mi gidiyor? Hıncal Uluç dostum geçtiğimiz cumartesi günü Sabah'a "G.Saray intihar etti" başlığı ile "Olimpiyat Stadı'na geçişi" yorumlamış. Yüzde yüz katılıyorum. Ben, bu köşe hesabıyla biraz rötarlıyım. Ama olsun. Uluç, tribünlerin sahaya uzaklığını ana sakınca olarak göstermiş. Doğrudur. Tabii ki, o stada gidiş - dönüş işkencesi de var. Hadi diyelim ki, G.Saray taraftarı megafon kullandı, bir hafta boyunca yumurta rejimi yaptı, ama asıl önemli olan gidip - dönmekten yılacağıdır. Peki, Ali Sami Yen bu haliyle yerinde mi durmalıydı? Hayır! O stad, UEFA ve Süper Kupa şampiyonuna yakışmıyordu. O halde... O halde, Olimpiyat Stadı'na gidiş - dönüşler için mutlaka çözümler üretilmelidir. Şayet, bu imkanlar sağlanmazsa, Uluç'un dediği gibi G.Saray intihar etmiş olacaktır.