Dünkü "Kemal Abi'nin haftalığı" köşesine yetiştiremediğim ya da ben yazılarımı teslim ettikten sonra gelişen futbolumuzun çok önemli meseleleri oldu. Önümüzüdeki çarşambayı beklemeden bunları dile getirip yorumlamak gerekiyordu. Fazla uzatmadan başlayalım. Futbol Federasyonu Şenol Güneş'i görevinden aldıktan sonra Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü için görünen o ki yerli - yabancı falı açıyor. Yerli falına çok fazla yorum getirmek ya da isim koymak istemiyorum ama yabancı araşıyışına girmek futbolumuzun son 10 yılda en azından kağıt üzerinden yaptığı aşamaya ihanetin ta kendisidir. Sepp Piontek'in planlama program oluşturma, çalışma sistemini belirleme gibi aşamadaki temel unsurları oturtmaya başladığı dönemle birlikte Milli Takım'ın başına yabancı hoca davetiyesi hem düşünce hem de uygulama olarak bitmiştir. O dönemde yukarıda saydığım işler yerli yerine oturtulduktan sonra Milli Takım ve üst düzey kulüplerin Edirne dışında aldıkları sonuçlar yabancı meselesini kendiliğinden kapının önüne koymuştur. Tekrar ediyorum, yerli olsun ama kim olursa olsun ben bazı meslektaşlarım gibi kariyer ve karizma peşinde de değilim. Ama ne kadar kariyerli ve karizmatik olursa olsun Milli Takımlar'ın başına yabancı ataması resmen son 10 yıla olduğu kadar büyük ve iyi işler yaptığıyla övünen bu federasyonun da kendisine ihanetidir. *** Disiplin kurulu, Beşiktaş - Elazığ maçı olaylarına 1 milyarlık, F.Bahçe - G.Birliği maçı kargaşasına ise 2.5 milyarlık ceza kesmiş. Bu ucuzculuk anlayışı yerini UEFA normlarına bırakmadıkça, futbol stadlarımızın içinde de dışında da her türlü olaya açık yaşamaktan kurtulamayız. Bu cezayı kesenlere aynı görüntülerin UEFA Kupaları'nda olması halinde dozun ne kadar caydırıcı olduğunu ben değil Haluk Ulusoy anlatıversin. Şimdi biri 1 milyarlık, diğeri 2.5 milyarlık olan bu faturalardan sonra ben bu cezayı alan kulüplerin ve de diğerlerinin de taraftarı olsam gelecek maçlara ilkçağ silahları ok ve mızrağın yanı sıra modern çağın silahları olan tabanca, tüfek, hatta top bataryasıyla gelir, tribünlere otururum. Ve derim ki; "Nasıl olsa bizim başkanların bir gecelik lokanta bahşişi kadar ceza kesiliyor." Ayıptır ve de açıkça skandaldır. Bu cezalarla tribünlerden sahaya atılan yabancı maddeleri engelleyemediğiniz gibi daha ağır fiillere çanak tutmaktasınız. Hani nerede "Süper Lig normları?" *** Şu Adanasporlu Ergin'in A.Gücü'ne geçişi ve bunun sonucu da Ç.Rizespor'un A.Gücü'ne kaptırdığı 3 puanı geri isteme meselesi var ya.. Tam tiyatro. Dün gazetede Şekip Hazar, Engin Atay, Tahir Kum, şöyle bir oturduk A'sından Z'sine olayın gelişmesini inceledik. Vardığımız ortak nokta şu... Bir kere bu Ergin denen çocuk, transfer yapmanın mümkün olmadığı bir dönemde ikinci bir kulübe nasıl lisansiye olmaktadır? Futbol Federasyonu, aralık oyunda bu çocuğa nasıl lisans vermiştir? FIFA'nın transfer yönetmeliğinde, yani bizim de alıp uyguladığımız yönetmelikte böyle bir tiyatro var mıdır? Bu Adanasporlu Ergin kardeşimiz 31 Aralık'a kadar ya da 1 Ocak'a kadar Adanaspor'dan başka bir kulüpte lisansiye olamayacağına göre bu Adanaspor takımının Ergin'in beşinci maçına rastlayan müsabakayı oynadığı gün Ergin'in de sarı kart cezası bitmiştir ama Futbol Federasyonu tutup Ergin'in tek taraflı sözleşme feshine aralık ayında onay koyup bir de yazıyla bunu taraflara bildirerek karmakarışık bir mesele ortaya koymuştur. Star TV de toprağın altından define çıkarmış gibi olayı derinliğine incelemeden, yani unsurunu dikkate almadan karışıklığı daha da büyütmüştür. Hekes kafasına göre resmi evrağın altına imza atmaya kalkarsa olacağı budur. *** Dünkü Kemal Abi'nin haftalağı köşesinden F.Bahçe Asbaşkanı Nihat Özdemir'i Bursaspor maçından sonra çağdaş demecinden dolayı kutlamıştım. Ama dün akşam F.Bahçe TV'yi izlerkem donup kaldım. Sayın Özdemir tıpkı Murat Özaydınlı gibi kendi kulübünün televizyonuna, taraftarlarının arasına provokotör karıştığını söylemez mi? İşte bu hiç olmadı. Sayın Özdemir bizi de kontrpiyeye düşürdü. Başka kanallara çağdaş görüş belirt, sonra kendi televizyonuna amigo tavrı getir. Demek ki bunların birbirinden hiç farkı yokmuş. Biz de bir gün evvel pazar akşamı demeçlerine bakarak şapa oturmuşuz. Bize de yazık be...