Bu başlığı yanılmıyorsam iki defa daha kullanmıştım. Anlaşılan odur ki, bundan böyle daha çok kullanacağım. Hatırlarsanız en büyük kulüplerimizden birinin en tepesindeki zat-ı muhterem kendi sesi ve görüntüsünden demişti ki, "Cüneyt Çakır da hakem mi ki..." Eh, bizim Çakır da nasıl bir hakem olduğunu sadece bu muhtereme değil aynı kafadakilere anlata anlata bitiremeyecek galiba... Bir hafta içinde hem Avrupa Futbol Şampiyonası baraj maçı, hem de Barcelona-Roma Şampiyonlar Ligi grup maçı... Ufukta mı? Avrupa Şampiyonası Finali ve de Dünya Kupası Finali... Tabii biz oynayamazsak! Son cümle... Ey yetkili ve sorumlular; bizim çağdışı ezeli rekabet oyunlarımızdan sakının hocamı...
Bravo Rıdvan ve Barcelona!
Barcelona, Real Madrid'i, hem de Madrid'de 4-0'la ezerken, pardon, hem de Messi'siz sayılacak bir maçta, gözlerim hep bir oyuncuyu aradı durdu. Hangi takımda, kimi mi? Barcelona'da Van Persie'yi... Ne sürat kazanırlardı ama... Dört değil 12 atarlardı o zaman... Şaka mı, ciddi mi? Tabii ki şaka... Ama gelin görün ki, bizim dolmuşa binmeyi pek seven futbolseverimizin büyük yorumcusu Rıdvan Dilmen de, Van Persie'nin Barcelona'nın eksiklerini tamamlayacağını yazmış. Eh, körlerle sağırlar birbirini ağırlarmış. Bu arada bendeniz bu Van Persie-Barcelona ve sonrasındaki tuhaf gelişmelerin Rıdvan'ın bu yazısından sonra tamamen birilerinin senaryosu olduğunu çaktım. Kimi uyutuyorsunuz? Ayıp yahu! Son Roma maçında da gözler Hollandalıyı aramıştır değil mi?
Kriminalden bilgi
Hafta içinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal dairesini aradım. Bir bayan görevliden kısa ama öz bir bilgi aldım. Sorum şuydu: "Bir şahsa ait çeşitli imzaların sahte mi, yoksa hepsinin aynı şahsa mı ait olduğunu nasıl anlarız?" Cevap da şöyleydi: "Bu konuda şahsi ve müessese olarak başvuru yapılamaz. Ancak savcılık ve dolayısıyla da mahkeme kararı ile araştırma talep edilebilir..." Tam hastane raporuyla olabilir mi diyecektim, teşekkür edip kapadım ve son noktayı koydum...
Batıya kapanan pencere
Gerektiğinde Galatasaray için Batıya açılan spor penceremiz, hatta genel hatlarla da tekrarladığımızda bu özelliğe vurgu yaparız. Şimdi mi? Pencere o yöne kapatılmış, sanki tam tersi bir yöne açılmıştır. Kendileri, "Bon pour L'Orient" yakıştırmasının ne demek olduğunu çok iyi bilirler... Madem ki, Hamza Hoca’dan bu kadar rahatsızdınız, o zaman neden sezon başı operasyon yapmadınız? Acaba Rize maçını kazanmış olsaydınız da Denizli Hoca mı gelecekti? Şimdi artık Florya yolları da engebelidir haaa...
Trabzon temizleniyor!
Trabzonspor ki, ülke futboluna yeni bir pencere açmıştır, son yıllarda resmen ivme kaybetmeye başlamıştır. Bir sezonda birkaç hoca değişimi, Avrupa Kupaları'na katılamama veya çabuk oralardan çabuk düşme, ligde sıra takımı haline gelmeye başlama, Anadolu'yu bırakın İstanbul Dükalığı'nda bile rastlanmayan transfer kepazelikleri gibi hiç de yakışmayan durumlar göz önündedir. Şimdi ise arınma dönemi başladı galiba... Sadi Hoca başta... Takımdaki sözüm ona yabancılar tüyüyor. Ne dersiniz? Genel kurulda iyi bir yönetimle Trabzon'dan yeniden, "Ey İstanbul geliyorum" mesajı çıkar mı?
Dün hoca, yarın yorumcu!
Başlığı tersine de çevirebilirsiniz. Yani bugün yorumcu, yarın hoca... Bana dünyanın herhangi bir ülkesinde benzeri bir oluşumun olduğunu söyleyin, televizyon ve takım isimlerini verin, tabii ki hocaların adlarını da, hele hele bizdeki trafiğin yarısını ortaya koyun, ben de mesleği bırakıp köşeme çekileyim... Bu ne yahu? Sonra benim mesleki kuruluşum TSYD büyük bir gururla, üyelik olma şartını yumuşatma şöyle dursun, hiçbir sağlam veriye bağlamadan değiştirsin... Eeee ne olacak bizim genç yorumcuların sonu? Aman teknik adamları da derneğe üye yapmayı unutmayın! Tıpkı eskiden masalara servis yapan, lokantadan çıkarken palto tutanların üye yapıldığı günlere mi dönüyoruz? Desenize böyle başa, böyle tıraş!
Salih dil öğrenmeli!
Roma Teknik Direktörü Garcia, Barcelona faciası sonrası bizim Salih için dedi ki, "Salih yetenekli bir genç. Ama çok çalışmalı ve de mutlaka dil öğrenmeli..." Peki, biz ne yaparız! Yıllarca formamızı giyen yabancılara bu kadar uzun süre tercümanlar tutup, onları tek kelime Türkçe öğrenmeye zorlamayız. Eh, bizden iyi, refah çiftlik var mı?