Milli Takım 48 saatlik kısa bir aradan sonra ilk maça göre 7 değişikliğe uğramıştı. Bu, sistemin çalışması yolunda bir handikap oluşturabilirdi. Üstüne üstelik bu değişikliğin yarısı da sistemin yabancılarından oluşuyordu. Şenol hoca kimilerine göre kadroda ilkesizlik yerine tam tersine yenilenme, hatta onarılma stratejisinde neredeyse en isabetli kararı veriyordu. Ama ne var ki, bir ilk yarı için bu değişik kadronun bayağı önemli sistem anlayışı arızalarına rast geldik. Arka dörtlüden Servet çok gereksiz ve agresif çıkış hamleleri yaparken, Deniz de zaman zaman arkada kalarak tandemi zaaflara uğrattı. Selçuk dün akşam ilk oyundaki kadar basacağı yerleri iyi seçti diyemeyiz. Volkan özellikle ilk yarının büyük bir bölümünde savunmamızda top dolaştırıp oyuna çıkmaya çalıştığımızda çok ilerde kalarak alanı daraltamadı. Onun bu yanlışına Tuncay'la Okan da katılarak Yıldıray'ın boğulmasına, hareket ve kontrol alanının kalabalıklaşmasına sebep oldular. Bu da Yıldıray'ın çok önemli görevi olan top tutma, orta alan - ileri uç diyaloğunu kurmasına engel oldu. Amerika maçından sonra Kamerun oyununun yeniler ya da yenilenmiş takım için daha ciddi bir ölçü olabileceği üzerinde durmuştum. Tamam, arkadan gelen kuşak çok alt düzeyde ya da endişelerimi büyütecek kıvamda değil. Ama, çağdaş oyun sistemini ümitler düzeyinde uygulamadığı ve oynamadığı için dağınıklık, oyun alanı daraltamama gibi zaaflar gösteriyor. Zamanın, esas takım icraatına devam ederken, lehimize çalışmasını temenni ediyorum. İkinci yarıya sanki soyunma odasında dersini ilerletmiş gibi gözüken bir takımla başladık ve rakibin çok fahiş bir hatasından kolay bir gol pozisyonu yakaladık. Ama önce Tuncay, sonra Okan'la tabelayı değiştiremedik. İlk maçtan sonra da yazmıştım. Ama baktım bizim medyayla yine ters düşmüşüz. Nerede mi? Tabii ki, ileri ucun sistemi anlayışı, kavrayışı ve uygulayışında. Neyse.. Sabır etmeyi bilmemiz gerekiyor. İkinci yarıda yukarıda da değindiğim gibi genelde Milli Takım'ın arkadaki son adamıyla, öndeki son adamı arasında daraltmayı iyiye yakın becerebilmemizin yanı sıra atağa çıkarken de, dönerken de iyi bloklar yaparak full takımıyla gelmiş olan ve Brezilya'nın iflâhını kesmiş Kamerun'a kalemizdeki bir pozisyon hariç baskılı tek kale uygulayabildik. Sonucu böyle oyunlarda tabii ki önemsememek mümkün değil ama, önemli olan sisteme yabancı olan oyuncularla yenilenme harekâtı içinde sistemi iyi uygulamaktı. Bunda da beklediğimizden, umduğumuzdan çok çok yüksek seviyede bir eski önemli takıma yaklaşma gözledik. Bravo Şenol hoca, bravo gençler. Sezon bittikten sonra 48 saat arayla Kamerun gibi çok dinamik bir takıma karşı başarılı olmak şöyle dursun baskı kurabildik, o takımı terletebildik. Bu arada en büyük zafımızın yukarıda açmadığım ama şimdi detaylandıracağım ileri uçtakilerin orta alana ve birbirleriyle pas yapma becerisinden yoksun oluşlarıdır. Biz Hakan Şükür derken işte bu unsuru baz alarak konuşup yazıyoruz. Her şeye rağmen bu piyango yenilgiye üzülmemek gerekir.