Fransa, 1994 Dünya Kupası'na katılamamanın hırsını öyle bir jenerasyonla, önündeki belki de 15 seneyi garanti alarak çıkardı ki, işte dün akşam bunun bütün detaylarını bize izlettirdi. İyi bir futbol kuşağı oluşturabilmek adına Aime Jacque'nin zeka, bilgi ve deneyimi sayesinde bugün dünya futboluna patronluk eden Fransa, son yılları ne kadar büyük başarısızlıklarla dolu olursa olsun bir İngiliz Milli Takımı'nı, maçın hemen hemen 75 dakikalık bölümünde tek kale altına alarak oynayıp büyük takım etiketini hakettiğini gösterdi. Fransa, oyunun ilk bölümünde Trezeguet ile Henry'nin adeta Zidane, Vieira ve Makelele'yle gelen orta saha çeşitlemeleriyle, İngiliz tandemiyle birlikte kendi takımlarını marke ettiler. Oysa özellikle Henry'nin sol çizgiyi kullanarak oynaması gerek Arsenal'de, gerekse Fransa Milli Takımı'nda anahtar formüllerden biriydi. Nitekim, Santini kulübedeki en fiyakalı seyirci olurken, Zidane oyunun ikinci bölümünde bu kanada kendi ustalık ve zekasını getirerek İngiliz takımının büyük ölçüde ortada sıkışma fiyakasını da bozdu. O bölgeye Lizarazu'yu da çeken Zidane, "asrın futbolcusu" unvanını kazanışının bedava veya piyangodan çıkmış olmadığını bir dakikaya 2 gol sığdırarak haksız çıkarmadı. Makalele ve Vieira'nın müthiş bir efor ve futbol zekasıyla üstlendikleri ön liberoluk görevi sıkça Gallas tarafından sağ kanattan desteklendi. İngiltere, bir ölü top sonrası kazandığı golün arkasına saklanıp ya da sığınıp bu turnuvaya büyük bir avantajla başlama saplantısından bir türlü kurtulamadı. Sadece kazanılan penaltıda ciddi bir kontraatak başlatan İngilizler, ilk yarının bazı bölümlerinde orta alanlarının çarpraz oynayıp Fransa'yı şaşırttıkları çeşitlemeleri de ikinci yarıda terk ettiler. İngiltere, karşısında dünyanın en büyük takımınn bulunduğu korkusundan mı, yoksa yukarıda değindiğim başarısızlık serüvenine son vermek için mi böyle saklandı onu teknik direktör Eriksson bilir. Fransa'nın şu anda Portekiz'e gelen kadrosunun 2.5 katı kadar tatilde olan kısmı da dün akşamki mucizeyi yaşatanlar kadar kalitelidir. Tek farkla, o geri kalan kısımda ikinci bir Zidane yoktur. Bu turnuvada bizimle bazı kıyaslamalar yapıyorum. Bu Fransa içinde Fatih Terim'in Türk futboluna armağan ettiği G.Saray iskeleti Milli Takım'dan emekli olursa, bizde ne yazık ki bir Fransa bolluğu ve alternatifi bulunmamaktadır. İşte bizim yumuşak karnımız da budur. Yani; Fransa geri kalanlarıyla uzun yıllar patronajlığa devam edecektir de, bizim yenilerin bundan böyle Avrupa'da 5 takımdan fazlasını yenebileceğini aklım bir türlü kesmiyor.