Büyükler komik olunca!

A -
A +

Fenerbahçe'nin başkanı, Süper Kupa'dan sadece bir gün önce, "Bu maçın tarihi de, yeri de çok yanlış" başlığı altında, hem de Beşiktaş muhabirlerine bir demeç verdi. Maç sonrasında da, hem Teknik Diretör Sağlam hem de bazı Beşiktaşlı yöneticiler kupanın yer ve zamanını eleştiren söylemlerde bulundular. Şaşmamak mümkün değil... Ey büyükler; bu kupanın nerede ve hangi tarihte oynanacağı 20 Mayıs 2007 tarihinde açıklanmıştı. Yani zat-ı alilerinizin aklına gelmeden tam 76 gün önce... Peki, sizlere sormalı; beş milyonu legal, iki milyondan fazlası illegal, Almanya'da bulunan gurbetçime böyle bir federasyon kararını çok mu görüyorsunuz? Sonra her yerde tepki görmekten yakınıyorsunuz. Acaba Şampiyonlar Ligi'ne girememe durumuna şimdiden pansuman mı düşünüyorsunuz? Öyle ya, 76 gün sonra jeton düştüğüne göre... Bitmedi. Bu maçtan, nereden bakarsanız bakın 1'er milyon dolar kazandınız. Ama olsun, maksat muhtemel bir başarısızlığa şimdiden can simidi imal edilsin de... Haaa şunu da hemen belirteyim... Gelecek sezonki Süper Kupa, yine Almanya'nın herhangi bir şehrinde ve de ağustosun ilk haftasında oynanacak. Duyduk duymadık demeyin... Sakın Şampiyonlar Ligi ve UEFA elemelerini bahane etmeyin, ey yöneticiler. Çünkü o takvim de şimdiden belli bile... Dünkü Süper Kupa tarihinden önce olduğu gibi... Büyüklere dikiz... > Feldkamp kendine gelmeli! Böyle şey olur mu? Nerede duyulmuş? Bir takımın teknik direktörü, bir oyuncusunun satışını isteyecek ve ardında da takımda kalan bir başka oyuncusunu işaret ederek, "Para edecek olanı sattırıyorum. Çünkü diğeri para etmez de..." diyecek. Yani, Necati ile Hakan Şükür arasında bir çizgi çekerek... Galatasaray yönetimi seyretti. Spor basını daha seyirci kaldı. Ben Hakan'ın sessiz kalışına şaştım... Bu ülkenin ağzı en iyi laf yapan futbolcusu acaba neden sustu? O zaman ben konuşayım... Feldkamp'ın bu sözleri Galatasaray takımının tamamını yürekten yaralamıştır. Yazık! Demek ki, ilerlemiş yaş, gerçekten problem olabiliyormuş. > Beşiktaş kaç yıllık? Beşiktaş, bu ülkede 100. yılını en önce idrak etmiş bir kulüp... Yani en eskisi... Peki, geçtiğimiz hafta içinde yaşanan gelişmelere bakınca, sizce bu kadar eski bir kulüp olarak görünebiliyor mu? Bence hayır! Şampiyonlar Ligi ön elemesi için maça çıkacağınız günün bir kaç saat öncesinde, takımın menajerini (acaba ayıbı neydi) görevden alacaksınız... Devamla, para verdiği için yönetime aldığınız insanın apoletini sökeceksiniz ama, göreve devamını isteyeceksiniz... Sonra, tarih boyunca unutulması mümkün olmayacak biçimde kaybettiğiniz şampiyonluğun teknik kadrosunda bulunan kişiyi menacer olarak atayacaksınız. Beşiktaş o kadar büyük ve değişik bir kulüptür ki, çoğu zaman zenginleri değil, devlet memurlarını kurtarıcı başkan olarak tahta çıkarmıştır. Bak; 104 yıllık tarih... > Ziya Hoca hâlâ aynı yerde! Gazetelerden okuyorum... Trabzonspor Teknik Direktörü Ziya Doğan, "Transferi kapadık... Eldeki kadroyla yürüyeceğim" diyor. Yöneticiler ise tam tersine arayışta olduklarını açıklıyorlar. Ama ne o taraf, ne de bu taraf takımı yönetecek, yönlendirecek oyuncu tipinden söz etmiyor. Yoksa, size on numara gibi gelen Gökdeniz'e de, Ceyhun'a da yetişmek için takımın nefesi tükenecek! > Başkan Ulusoy haksız mı? MHK seminerinde bir konuşma yapan Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, "Sezon içinde maç kaybettiğinde ağlayan kulüplerin başkanlarının burada bulunmamaları çok hazin..." demiş. Haksız mı? Yakındığınız, UEFA'ya şikayet etmeye kalkıştığınız, kalkıştığınız diyorum çünkü bunu yapamazsınız, bütün hakemler oradaydı. Herkes eteklerindeki taşları döker, yeni sezona tertemiz girerdi. İşte Ulusoy bu yüzden 8 yıldır başkanlık yapıyor... > Kezman'dan masallar! Fenerbahçe'nin Sırp hücum oyuncusu Kezman, geçtiğimiz hafta, "Türkiye'de gol atmak çok zor... Ben daha önce oynadığım ülkelerde daha kolay gol atıyordum" demiş... Çok kişi hayret etmiş. Tabii Kezman da hayret içinde... Eeee, koşmadan, mücadele etmeden, yürüyerek oynarsan, fizikman çökmüşsen adama kolay gol attırırlar mı? Tabii acemiler mangası Beşiktaş'ın geri dörtlüsü hariç. Yoksa burası çiftlik değil. > Bu babaya kulak verin! Deniz Seki'nin asistanı Özge Tarhan isimli genç kızımız intihar ederek, hayatına son verdi. Baba Tarhan bu acı olayın üzerine, "Kızım televole kültürünün kurbanıdır" dedi. Ne kadar doğru! Ama hâlâ bu ülkenin gençlerini sapık yollara sürükleyen programlar alabildiğince sürüyor. Çiçeği burnunda milletvekili kardeşimiz Osman Yağmurdereli, "Benim öncelikli işim" dediği bu meselenin üzerine inatla, ısrarla gitmelidir. > Platini randevusu bu muydu? Fenerbahçeli yöneticiler, İsviçre'nin Nyon kentindeki Avrupa Kupaları kura çekiminden önce veya sonra, her neyse, UEFA Başkanı Platini ile yemek yemişler. Demek ki, şampiyonluğun tehlikeye girdiği günlerdeki Aziz Başkanın ajansının bahsettiği randevu buydu... Yani kura çekiminden fırsat, Platini ile el sıkışmak... Eeee sonra ne oldu? Ulusoy görevden alınıyor mu? Bizim hakemlere artık UEFA'da maç yok mu? Öyle ya, kolay mı Platini ile yemek yemek? > Yahu şu Amerika'yı bir işgal etsek! İnanılır gibi değil... Çok eskiden, hiç kuşkusuz, iyi bir gazete okuyucusuydum. Şimdi hızım kesildi ama, yine de hafiften iddialıyımdır. Geçtiğimiz hafta Sabah'ın eki Günaydın'daki bir köşede bazı okurların maillerine yer vermişler. İsimlerini de vereyim... Bilgehan Demirelli ve Murat Tekin isimli iki okur, Irak'ın Asya şampiyonluğunu da ABD'nin organizasyonu olarak yorumlamışlar. Pes vallahi! O zaman bizim dünya üçüncülüğümüz de ABD'nin işidir... Galatasaray'ın Avrupa Kupaları da... Sizler nezle bile olsanız, ABD'nin virüs uçurduğunu iddia edebilirsiniz. Ama haksız da değilsiniz... Baksanıza polit büro, 2007 seçimlerimizin değerlendirmesini nasıl yapmış! > Tanjeviç'le yürür mü? Ben basketbol milli takımının Tanjeviç'le büyük bir başarı elde edebileceğini sanmıyorum... Aydın Örs'ü savunmacılığı yüzünden eleştirenler, acaba milli takımın İtalya'da yaptığı maçlardaki istatistiklerine baktılar mı? Milli takımın en skorer oyuncuları bile maçları 3-5 sayı ile tamamladılar. Tanjeviç, hiçbir oyuncuya iki dakikadan fazla tahammül edemiyor. Takımın da aklı karışıyor, oyuncu daha ısınmadan kenara geliyor. İnşallah gelecek için yanılıyor olurum... Ama yaz-bozla basketbol oynanmaz... Bekleyelim, görelim... > Polonya'nın ters evi! Çok enteresan... Haberi bir çok gazetede görmedim. Polonya'da Daniel Czapievski isimli biri, ters bir ev inşa etmiş. Verilmek istenen mesaj da, kominizmin ne olduğunu anlatmakmış. Ev, büyük bir ilgi odağı olmuş... Ziyaret eden edene... Hani bizim hızlı komünistlere duyurulur. Onlar hiç o rejimin altında kalmadılar da, kalanların gidip tepkilerini öğrenseler diyorum... Ev de, hani pek güzel... > Önce sportmen olacaksın! Fenerbahçe böyle bir kulüp değildi. Sporcu yapısı hele hele hiç böyle değildi. Türkiye Kürek Şampiyonası'nı Galatasaray kazandıktan sonra gerçekleşen kupa törenine, ikinciliği kazanan Fenerbahçeliler madalyalarını almak için çıkmamışlar. Şayet doğruysa, tıpkı, iki sene önceki Fortis Türkiye Kupası'nı Beşiktaş'a karşı kaybettikten sonra olduğu gibi... Sonra da çıkıp, sportmenlik nutukları atarlar. Süper Kupa sonrası Beşiktaş'ın duruşunu herkes örnek almalı. > Seyrantepe mi, Ali Sami Yen mi? Şayet Galatasaray, UEFA Kupası'nı kazandığı günün hemen ertesinde Ali Sami Yen'e kazma vuracağını bağırabilseydi, şimdi en az Şükrü Saraçoğlu gibi bir stadda maçlarını oynuyordu. Diyelim ki, 20 milyon dolarlara proje ile zaman geçirildi. Tamam... O zaman yeniler kazmayı vursalardı. Nasıl mı? Tıpkı Aziz Başkanın yaptığı gibi... Yani camianın önde gelenlerinden, ya da ülkenin önde firmalarından sponsorluk alarak, banka kredisi kullanarak... Yapamadılar... Korktular... İzni bahane etmesinler... Sanki herkes izin alıp da yapıyor... Mecidiyeköy zorluğunu öne attılar. Sanki Saraçoğlu'nun durduğu yer Mecidiyeköy'den aşağı bir yermiş gibi... Ben bir daha söyleyeyim. Seyrantepe'den hayır yok... Siz gelin, zaten bir tribünü bitmiş Ali Sami Yen'e dalın... Yoksa beş tane Lincoln de alsanız, kombine satamaz, tribüne taraftar bulamazsınız. > Bir spor yazarı alay konusu olunca! Bizim meslek giderek ivme kaybediyor. Yalan haber yarışması yüzünden, kulüplerin resmi sitelerinde her gün açıklamalar yer alıyor. Ve bu yalan makineleri ve de o yalanları sayfalara aktaran müdürleri hiç utanmadan, hiç sıkılmadan devam ediyorlar. Geçtiğimiz hafta bunların en acılarından birini yaşadık. İsim de vereyim... Altan Tanrıkulu, Fox TV'de, Mehmet Topuz'un kesin biçimde Fenerbahçeli olduğunu söylemiş. Galiba gazetesinde de yazmış. Bunun üzerine de Fenerbahçe, resmi sitede öyle bir yalanlama yapmış ki, ben geceyi uykusuz geçirdim. Ama yazan, söyleyen rahat uyudu mu? Öyle ya, özetle şöyle deniyordu yalanlamada, "Fox TV'ye, Mehmet Topuz'u büyük fedakârlık yaparak transfer ettiği için teşekkür ederiz." Allah düşürmesin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.