Daum dolması hâlâ kokmadı mı?

A -
A +

kbelgin@tg.com.tr Daum dolması hâlâ kokmadı mı? Yahu; yaz ortasında, hangi dolmayı en kral buzdolabına bile koysanız, ne kadar dayanır ki? Hanıma sordum, "Üç veya beş gün" dedi... Ama, Daum'un Alman Milli Takımı'na teknik direktör olup olamayacağı yalanı 1.5 aydır kokmadan her fırsatta masaya getiriliyor. Getiren de, Türk spor basını... Vallahi soğutucu üreten firmalar bizim spor basınına ödül vermeli, ya da bir dolmayı yaz sıcağında hâlâ taze tutmanın sırlarını sormalı... Daum da, her fırsatta diyor ki, "Ben F.Bahçe'nin hizmetindeyim... Bir yere gitmiyorum..." Hemen bir kaç gün sonra bizimkiler, dolmayı yeniden masaya getiriyorlar. Daum, "Gitmiyorum" diyor... Ve de olan F. Bahçe'nin bu dolmadan kaynaklanan yeşillerine oluyor. Pardon euronun rengi galiba daha başka... Haluk Ulusoy kimden darbe aldı? Haluk Ulusoy'un, federasyon başkanlığı adaylığından vazgeçeceği haberlerine pek inanasım gelmedi. Ama sonra baktım ki, haberler doğru... "Futbolun önünü açmak... Futbola ve kulüplere zarar vermemek" falan gibi gerekçelerle, Ulusoy "Yokum" dedi... Ben yemem! Bu, olsa olsa, üstten gelen baskıların önünü açmaktır. Demek ki, Ulusoy da dik duramadı bir yerde... Haaa Levent Bıçakçı başkan olacak da, devam edecek sanmayın! Bence, kısa bir süre sonra Levent Bey'in yerine, perdenin arkasında gizli tutulan hakiki başkan geçecek. İnşallah her iki konuda da yanılmış olurum... Bu G.Saray, başka G.Saray beyler! Kendi ilinde, aralarında 50 kilometre mesafe olan iki stada maç programlamış, yani ligde veya kupada, kendi ilinde bir iç, bir dış saha oynayacak, tabii ki, bir de kendi ili dışında, bir de normal deplasman oynayacak bir ikinci takım tanıyor veya biliyorsanız, ne olur beni bu bilgiden mahrum etmeyin! Ve de devamla, bu takımın kulübü, gazetelere ilan vererek, kendi ilindeki biri 80 bin, diğeri 25 bin kapasiteli stadlarına kombine çıkardığını duyurup, müşteri bekleyecek! Hayret ki hayret! Hangi kulüpten söz ettiğimi herhalde anlamışsınızdır. Bir zamanlar UEFA Kupası kazanmış, Süper Kupa'yı, hem de Real Madrid'i dize getirerek kaldırmış, Şampiyonlar Ligi'nde bir çeyrek final oynamış, bir kere de aynı çizgiye bir maç kala elenmiş koca G.Saray'dır bu kulüp... Ben artık sayın Canaydın'a da kabahat bulmuyorum. Çünkü, koltuğa geldiğinde neredeyse bir 100 milyon doları buharlaşmış bir kulüp buldu. Kendi döneminde de uçucu transferlere bir 50 milyon dolar kaptırıldı. Şimdiki 150 milyon dolarlık borcu da alt alta koyarsanız, böyle bir keşmekeş yaşamamak mümkün mü? Siz dua edin de, bugün başkan yazışmaların altına yanlışla rahmetli babasının ismini yazmıyor... İhale!.. Türkiye Süper Ligi maçlarının yayın ihâlesinde, Digitürk - TRT ortaklığı tek kalarak, ihâleyi aldı. Hemen ertesi gün de, 'Üç Büyükler'den yangın çıktı... Buna, fırsat bu fırsat kabilinden, başka kulüpler de katıldı. Neymiş, yıllık 180 trilyon azmış... F.Bahçe Asbaşkanı Nihat Özdemir, "Yandık, 3.5 milyon dolar içeri girdik" gibilerinden feryat etti. Canım, Alex'i 14 milyon euro mâliyetle alırken, Ortega ve Washington'da 20 milyon doları sokağa atarken, ihâleye mi güvendiniz? Beşiktaş, Carew'e, bence hiç de etmeyecek bir servet verirken, Digitürk - TRT rüyasına kulüp başına 25 milyon dolarla mı girdi? G. Saray, onca yokluğa rağmen, Avrupa haritasını hangi hayalle dolaştı? Siz dua edin de, bu iki kurum çıktı, ihaleyi aldı. Ya onlar da, başkaları gibi kıvırıverselerdi, Carew'i, Alex'i, Conceiçao'yu geri mi verecektiniz? Sabah'ta Beşiktaş düellosu! Benim bildiğim düello iki kişi arasında olur. Ama Sabah'ın spor sayfalarındaki sanki bir üçlü arasında geçiyor. Hoş, üçüncü şahıs düelloya direkt katılmıyor ama işi de o kızıştırıyor. Mesele şu; Kazım Kanat birader, Beşiktaş'ın son transferlerini yapan başkan Demirören ve ekibine, "Beşiktaş'ı batırdınız" diye sallıyor. Seçimi kaybeden, ya da Kazım'ın açıkça desteklediği Fikret Orman da, "Kazım doğru söylüyor... Yaktınız bizi" diye ortaya çıkıyor. Sonra Kıvanç Oktay'a geliyor sıra... "Biz fotoğraf çektirmiyoruz, Del Bosque ve Carew gibileri alıyoruz" diyor. Aklıma ne geldi biliyor musunuz? Bu Kazım ve onun gibi düşünenler, Süleyman Seba yönetimine, "Beşiktaş'ı çağdaşlaştıramadınız. Rakiplerimizden geri bıraktınız. Fırtınalar kopartamadınız. Beşiktaş'ı silik bıraktınız" diye yıllarca yazdılar, ekranlarda gösteri yaptılar. Şimdi, Seba'yı eleştirdikleri bütün konularda Demirören takımı tersini yapıyor. Şimdi de bunu beğenmiyorlar. Bir yerde, birileri yanlışlık yapıyor ama, acaba kimler dersiniz? Biraz da Cem Uzan! Geçtiğimiz hafta bir gazetede okudum. Cem Uzan Bey, 6 veya 12 ay yeniden askerlik yapacakmış. Bu işlemler için de Üsküdar Askerlik Şubesi'ne başvurmuş. Yeniden diyorum çünkü, Libya ve Suudi Arabistan'da kendini işçi gibi gösterip, zamanında kısa dönem bedelli çekmiş. Ama sonradan bu ülkelerde işçilik yapmadığı ortaya çıkınca, marş marş harbi askerliğe... Bence Cem Bey'le, ona oy verenleri de yeniden askere alsak, sanki gelecek seçimlere daha sağlıklı oylar ışınlamış olmaz mıyız? Flash TV'deki tatsız görüntü! Flash TV'de, 12 Temmuz Pazartesi akşamı, saat 23.45'te henüz yürümeyi öğrenmemiş, ancak kucakta durabilen bir bebek, 10 dakika ağlatıldı. Ne o, program yapıyorlar sözüm ona... Ayıp be! Bir bebeğin reyting uğruna ağlatılması da ne demek? Artık henüz yaşına gelmemiş bebekleri bile reyting malzemesi yapıyorsak, vay halimize! Şenes Erzik'e iki önemli soru! FIFA ve UEFA'da bir çok kere gururumuz olan Şenes Erzik, bir zamanlar şöyle bir bilgi aktarmıştı medya kanalıyla: "UEFA, kendi bünyesindeki komitelerde yer alan kişilerin, ülkelerinin milli federasyonlarında görev almalarından yana değil. Hatta bunu istemiyor da..." Peki, şimdi nasıl oluyor da, UEFA Tahkim Kurulu Asbaşkanı Levent Bey, bizim federasyonun başkan adayı oluyor? Acaba, onu gösterip, başkasıyla mı vuracaklar? Ne dersiniz, sayın Erzik dostum? İkincisi ise, Türkiye Süper Ligi maçlarından birinin açık kanaldan nasıl yayınlanacağıdır? Benim bildiğim kadarıyla, UEFA, lig maçlarının kesinlikle şifrede olmasını ister de... Hoş, UEFA, yayın saatlerini de belirlemiştir ama bizde uyan kim? Hazırlık maçları için kısa not! Gün olmuyor ki, ekranda yurt dışındaki 'Dört Büyükler'in hazırlık maçları ekranlara gelmiyor... Ama bu görüntüler bize hiçbir biçimde sağlıklı bir yorum yapabilme niteliği taşımıyor. Sahaya çıkan onbir, devrede yeni bir onbirle değişiyor, rakipler dördüncü, beşinci sınıf... Birinci sınıf olanlarda da as kadrolar kenarda... Hele hele, bir maçta, rakiplerinin zayıflığından öne çıkanların gazetelerde kapak oluşu, daha da tuhaf... Yarın aynı gazeteler, bu oyuncular takımlarda yer bulamayınca, "Vay, falan nerede" diye nara atacaklar. İşte böyle yuvarlanıp gidiyoruz... Bak Hıncal Uluç, şimdi seninle beraberim! Hıncal Uluç meslektaşla, özellikle de futbolun teknik yönlerinden siyahla beyaz kadar farklı düşünür ve yazarız. Ama geçen hafta, trafiğin kırmızı ve yeşil ışığıyla ilgili yazdığı yazının altına imzamı atarım. Hatta biraz daha ileri giderek derim ki, "Türkiye, kırmızı ve yeşil ışıklara saygıyı yerleştirirse, iki senede kurtulur, düzlüğe çıkar..." Ne dersin sayın Uluç? Ben de artık senin gibi, ihlalleri telefona sarılıp 155'e bildirme adet ve alışkanlığına ulaştım. Karadeniz Ereğli Belediyesi'nin Barış ödülü! Yine geçtiğimiz günlerde Karadeniz Ereğlisi Belediyesi, Barış Ödülü'nün, F.Bahçe Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım'a lâyık görüldüğünü açıkladı. Ödül de sahibini buldu. Ben bu yöremizin belediyesine bir öneride bulunacağım; bir daha böyle ödül falan vermeye kalktığınızda, sağa sola değil de, kişilerin camiasına bir sorun... O salondan o salona sürülen, o kulübün üyeleri de acaba sizinle aynı kanıda mı, bir sorun... Yarın acıklı haberim var! Bu köşedeki diğer malzemeye yer bırakmayacak diye, Yapı Kredi Yayınları'nın, 2002 yılı tarihli F.Bahçe Tarihi adlı kitabındaki skandalları yarına müstakil yazı olarak bıraktım. Yarın, koca F.Bahçe'nin tarihinin kimler tarafından, nasıl bir hâle getirildiğini okuyacaksınız... Bu yazı bir ibret vesikası olacak... Ergün'ün sözleşmesi! Olacak şey mi? Transfer neredeyse bitti bitecek, G.Saray'ın, bence bu ülkedeki en centilmen oyuncusu Ergün Penbe, "Benim de sözleşmem bitti ama, kimse bana ne yapıyoruz diye sormadı" demez mi ? Hoppalaaa!.. Türkiye'nin Batı'ya açılan penceresinden içeriye bakılınca, buram buram Doğu... Hatta daha da kötüsü... Beşiktaş, Samsun maçından da mı ders almadı? Hazırlık maçlarına şöyle bir göz gezdiriyorum da, Beşiktaş takımının oyuncularının sürekli hakemle didiştiklerine tanık oluyorum. Diyelim ki, yeniler çok... Peki, Samsunspor maçından da mı ders almamış eskiler? Nitekim, Del Bosque sopayı eline almış. Alsın, yoksa bu defa iş çok ama çok da pahalı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.