Bülent Yavuz beye duyurulur ! Kâzım, Mesut Yılmaz da gitti!!

A -
A +

Bülent Yavuz beye duyurulur! Aslında futbolun bütün üst kademe yöneticilerine duyurulur diyecektim ama, uzun olacağı için sadece MHK Başkanı'nı yazdım. Geçtiğimiz hafta basketbol finalinin Efes'le Ülker arasında son maçı oynanacaktı. Hakem olarak Mehmet Keseratar'ın atandığı açıklandı. Ülkerspor yönetimi bir anda patlayıp, bu isme itirazı olduğunu açıkladı. Peki, hakem değişti mi? Hayır... Mehmet, çıktı, aslanlar gibi yönetti. Maç bitti, Efes şampiyon oldu. Şimdi bunu futbola uyarlayalım... Hemen hakem değişir. Neredeyse bir de, "Efendim, gelecek maça kimi istersiniz?" diye sorarlar. Öyle olmadı mı? Sinan kardeşim, Çulcu'yu istemeyiz dedi. Çulcu altı ay Beşiktaş maçı görmedi. Burada, her zaman eleştirdiğim Erman'a katılıyorum. Bir hakem ismine bir kulüp karşı mı çıktı, o hakemi o kulübün maçına hemen vereceksin. Bak bakalım, bir daha çatlak ses çıkacak mı? Basketbol Federasyonu örnek olsun... Hakan Şükür'ü anlamak! Hakan Şükür'le ilgili geçen Pazar uzun bir yazı yazdım. Futboldan anlayan, az biraz olsun topu tekmelemişler, futbola renksiz gözlükle bakanlar, Hakan Şükür'ün ne olduğunu biliyorlar ve hakkını teslim ediyorlar. Ama bu ülkedeki amigo yazarlar saçmaladıkları zaman, ne yazık ki, büyük ilgi toplayan zihniyetler bir türlü Hakan Şükür'ü anlayamadılar. Zaten anlamaları da pek mümkün değildir. Ama önemli olan nedir biliyor musunuz? Bu zihniyetin, medyada, özellikle de daha geniş kitlelere ulaşan ekranlarda, Hakan Şükür'le ilgili ahkâm kesmeleridir. Eh, bizdeki yönetici bilgiden yoksun, teknik adam da kaprisli olduğuna göre, dümen suyuna hemen giriverirler. Ne ülke be! Çıkarcılara yeni Ulusoy dersi! Gerçekten de ne ülke be! Futbol maçlarının naklen yayın hakkını elde ettin mi, Haluk Ulusoy'dan kıyak başkan yok. Yok, yayın hakkını kaçırırsan, Haluk Ulusoy'dan kaka adam yok. İşte, benim ülkemin yapısı! Çıkarın varsa kıyak, çıkarın zedelendiyse tu kaka... Haluk Ulusoy, benim akrabam değil. Görüşmemiz de yılda ancak ya bir, ya da iki kere olur. O da ayak üstü, beş dakika... Ama bu ülkenin çıkarcıları, Ulusoy'u neredeyse vatan haini, soyguncu ilân edeceklerdi. Hem de sadece spor sayfalarında değil, gazetelerin birinci sayfalarında... Ama aynı Ulusoy'u, geçen hafta bir gazetede yer alan "Sponsorluk icraatlarını" okuduğumda, az kalsın küçük dilimi yutuyordum. Türk futboluna böylesine bir girdi yaptırabilen başkan, olsa olsa ancak omuzlarda taşınır. Ama yayın hakkı gitti mi, Hakan Şükür Milli Takım'daysa, Beşiktaş'tan fazla oyuncu yoksa, Şenol Güneş'le devam ediliyorsa, bu Ulusoy'u asmak gerekir... Ne ülke be! Moda'da tramvay cinayeti! Bunu ne zamandır yazacağım, yoğun spor gündeminden fırsat bulamadım. Neyse, olay hâlâ yaşıyor. Efendim; mesele Moda - Bahariye - Altıyol - Kadıköy güzergâhında tramvay rayları döşeniyor. Sordum neden diye... "Nostaljik" hareket cevabı aldım. Vay be; her şeyimiz tamammış gibi bir de nostaljik takılmaya başladık. Kaç parayla diye sordum... 600 milyon dolara dediler. Ne nostalji değil mi? Ayıptır ve yazıktır. Bu güzergâhtan tramvay kaldırıldığında gerçekten ihtiyaçtı. Ama şimdi eziyet... Sonra, Bahariye'ye yapılan havuzlu, ağaçlı, oturma gruplu büyük yatırımın parasını babanız mı verdi? Hayır, biz halk verdik. Peki, bunu babanızın parasıyla mı yapıyorsunuz? Hayır... Neyle? Benim, bizim paramızla... Ne ülke be! Daum'un çim uzmanı! F. Bahçe ilk dış transferini, bir çim uzmanı getirerek yapmış. Daum hazretleri Samandıra'nın çim vaziyetini beğenmediklerinden, ülkesinden bir üstat getirtmiş. Öyle ya, nasıl olsa F.Bahçe'nin parası deniz... Yahu, biz meğerse ne zenginmişiz de, haberimiz yokmuş. Baksanıza elin Alman'ının işsiz bıraktıklarına ekmek kapısı açıyoruz. Çimcisine kadar... Bizim vatandaşların durumu ne? Kapının önündeler... Acaba bütün bu başarısızlıklarda bu vefasızlıkların da rolü var mı? Öyle ya, Allah var! Ne ülke be! Erman'ın minyatürü! Hazır söz Erman'dan açılmışken, bu hafta onu övmeye devam edelim. Bizde öyledir. Bize göre doğruysa överiz, yanlışsa eleştiririz. Hesabımız yoktur. Erman geçtiğimiz hafta köşesinde "İkişerli yeni minyatüre hoş geldiniz" diye bir büyük kulübümüzün yönetiminde oluşan yeni tabloya yakıştırma yapmış. Hoş be! Yönetimi rahatlatan imza! Ümit Özat, uzuuuun uğraşlardan sonra, gazetelere göre, 750 bin dolara imza atmış. Ve gazetelerin manşetlerine de "Ümit Özat, attığı imza ile yönetimi rahatlattı" diye oturmuş. Ben bu satırları yazarken, Ceyhun henüz aynı huzura kavuşturulmamıştı. Şayet Ümit'in imzası için gazetelerde yer alan miktar doğruysa, Beşiktaşlı şampiyon futbolcuların imzası kaça olur? Ya da, lig ikincisi, Şampiyonlar Ligi'ne katılacak G.Saray'da dünya üçüncüsü Hasan'ın imzası kaç paradır? Ya ben hesap bilmiyorum, ya da birileri... Ne ülke be! Vay Nihat vay! Arkadaş; kaleyi boş bıraksan, yani kaleci koymasan, önündeki rakipler de çekilip izin verse, İspanya gibi, son yılların en heyecanlı, en zevkli, en çekişmeli, en tempolu, en zor liginde 22 gol atamazsın... Nihat'ın, daha bir maçı var, 22 gole ulaşması gerçekten de çok ama çok büyük bir başarıdır. Hem de bu sayıya tek bir penaltı golü bulaştırmadan... Nihat bu büyük başarısını, hiç kuşkusuz önce Allah vergisine, sonra da Fransız hocasının onu çizgi mahkumiyetinden kurtarıp daha geniş alanlara taşımasına borçludur. Yani ne Toshack, ne de Daum, Nihat'ı gerçek mânâda keşfedebilmişlerdir. Bence, Nihat, düne kadar yurt dışında oynayan bütün futbolcularımızdan daha büyük bir başarı elde etmiştir. Baksanıza, düne kadar küme düşmekten son anda kurtulan bir takım, hâlâ şampiyonluk şansı taşıyor... Ve bunda da 22 gol gibi çok büyük bir rakamla Nihat baş rolü oynuyorsa... Ve Rüştü! Ben hâlâ imza atılmadan inanmıyorum ama, Rüştü, kendi sesinden Barcelona'ya gittiğini açıkladı. Hadi, imza da atıldı diyelim... Oh be! Sana ne demeyin... Ben, futbola ömrümü vermiş bir vatandaşım. Rüştü gibi bir kalecinin hep yurt dışında, büyük bir firmada oynamasını istedim. Çünkü; büyük futbolcular, büyük firmalarda belli bir süre oynayıp, parlak kariyer yapmalıdırlar. İşte bu yüzden Rüştü'nün büyük bir firmaya gitmesinde destek olmaya çalıştım. Hatta, Dünya Kupası dönüşünün hemen ilk sabahında rastlamış ve "Eh artık o gün geldi galiba" demiştim. O da "Seneye abi" diye zaman vermişti. Tamam mı Rüştü? Tamam değil mi? Övünülecek değerlerimiz, değerlerini korumalı, hatta büyütmelidir... Rommedahl doğru mu? Pazartesi günü bir gazetede okudum. G.Saray durup durup, PSV'nin Danimarkalı müthiş oyuncusu Rommedahl'ı almış. Doğru mu, yalan mı? Bilemem. Gazetelere de inanmak pek doğru olmuyor. Ama haber doğruysa, bana göre on numara bir transfer. Hatta şu ana kadar en flaş olanı... Ama doğru mu? Tebrikler Canaydın ve Bilge! Dünya Fair Play Komitesi, G. Saray Kulübü Başkanı Canaydın'ı kuruluşun en büyük ödülüne lâyık görmüş. Neden mi? F. Bahçe'ye 6-0 yenildikten sonra rakip kulubün başkanının elini sıkarak tebrik ettiği için... Kimilerine göre Canaydın kulübüne ihanet etmiştir. Ama asılda ihanet edenler, ona bu aşağılayıcı yakıştırmayı yapanlardı. Şimdi onlar iyi bir ders daha aldılar. Ve minderlerin unutulmaz şampiyonu Gazanfer Bilge de aynı kuruluşça ödüle lâyık görülmüş. İşte bir gurur vesikası daha... Ne mutlu ki, spordan böyle çokça uluslararası propaganda malzemesi çıkarabiliyoruz. Kâzım, Mesut Yılmaz da gitti!! Ne zamandır yazacağım, hep unutuyorum. Bizim Kâzım Kanat dostumuz, Şenol Güneş'i, Mesut Yılmaz'ın, Ulusoy'a baskı yaparak Milli Takım'ın başına geçirttiğini yazıp, söyleyip durmuştu. Eee Yılmaz gitti. Burası Türkiye olduğuna göre de yeni gelenler, azlettirmeliydi. Sekiz ay oldu, Şenol hâlâ görevde... Acaba Mesut Yılmaz, çaktırmadan yine başbakan yardımcısı falan mı? Haa Kâzım? Ortega'ya talip var mı? Hani şu bizim medyanın, yeni Pele, yeni Maradona diye lanse ettiği anlı şanlı Arjantinli yıldız Ortega var ya, hah işte onun için müşteri aranıp duruyor. Ama elini uzatan yok. Sonra aklıma bir şey geldi. Hani bizim anlı şanlı medyada çıkan haber vardı. Yani, Ortega'nın yanına bir-iki Arjantinli alın da, adam oynasın diye... Yahu, adam kendi lisanının konuşulduğu Valencia'dan, milli takımda beraber oynadığı dört futbolcu varken, kaçıverdi. Kalamış'ta durur muydu? Allah'tan, daha ismi çıktığında bu işin iyice araştırılması gerektiğini, bu ateşin F.Bahçe'yi yakacağını yazan tek kişiydim. Keşke yanılsaydım. Çünkü kaptırılmış 12 milyon dolar var... Saymaya kalksan, bir hafta sürer be! Mentor Turgay bey hazretleri! Akşam'da bizim Alaattin Metin, F.Bahçe dizisi yaptı. Dikkatle tekip ettim. Diyecek iki çift sözüm var. Tabii ki Alaattin'e değil, malzemelerine... Salı günkü bölümde, yeni icatlarımızdan Mentor Turgay bey şunları söylemiş: "F.Bahçe'nin bu hale düşmesindeki en büyük etken, işsiz - güçsüz F.Bahçeliler'in maça gelip, bağırıp çağırmalarıdır..." Bu ülke bu kafalara para veriyor. Hem de kaç para... Yahu Turgay birader; F.Bahçe'nin işsiz - güçsüz taraftarı 100 yıla yakındır bağırıp çağırıyor. Tarihte de tonla büyük zafer var. Sizin bu mentorluk işi böyle yapılıyorsa, vay anam vay! Bir de sevgili dostum Abdullah Kiğılı'ya değineyim... Kırk yıllık Kâni olmaz Yani... Beşyüz milyar ve acı gerçekler! Kim beşyüz milyar ister adlı yarışma programı, aslında bir yarışma olmaktan çok, bu ülkenin insanındaki son yılların genel kültür fukaralığını ortaya dökmekle çok büyük mesajlarla dolu... Adam doktor; Buenos Aires'in hangi ülkenin başkenti olduğunu bilmiyor. Hem de çok seyahat edermiş. Yardım ettiği yüksek öğrenimli genç de Musevilerin din adamının ne olduğunu bin türlü yardımdan sonra bulabiliyor... Ama aynı kişi, filanca dizinin bayan başrol oyuncusunu daha soru bitmeden şırrak diye söylüyor... İşte Türk televizyonlarının büyük marifeti... Yazık! Af illeti! Bu ülke şu af işinden çok çekti. Hâlâ da çekmeye devam ediyor. Rahşan hanımın eserleri ortada... Çıkan soyup, vurup yeniden dönüyor. Bir de F.Bahçe'deki af meselesi var. Yani Yusuf'la Serhat'ın durumu... Daum bunları affedecekmiş... O zaman ne oluyor? Varın siz çözün... Sonra problem yaşanınca, acaba neden oldu diye sızlanıp duruluyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.