Cumhuriyet tarihinin en vahim olayı! Bizim köşeye hiç de böyle bir giriş yapmak istemezdim. Ama bana göre Cumhuriyet tarihimizin en vahim olayı, altını çizerek yazıyorum, geçtiğimiz pazar günü yaşandı. Şimdi hangi semtti iyi hatırlamıyorum ama, PKK yandaşlarının eylemini protesto etmek isteyip, balkonuna Türk bayrağı asan vatandaşın evine taş yağdırıldı, bayrağı ile soka çıkmak isteyen bir diğeri de neredeyse linç ediliyordu. Burası acaba hangi ülke diye düşündüm... Terledim, sıkıldım, üzüldüm, kahroldum... Uyuyan güvenlik güçlerine sitemim çoktur, biline... Selçuk Manav ve Serhat Ulueren! Bu iki isim şu anda ülkenin "İlk dörtleri" olarak anılan televizyonlardan ikisinin spor müdürü konumundalar. Serhat, Star'a çok önce müdür oldu. Geçtiğimiz hafta içinde de Selçuk, Atv'nin spor müdürü oldu. Her ikisi elime, yanılmıyorsam 16-17 yaşlarında gelmişlerdi. Serhat, bizim Tercüman'da başka bir görevdeyken, aramızdaki ter maçlarında yer almaya başlamıştı. Çok gol kaçırıyordu, pas vermiyordu ama iyi de oynamıyor değildi. Sonra, Hayri Hiçler'le birlikte Serhat'ı amatör maçlara gönderdik. Oradan da G. Saray muhabirliğine geçti. Bir geçiş ki, sormayın. Yurdaşen Karahasan bir gün "Kemal Abi, şu Serhat'a bir şeyler söyle, banyoda kaç defa su soğudu, donma tehlikesi yaşadım " diye yakınmıştı. Allah uzun ömür versin, Serhat bize Şemsi Sılkım ağabeyin emanetidir. Selçuk da, Saint Benoit'da beklemeliydi. Babası, can dostum, İstanbul Turizm Müdürü Yalçın elinden tutup getirdi. Baktım kerata canlı arşiv... 30 yıl önceki Avrupa maçlarının kadrolarını ezbere biliyor. O sıralarda ben Fransız L'Equipe Gazetesi'nin Türkiye muhabiri idim. 7-8 yıl sonra bu görevi, hem de Fransız gazeteci dostlarımın önünde Selçuk'a gönül rahatlığı ile devrettim. Selçuk şimdilerde Fransızca'nın yanı sıra, İtalya ve İspanyolca biliyor. Haa bu ikilinin bir de yazlık kavgaları vardır ki, aman aman...Günlerce anlattırıp gülmüştük... Ben gururlanmayayım da kim gururlansın... Kılavuzu karga olanın! Geçtiğimiz hafta birkaç gazetede bir haber vardı ki, aman aman... F.Bahçe yönetimi, Alex'le Anelka arasında var olduğu iddia edilen çekişmenin gerçek mi, uydurma mı olup olmadığını belirlemek için eski ünlü futbolcularını bir video seansına almış... Sonunda da ünlüler, yanlışların sadece pozisyon gereği olduğunda birleşmişler. Bu ünlüler, Aziz Bey'in başkanlığının ilk günlerinde de banttan izleyip, "2.5 milyon dolara Pele bulduk" diye Sergio'yu aldırmışlardı. Şimdi sizce, Anelka ile Alex hakikaten "pozisyon kurbanı" mı? Kelin merhemi olsa!.. Gazetelerdeki habere göre, F.Bahçe'nin kaleci antrenörü Immel, G. Saray'ın Çek oyuncusu Heinz'ı Türkiye'ye gelmemesi konusunda uyarmış. Doğru mu, yanlış mı bilemem ama, kelin merhemi olsa önce kendi kafasına sürermiş. Bu Immel, kaaaaç zaman diplomasız oturdu o kulübede... Bülent Korkmaz kimi sattı, kimi öldürdü? Öcal Uluç Ağabey geçen hafta, bizim mesleğin deyimi ile "çok ağır" bir yazı yazdı. Konu Bülent Korkmaz'dı... Bülent'le, yanılmıyorsam 1986'da, Bülent Ünder'le genç takımı Almanya'ya götürdüğümüzde tanışmıştım. Lakabı "Cengaver"di... Daha sonraları da, Mustafa Denizli onu Fofana'ya karşı oynatıp, Türk futboluna armağan etmişti. O Bülent Korkmaz, şu anda bu ülkenin en kariyerli futbolcusudur. Peki, böyle bir kariyer sahibi, hem de başka forma giymeden, böyle mi futbolu bırakmalıydı? Birileri çıkıp gerçeği, hem de taaaa dibine kadar açıklamalıdır... Onur Belge ne yapmış ki? TSYD Başkanı Onur Belge'yi eleştirdiğim çok olmuştur. Bizim meslek bu... Bazen över, bazen eleştirirsin. Ama Sayın Başbakan'la yapılan sohbet toplantısı sonrası Onur'a tepki olarak, Sabah'ta bazı çalkalanmalar olmuş. Asbaşkan Gürcan Bilgiç de, gazetesi böyle bir tavır aldığı için yönetimden istifa etmiş. Hemen söyleyeyim; Onur'un, haberin zırt diye bir iki sözünü tutamayan yerde çıkmasıyla hiç mi ilgisi yok... Artı, haberi ertesi gün Anadolu Ajansı geçerken, atlayanlar yaz ortasında kış uykusuna mı yatmışlardı? Onur'un bu konuda sabaha kadar arkasındayım... Tanjevic'in sihiri mi? Basketbol Milli Takımı, bırakın Efes Cup'ı kazanmasını, İtalya'yı 31 yıl sonra yenmesiyle gündeme oturdu. Müthiş maçtı... Tekrar kutlarım. Benim söyleyeceğim, Tanjevic'in turnuva boyunca rakibin değişimine, ya da kendi taktiğinin değişimine göre, sık sık değişik beşler kurgulamasıdır. Dikkatle takip etmeye çalıştım... Acaba, bu bize göre çok yeni olan felsefe, rakiplerin aklını mı karıştırıyor? Yoksa, dünyanın en yorucu sporu olan basketbolda, çok elverişli bir dinlenme mi sağlıyor? Doğan Hakyemez'i ilk yakaladığımda işin sırrını öğreneceğim... Daum nereye gidiyor? Nedense çok kritik dönemlerde Daum'a hep teklif gelir... Genellikle de teklif, Alman Milli Takımı cephesindendir. Tabii ki hepsi palavradır. Bu defa da kimine göre Fas'tan, kimine göre G.Kore'den teklif gelmiş... Haaa bir de bu teklif sezon başında olmuş da, Daum da yönetime söylemiş ama, "Önce F.Bahçe" deyip imza atmış... Ah be, bu fırsat kaçar mıydı? Rıza doğru söylemiş! Beşiktaş Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, geçtiğimiz hafta içinde "Malmö'den çekiniyorum" demiş. Neden? Eski bir vukuat olduğu için mi? Bence hayır... Vaduz maçlarının ışığında olabilir. Ama, Beşiktaş'ın yıllar sonra İbrahim Toraman, Tümer ve Okan'la Milli Takım'daki temsili de pek rastlanır bir iş değildi... Ne dersiniz? Rıza, takımı böyle mi gaza getiriyor? Şenol'dan sonra Terim... Şenol Güneş, dünya üçüncüsü hoca... Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki maçın bitimine 7 dakika kala, tuttu, ortadan fol yok, yumurta yokken ve durum 1-1'ken savunmadan oyuncu değiştirdi. Sonuç? Maç, 1-3 içeri... Fatih Terim, UEFA Kupası şampiyonu hoca... Bitime 6 dakika kala, dörtlü oynayan savunmanın yapısını bozup, 2-1 öndeyken üçlü göbeğe döndü... Sonuç? 2-2... Genel teamüldür; savunmalar sakatlık ve oyundan atılma dışında, hele hele, galip veya berabereyken, hele hele bitime az kala değiştirilmez... Bu küpeden hiçbir mücevherat dükkanında bulunmaz... Yahu Kâzım, tam... Kazım Kanat dostum, bir yeni dâhinin (!) yazısı nedeniyle üzülmüştü. Geçen hafta o gence "Destur" demiştik... Ama bizim Kâzım, hasta yatağından bu defa öyle bir yazı yazdı ki, ne spor yazarlığı, ne gazetecilik, ne de insanlıkla bağdaşır. Kâzım, "Beşiktaş formasını sahaya bırakan Alpay, Milli Takım'da, hem de İnönü'de nasıl oynar?" diye yazmaz mı? Yahu Kâzım, sen kelle avcısı mısın? Futbolda böyle bir kriter var mı? Hasan'a Gerets mi gerek? Hasan Şaş için yazdığım yazının daha mürekkebi kurumadı. Ama Hasan, milli maçta yine topla ilişkisini kesemeyen görüntüsüne bürünmüştü. Sonra da oyundan alındı. Bakalım ilk G.Saray maçında, ya da bu akşam Kiev'de oynarsa ne yapacak? İster misiniz Hasan, Gerets'siz oynayamasın...