Çarşamba günleri okurun huzuruna çıkan, "Kemal Abi'nin haftalığı"nda bu defa gündemin sıcak maddelerinden bazılarını ıskalamışız. Okurlar telefonla arayıp uyardılar. "Hani basketbol... Hani Ümitler... Hani Özkan Sümer..." dediler. Biz de bilgisayarın başına oturup bu haftaki, "Kemal Abi'nin haftalığı"nı değerli okurlarımın ikazı üzerine tamamlayalım dedik. Basketbol Milli Takımımızın bana göre son yıllarda ulaştığı sonuçlar gerçekten ülke basketbol portresinin çok ötesindedir. Çünkü, Türkiye basketbolu sadece iki takımın paslasmaşı şeklinde son 7-8 yıldır vitrinde tutulmaya çalışılmaktadır. Herkese sorarım, bu sezon basketbol ligini kim şampiyon bitirir? Cevap ya Ülker, ya Efes'ten başkası olması mantık, bilgi, görgü dışıdır. Böyle iki takımın kucağına sıkışmış bir spor dalında Avrupa ikincisi, dünya dokuzuncusu ve son olarak da Avrupa Şampiyonası'nda ikinci tura çıkmış bir milli takım üretebiliyorsa, vallahi de billahi de bu büyük iştir. Bana söyler misiniz? Harun milli takımdan çıktıktan sonra İbrahim'le Hidayet'ten başka forvetimiz var mıdır? Oyun kuruculara bir bakın. Elini bir türlü düzeltemeyen Kerem, kabiliyetli ama daha ağzı süt kokan bir Ender'cik. Peki çözüm nedir? Hiç kuşkusuz F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş'ın tutuculuktan vazgeçip isimlerinin sonuna bir holding parçası koyup basketboldaki iddiayı yaymalarıdır. Yoksa... * Ümit Milli Futbol Takımı için bu ülkede en erken "İyi" yorumunu yapmış bir spor yazarı olarak bugünkü fotoğrafın bir üst kademeye, yani A Milli Takım'a çıkacağını bilmişiz. Ama tek endişe olarak iki takım arasındaki sistem farklılığından hep korkmuşumdur. Ne mutlu ki; A Milli Takımı'na tırmananlar, ceketi ve kravatı beğenilmeyen teknik direktör tarafından hemencecik yeni sistemin en iyi uygulayıcısı konumuna sokulabilmektedirler. Futbolda hele hele milli takımlar bazında kademeler arası sağlıklı çıkışlar başarının başlıca anahtarıdır. Ayrıca Raşit'i de bir futbolcu kâşifi olduğundan iki defa kutluyorum. * Özkan Sümer arkadaşımın F. Bahçe'nin cezasının kaldırılışına tepksini biraz dozu kaçmış öfke olarak gördüm. Hele hele Trabzon şehrinin ayaklanışına bir anlam veremedim. Ne yani, bu cezanın kalkışı ile Trabzonspor'un puanları mı silinmiştir. Kazandığı bir kupa mı elinden alınmıştır. Ya da hemen yarın F. Bahçe'yle Kadıköy dışında oynayacakken, Kadıköy'e mi saplanmıştır. Bu konuyu bu kadar kısa geçmekte yarar görüyorum. * Tabii ki; bir son dakika gelişmesini de bu yazının içine atmak zorunluluğunu hissettim. Yoksa vallahi yarın sorarlardı. Beşiktaş'ta Demirören ile Oktay'ın istifaları bir bomba gibi patladı. Sevgili okurlar, ben deniz taaa geçen sezonun başından beri bu ülkede Beşiktaş'ın içindeki saatli bombalardan yazan galiba tek spor yazarıydım. Daha çok futbolcu topluluğu içindeki bombaları sıralamıştım da, yönetimdekileri üstü kapalı geçmiştim. Ama onlar futbolculardan erken patladılar. Yazık. Ekonomisini batı standartlarına çekmiş, takımını çok mükemmel bir hocaya teslim etmiş ve de 100. yılında şampiyonlukla kucaklaşma gibi çok anlamlı bir zafer yaşamış Beşiktaş'ta böyle bir olayın ortaya çıkışı gerçekten hazindir. İstifaların gerekçelerini çok iyi bildiğimi iddia edemem. Başkan Bilgili mi kabahatlidir, yoksa istifacılar fazla mı fevri davranmıştır. Ama olan Beşiktaş'a olmaz.