Daum hoca, ya Denizli ne?

F.Bahçe hayalperest ve oynanmamış maçları oynanmış gibi düşünen teknik direktörünün garip ileri kurgusu ile Beşiktaş karşısına dizilmişti. Ali Güneş'i kaleye arkası dönük uç adam gibi görevlendiren Denizli, böylece Beşiktaş'ın sıkışmada sıkıntı çeken geri dörtlüsünü de alabildiğine rahatlatmıştı. Aynı Denizli, bir garip kararla 2 aydır maç yapmayan Ogün'ü de maçın içine atıvermişti. Buna karşılık Daum, zengin bir orta sahayla F.Bahçe'nin savunmasıyla orta sahasının arasına sızmasını engellemiş, bu kalabalık sayesinde de kazandığı toplarla F.Bahçe'nin arkada fazla adamla duran savunmasına pas zenginliğiyle sarkmayı planlamıştı. Teknik adamların bu oyun düşüncesi içinde Beşiktaş, daha çok pas yapan, oyunu kontrol edebilen, hücumlara da bilinçli ve organize çıkan taraftı. Ancak, Orhan Erdemir'in bana göre böyle bir derbide iki kırmızı kart göstererek oyuna limon sıkışından en büyük zararı Beşiktaş görmüştü. Çünkü Tümer, maçı güzelleştiren, adeta tek başına yöneten isimdi. Z.Mirkoviç'in çıkışı ise F.Bahçe adına zaten görevsizliği yüzünden pek büyük bir kayıp değildi. Aleyhine oluşan bu hakem kararına rağmen Beşiktaş yine Tümer çıkana kadar olmasa bile, oyunda daha dengeli davranan, kontrollü pas yapabilen, koşu yollarına top kullanabilen taraftı. Maçın sonunda, F.Bahçe'nin kesinlikle teknik direktöründen kaynaklanmayan, sadece bazı usta oyuncularının hünerleri ve de Denizli'nin şansı sayesindeki Kadıköy yenilmezliği de gidivermişti. Öteden beri söyleyip duruyoruz; Mustafa Denizli, hayalperest bir hocadır. Dün akşam, Ali Güneş'ten santrfor, iki aydır top oynamayan Ogün'den de kurtarıcı üretmek hayalcilik değil de nedir? Daum'u kutlamak lâzım. Ankaragücü maçıyla birlikte 4'lü alan savunmasına geçerek, Beşiktaş'ın ufkunu açmıştır. Top rakipteyken, savunmaya sıkışma zaafları da dünkü oyun plânıyla hemen hemen sıfıra indirilmiştir.