Cüneyt Çakır da hakem mi?

A -
A +
Bu bölümün yukarıdaki başlıkta bulunan cümlesi bir büyük kulübün başkanına aittir. Kendi görüntüsü ve kendi sesinden... Aynı hakem olmayan Çakır, önce Avrupa Futbol Şampiyonası'na ait İrlanda-Polonya gibi o grubun en hayati maçında görevlendiriliyor. Daha nefes alamadan beş-altı gün sonra da Şampiyonlar Ligi'nin dev maçı olan Arsenal-Bayern Münih için göreve çağrılıyor. Haaa ben hep söyledim, hep yazdım; Çakır'ı bizim Üç Büyüklerin maçlarına vermeyin diye. Gerekçem mi? Acaba onlar bugünkü yönetim, futbolcu kafası ve fanatik seyircileri ile Çakır'a layıklar mı? Peki, Çakır hatalı karar vermez mi? Verir. Ama Riva odalarında falan kulis yapmaz. Dedikodu merkezlerinin hiç mi hiç işine bulaşmaz... 
Trabzonspor'a son cümlem!
Bundan böyle Trabzonspor'un sadece saha içi görüntüsüne bakacağım. Ancak ne var ki, bugünkü halinin son bir defa daha nedenini, bana göre tabii ki, dile getireyim. Siz, kaptanınız olan kalecinizi bir Avrupa Kupası maçı öncesi kadro dışı bırakıp, uçağa atıp ülkeye geri gönderdikten altı gün sonra, yine kaleye koyup, üstelik de koluna da kaptanlık bandını takarsanız, iflas olamazsınız... Bu kadar!
Zora giren Yanal'a sarılıyor!
Ya bizim spor medyası, "Lucescu krizine" yakalandığı gibi hocasız kalan veya  iyi gitmeyen takımlar için şimdi de "Ersun Yanal krizine" yakalandı, ya da birileri bu ismi Mustafa Denizli'de olduğu gibi devamlı asıl işine pompalamaya çalışıyor. Hacettepe-Beşiktaş-Kasımpaşa trafiğinden çıkanlara yapıldığı gibi yani... Ne medya ama değil mi?  
Statlara bakıyor musun ey Beşiktaş!
Bursaspor'un stadı yakında hizmete girecek. Antalya'nın enerji de üreten harikası bu haftaki Beşiktaş maçında kapılarını açacak. Konya bitti, harika... Kayseri çoktan bitmişti. Trabzonspor'un deniz üstü stadı da bitti bitiyor. Urfa, şurası burası zaten hizmette... Ey Beşiktaş; Gezi'nin saçmalıklarına, yıkıcılarına ortak olanlardan kendini kurtarıp, yukarıdaki eserlerin "Yapın, bitsin" mimarına bir kahve içmeye gitseydiniz, geçen sezon şampiyondunuz. Haaa bugün Olimpiyat, yarın yine Başakşehir var... Umarım geçen sezonki çelmeleri yemezsiniz... Siyasetin sporun içine girmesi hep zarar getirmiştir.
Üç Büyükten kısa kısa...
Galatasaray, kendi sahasında oynayacağı bir rakibe karşı sahaya kanatsız çıkarsa ne olur? Rakibinin kalabalığı içinde kendi de kalabalıkla girer ve kilitlenir. Ta ki kanat adamı Yasin girene kadar.  Fenerbahçe sahaya ön liberoları ile ileri ucu arasını bomboş bırakacak bir tertiple oynarsa ne olur? Kayserispor gibi forveti olmayan, daha doğrusu Biseswar gibi tek oyuncusu bulunan rakibi bile zor yener, koca oyunda Diego Ribas girene kadar iki pas bile yapamaz. Beşiktaş, geriye iyi kilitlenen ve kontraya iyi çıkan bir takım karşısında Gomez'in rakip stoperler arasında demir atışı yüzünden pozisyon sıkıntısı çeker, bütün hızlı atakları bile duvardan döner. Ta ki sürpriz golü atıp rakip üstünü başını açana kadar.  
Basketbolda takım geceleri!
Basketbolun Avrupa Kupalarında sekizde yedi yaptık. Büyük başarı! Başta Karşıyaka olmak üzere hepsini kutluyorum. Neden başta Karşıyaka? Çünkü takımının önemli bölümünü kaybettikten sonra yenilerle bu rakibi öyle yenmek pek kolay iş değil. Sonrası mı? Bu bir takım başarısıdır. Benim bir başka derdim var. Acaba Milli Takımımız ne yapacak yarınlarda? Öyle ya Federasyon Başkanı da Ergin Hocanın bir senesi kaldığını açıkladı, korkudan mı, prensipten mi? Onu bilmem ama...
Van Persie Barcelona yolunda!
Yahu güldürmeyin insanı! Bir palavra atın ki acaba mı diye düşünelim. Sizi birileri kurdu ve siz de İspanya'ya bu yalanı postaladınız. Sonra orada bir gazetede bu haber çıkınca alıp bizde manşet yaptınız. Harika bir ver-kaç!  Devamla, bu Hollandalının şimdiki takımının başındaki patron da "Barcelona bizden kimseyi istemedi" diye haberinizi tekzip etsin. Vay be; ne senaryo! Önemli olan kamuoyu kafa kaşıdı ya... Pereira da öyle... Yürüyün be sizi kim tutar! 
O kokartlar için çok erken!
Bir anda bazı genç hakemlerin göğsüne FİFA kokartlarını takıverdik hemencecik. Oysa o kokartları takmak için ilk önce tecrübe gerekir. En azından belli bir sayıda kritik maç yönetmek gibi falan... Tabii ki fiziksel yapı ve doksanı çıkartacak dayanıklılık falan... İllaki yedi sayısını tutturmak adına o kokartlar dağıtırlarsa, rakibini kafası ile üç-beş metre sürükleyenler yere yıkanlar, ona buna danışılarak ancak sarı kart görür işte... Benden söylemesi ey TFF ve MHK... Neyse ki rakibinin üzerine uçarak pike yapanlara sadece sarı çeken Abitoğlu bıraktı da... Acısını sizden çıkartırlar ha...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.