Neredeyse 40 yıla yaklaşan meslek hayatımda ilk defa bir hakem için aşağıdaki ağır yorumu yapacağım. Bir sıska İngiliz düdük, bana göre şu ana kadar turnuvanın en iyi uç oyuncusu olan Verpakovskis'e yapılan ikisi kafa kol, biri tabanla basma ve bir diğeri de hem diz darbesi hem itme şeklindeki dört penaltıyı çalmamıştır. Acaba bu İngiliz'in sülalesinde bir Letonya hesaplaşmasının kini mi yatmaktadır. Acaba bu İngiliz'in babası Berlin'e ikinci dünya savaşında çok bomba yağdırıp, çok Alman mı öldürmüştür ki, bu maçta bunun günahını çıkartmaya çalışmıştır. Bu İngiliz dört penaltıyı da pozisyona çok yakın olduğundan rahatlıkla görmüş ama iyi niyetten yoksun olduğu için ve yukarıda sıraladığım faktörlerden dolayı beyaz noktayı göstermemiştir. Sanıyorum UEFA bu maçın görüntülerini bir kere daha izledikten sonra İngiliz'i Portekiz'den sınır dışı edecektir ve etmelidir de. Letonya son yıllarda elindeki potansiyele göre en akılcı futbolu oynayan ülkelerin belki de en başında gelmektedir. Kendi yarı alanını kademeli olarak kapatan, kazandığı toplarla da -tekrar ediyorum- bana göre bu turnuvanın en iyi uç adamı Verpakovskis'e uygun toplar kullanarak hücumu da düşünen bu takım nedense bizim anlı-şanlı futbol otoritelerimizce üçüncü sınıf köy takımı olarak yorumlanmıştır. Şenol Güneş ve öğrencilerine bu takıma elendikleri için lanetler yağdıran ve onları bilgisizlikle suçlayan meşhur futbol yorumcularımız bu Letonya'nın Çek'lere çektirdiği ızdıraptan sonra Almanlar'a belki de turnuvadan elenmeyi getirecek çelmeyi atmasıyla acaba biraz utanç duyuyorlar mıdır? İşte futbolu tabelaya bakarak yorumlama adetindekiler ve de futbolu gözleriyle değil de, sanki burunlarıyla seyredenler sürekli biçimde aynı tuzağın içine kendilerini yakalatmaktadırlar. Letonya, tabii ki kendi kalesinde bazı tehlikeler yaşayacaktı, yaşadı da. Ama yukarıda değindiğim dört tane penaltıyı sıska İngiliz çalsaydı, acaba ne olurdu? Bu maçtan çıkan ders; tabii ki önce hakemlere sonra da seyrettiklerini anlamayıp abuk-subuk yazı yazanlaradır. Letonya, Portekiz'e gelişinin bir rastlantı değil, düşünme, çalışma ve strateji ürünü olduğunu bütün dünyaya anlatmıştır da, ben bizimkilerin hâlâ nasiplerini almadıklarını sanıyorum. Almanya'ya gelince; Völler'in daha çok genç oyuncuları kullanmayı düşünmesi, son on yılda çökmüş Alman futbolunun yarını için bir teminat olabilir. Almanya turnuvadan elenirse en azından iki yıl sonra kendi topraklarında organize edilecek Dünya Kupası için sağlıklı ve sağlam bir temel atmış olabilecektir.