MHK Başkanı Mustafa Çulcu babamın oğlu değildir. Üstelik hakemliğinde de, denk gelmiştir, eleştirmişimdir. Ama şu andaki görevini, gerçekten Batı standartlarında beceriyor. Şeffaf, net, açık ve ilkeli... Hakemliği bir türlü beceremeyenlere tavrını koyduktan sonra, "Sürprizim var. Bekleyin, gençler geliyor" demişti. Öyle de yaptı. Hüseyin Göçek, F. Bahçe'ye, Bülent Yıldırım, Beşiktaş'a, Halis Özkahya, G. Saray'a... Ama benim futbol uleması spor basınım ne yaptı? Şunu; "Bu genç hakemlerle büyüklerin maçlarında olay çıkar... Böyle tayin olur mu" diye ahkam kesti. Erman Toroğlu ne yorum yaptı izlemedim. Şu satırları yazarken Ahmet Çakar daha sahne almamıştı. Ama ben bu çocukların nereden geldiklerini de, hakemlik dışı hangi önemli özelliklere sahip olduklarını da öğrendim. Ve Göçek'le, Yıldırım'ı en geç iki, üç sezon içinde UEFA'nın en baba maçlarında görürseniz, maç öncesi yaptığınız yorumlardan biraz daha utanacaksınız. Ben de buradayım, siz de orada... Zidane çok haklıymış! Bak şu pislik İtalyan'a... Zidane, bu pisliğe "Eğer çok istiyorsan, maçtan sonra formamı sana veririm" diyor... Karşılık olarak da, "Sen formayı bırak, kız kardeşini ver" gibi şerefsizce bir tavırla karşılaşıyor. O günlerde Zidane'ı çok eleştirmiştim. Ama şimdi yazdıklarımı geri alıyorum... Zidane az bile yapmış. Bu pisliğe verilecek cevap sadece maçta kalmamalıydı... Vatan doğru yazdıysa, ki... Geçtiğimiz hafta Vatan Gazetesi'nin spor sayfasında, Ferudun Niğdelioğlu imzasıyla bir haber yer aldı. Haberde, F. Bahçe'nin son dört oyuncuyu toplam 55 milyon euroya transfer ettiği yer alıyordu. Neredeyse 10 gündür, F. Bahçe'nin, her şeyi yalanlamada büyük hünerli resmi sitesinde yalanlama bekliyorum. Ama çıkmadı. Demek ki, yönetimi de bu rakamı kabullenmiş. Ben de diyorum ki, şayet F. Bahçe bu dört oyuncu için toplam 55 milyon euro ödedi veya ödeyecekse, ne olayım. Kezman'ın bonservisi bir bankadan teminat mektubu ile iki adet 2.6 milyon euro... Yani toplam 5.2 milyon euro... Eh geriye 50 milyon euro kaldı. Ne dersiniz? Ben de diyorum ki, bu dört oyuncu toplam 12 veya 13 milyon euroyu geçmez. Eee geriye ne kaldı 40 küsur milyon eurocuk... Çıkın açıklama yapın! Semih Beyin sancıları! Semih Haznedaroğlu, geçtiğimiz haftaki basın toplantısında kendisine söz hakkı tanınmadığı ve öylece ayakta bırakıldığı gibi yangın çıkardı. Hatta bizim Cüneyt Karakaya, Semih Beyin istifasının cebinde olduğunu söyledi. Aradan onca zaman geçti, tık yok... Herhalde cep fermuarlı idi ve fermuar bozuldu. Utanmazlar! Yahu şaşmamak mümkün değil... Malta maçından sonra hala Hakan Şükür'ü yerden yere vuranlar vardı. Yahu ayıp! Hadi futboldan anlamıyorsunuz, bariz en azından biraz vicdanlı olun! Hakan Şükür ne yaptı? Beş net gol pası verdi, ikisini attılar, üçünü kaçırdılar. Bir de kendisi kafa vurdu, çizgiden çıkardılar... Sizin büyük santrforlarınız olsaydı ki; bir tanesi de oynadı, ne yaparlardı acaba? Şimdi hepinizle bir iddiaya girmeye hazırım... İddiam şu: "Hakan bıraktıktan sonra, Milli Takım Avrupa'da beş veya altı takımdan fazlasını yenemez..." Hadi bakalım, çıkın ortaya! Fanatik'e bu golü kim yedirdi ? Geçen sezonki F.Bahçe-Beşiktaş, Türkiye Fortis Kupası finalinden bir gün önce, Fanatik'in tepesine şöyle bir manşet asılmıştı: "Bomba... Maçın hakemi, maçtan önce Beşiktaşlılarla yemek yedi..." Tabii ki haber tepeden tırnağa yalandı. Hakem Bülent Demirlek, aynı geceyi ailesi ile birlikte geçirmişti. Nitekim, geçtiğimiz hafta Fanatik'te Demirlek'in avukatının acı biberli mahkeme kararıyla alınmış yalanlaması çıktı. Üzüldüm... Ne de olsa iki-üç ay da olsa, yani Ali Şen izin verdiği sürece, o gazetede yazı yazmıştım. Asıl önemlisi ne biliyor musunuz? Bu yalan kazığını Fanatik'e kim attı? Söyleyeyim mi? Geçenlerde Hürriyet'e, Ulusoy'un, F.Bahçe'yi şampiyon yaptırmayacağı yalanını atan aynı kişi... Kim mi? O kendini biliiiiir! Size ne oluyor Adnan bey? G.Saray'ın Başkan Vekili, futbolun her şeyi Adnan Polat, Denizlispor maçından sonra, "Her şeyimiz tamam, bize ne oluyor" demiş... Her şeyin tamam olduğu, size göre öyle Sayın Polat... Bence değil... Zaten bir şeyler oluşu da ondan... Hele hele Adnan Sezgin'le maç sırası verdiğiniz fotoğraf var ya... Eeee, daha ne olsun, Sayın Polat? Orada ne sözü verdiniz ? Sabah Spor Müdürü ile bu gazetenin F.Bahçe yazarı, geçtiğimiz salı günü saat tam 16.00'da, F.Bahçe Kulübü'nde Başkan'ın yanına girdiler. Peki, ne için? Röportaj falan için mi? Hayır! Öyle olsaydı, okurduk... Önemli bir haber mi çıkardılar? Hayır! Öyle olsaydı, okurduk... Peki, ne için? Bana gelen bilgi şu merkezde: "100. yılında, sayfalarımızda F.Bahçe'nin aleyhine olabilecek hiçbir haber yer almayacak... Bunun sözünü vermeye geldik." Yaşasın tarafsız, ilkeli medya! Serdar müdür ise bu ziyaretin tamamen Gürcan Bilgiç'in yeni yapılan kulüp ünitesini görme merakından kaynaklandığını açıkladı. Hayret, acaba Gürcan o kadar maça gitti, bugüne kadar kulübü göremeyip yeni mi merak etti? Siz karar verin. Ali İpek ne yapıyor? Vallahi gazetelerin yalancısıyım Ali Bey... Siz, Denizli'de, nüfus kağıdında doğum yeri Denizli yazmayana maçı yasaklamışsınız... Şayet doğruysa, Ali bey, siz Türkiye'nin başka statlarına girme hakkına sahip olabilir misiniz? Yine tekrar ediyorum, şayet haber doğruysa, birilerinin bu işe el koyması gerekir... Burası Türkiye... Burada herkes, istediği stada parasını verir girer... Haber yalansa Ali Bey, yazanı duman etmeli... Gitti... Geldi... Bitti... Hani var ya, geldim, gördüm, yendim... Bunu Jules Cesar söylemiş de, konunun başlığını bir spor gazetem atmış... Giden Lazaroni, gelen Ziya Hoca, giden de Gökdeniz... Ama ben Beşiktaş maçında baktım, Gökdeniz gitmemiş, tam tersine gelmiş... Sakaryalı Hakan! Bunu şunun için yazıyorum. Genç oyuncular ders alsın diye... Sakaryasporlu genç Hakan, soldan sıfıra indi... Harika... Baktı, iki arkadaşı kale ağzında, kime yuvarlasa, skor 2-2'ye gelecek. Bunu yapmadı. Peki, ne yaptı? Tuttu içeri çalım atmaya kalktı. Bu arada üç rakip daha kademeye geldi... Rakibi bastırdı ve top auta gitti. Sonra da kime kızdı bilinmez, topu dışarı vurdu. Ve ikinci sarı karttan gitti. Bak Hakan ne zarar verdin, sayayım... Önce golü yedin... Sonra takımı on kişi bıraktın... Sonra da hocanı gelecek hafta için sıkıntıya soktun... Zico'ya ne lazım? F.Bahçe Teknik Direktörü Zico, Antalyaspor maçından sonra, "Bu takıma beş maç daha lazım" demiş... Ben de diyorum ki, hem Alex, hem Tümer, hem Deivid, hem de Kezman'la oynarsan, bırak senden üstün olanları, senin seviyendekilerle bile başın belaya girer. Sen sen ol, Brezilya'dan, Japonya'dan kurtul, Avrupa'ya dön! Mahalli gazete gerçeği! Ülkemizde sayısız mahalli gazete vardır. Bunlardan biri de Gebze'dir. Ancak bu mahalli gazetelerin genel enformasyon üzerine kurulu olanlardan daha dikkatli, daha hassas olmaları gerekir. Çünkü mahalli gazeteler daha dar bir interlanda hizmet verir. Bizim Gebze'de de, Bayramoğlu Sahil Mahallesi'nin Başkanı'yla ilgili bir haber vardı... Tekzip yememiş, ama ben haberi şimdi buradan yalanlıyorum... Nice yıllara büyük Efes! Efes, geçtiğimiz hafta 30. yılını kutladı. Bu kutlamaya öyle sıradan bir "Tebrik" göndermek olmaz... Çünkü bu Efes, ülke sporunun, G. Saray'la birlikte en büyük iki lokomotifinden biri olmuştur. Ülke sporunu sınırların ötesinde en başarılı biçimde temsil etmiştir. Açık ve net... 12 defa ligi, 7 defa Türkiye Kupası'nı, 6 defa Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazanan Efes, Koraç Kupası'nı de müzesine taşıyabilmiştir. Avrupa'nın en büyük kupasında da 2 defa final-four oynayıp üçüncülük elde eden Efes, Avrupa Kulüpler Kupası'nda da final oynama başarısı göstermiştir. 1992'de final-four'u, 1995'de de Avrupa Kupası'nı organize etme gururunu yaşamış, yaşatmıştır. Okul arkadaşım Başkan Tuncay Özilhan'ın nezdinde, bu kulübe hizmet etmiş, etmekte olan herkesi bir kere daha, izin verirlerse, alınlarından öpmek isterim. Meslekten kardeşim Engin Özerhun'a da nice yıllar! Pano; sakın seni unuttuğumu sanma! Sen zaten hep aramızdasın... Demirören hesap mı bilmiyor? Vallahi şaştım kaldım. Beşiktaş Divan toplantısında, Başkan Yıldırım Demirören'in, şu ana kadar 73 trilyonluk bir para akışı-dönüşü sağladığı açıklanmış. Şu anda da 24 trilyon alacağı gözüküyormuş. Ya Demirören para saymayı bilmiyor, ya da başka büyük kulüplerin başkanları yalan söylüyor... Beyler, Daum, takım arıyor! Daum'un ne denli kaliteli (!) bir teknik adam olduğunu, daha F.Bahçe için adı geçtiğinde yazmıştım. Yani henüz eşofman içine girmeden. Ama ne oldu? F.Bahçe düşmanı ilan edildik. Ve şöyle bir iddiam oldu, üç sezon boyunca: Daum'u, Avrupa'da hiçbir büyük kulüp almaz..." Buna çok eleştiri geldi. Peki, ne oldu? Daum, demeç vermiş. Diyor ki, "Türkiye'den hangi kulüp isterse gelir çalışırım..." Hani ne oldu, sevgili F.Bahçeliler büyük hocanıza? İster misiniz, gelip de, Sergen'in takımının başına geçsin... Tigana bitiriyor! Jean Tigana, eldeki lüks adamlarla, bir buçuk uç adamına döndü ama, benim dikkatimi çeken Beşiktaş takımının sanki sürantrene olduğudur. Yani gerektiğinden fazla idman yüklenmiştir. Baktım, Milli Takım kadrosunda bulunan Gökhan Zan en diri adamdı. Diğerleri ayaklarını kaldıramıyorlardı. Bence çift santrfor-tek uç adamı formülünden önce bunun üzerinde durulmalıdır...