F.Bahçe'nin ligin daha ilk maçında yara aldığı İstanbulspor'un önüne rövanşta bu kadar aciz ve etkisiz, hatta çaresiz kalarak oynamasının faturası teknik direktörü Daum'dan başka kime çıkartılabilirdi? F.Bahçe'nin Ümit, Fatih, Luciano ve Petkov geri dörtlü keşfini değil Türkiye Süper Ligi'nde, amatör küme takımlarında bile oynayan bir hocanın yapabileceğini bu ülkede futbolla ilgili kimse bilemez. Ali Güneş'i sağ çizgiye, Tuncay'ı sol çizgiye sözüm ona ön liberolardan biri olan Aurelio'yu da Hooijdonk'la Nobre'nin arasına atıp, koca orta alanı Selçuk'un omuzlarına yüklemek de, bırakın teknik adamlığı, futbola meraklı sıradan bir vatandaşın bile aklının ucundan geçemeyecek büyük bir yanlıştır. Hâl böyle olunca İstanbulspor'un Aytekin, Saidou, Alex, iki Musa ile orta alanda kalabalıklaşıp kazandıkları toplarla F.Bahçe'yi iskambil kağıdı gibi devirmeleri, orta sahası bir kişiye kalmış takıma kesilmiş az cezadır. Cezanın fazlası ne olurdu diye soracak olursanız, ilk 45 dakikada soyunma odasına dönerken 4-1'lik bir İstanbulspor galibiyeti olurdu. Ama bir ölü topla ilk yarı skorunda üstünlük sağlayan Daum'un perişan hale soktuğu F.Bahçe'siydi. Keşke kuş olup da Daum bu 11'i dizip sahaya sürerken orada olsaydık ve bu dahiyane buluşu bire bir öğrenebilseydik. Bir hafta önce Rize maçında bana göre iyi oynayamamasına rağmen sistemi iyi çalıştıran F.Bahçe'de cezalı Tomas'ın yerine Servet'le oynansaydı, dün Güngören'deki ilk yarı tablosu belki İstanbulspor aleyhine renklenen bir görüntü arzederdi. İkinci yarıya soyunma odalarından ilk 45'teki yanlışlarını farketmiş, takımının ezilişinin sebeplerini bulmuş bir Daum düşünce zenginliğiyle çıkacağını düşündüğümüz F.Bahçe, eski tas eski hamamdı. Buna karşılık İstanbulspor, Güven'le daha baskılı oynayabilecek bir orta saha formasyonunun yanına Balili gibi savunmanın göbeğini koşturacak, dengesini bozacak, rahatsız edecek bir uç adamıyla oyuna başladı. Taa 80. dakikaya kadar İstanbulspor'un dörtlü alan savunması ile nasıl futbol oynanacağına dair, nasıl bir kurgu içinde bulunulacağına dair ilk yarıda verdiği ders devam etti. Daum, ki maçtan önce çok defa "Seyirciden fazla seyirci" olarak yorumladığım hoca, Rebrov ve Mahmut Hanefi değişiklikleriyle alanı bir türlü daraltamayan orta saha kenar oyuncularında değişiklik yaptı. Tabii Aurelio da o anlaşılmaz göreviyle yedek kulübesine gitti. Sonuçta F.Bahçe kalecisi Volkan'ın kâh kurtardığı, kâh şansıyla üstüne gelen çok ciddi 6-7 tane net İstanbulspor'un gollük pozisyonlarından tek bir tanesini dahi kalesinde görmeyerek bir ölü topa tutunmanın kazancıyla oyundan çıktı. Öteden beri söyleyip duruyorum. Daum dörtlü alan savunması zincirine dayalı sistemde ciddi bilgi eksiklikleri gösteriyor. Takımının potansiyelinin çift ön liberoyla oynamak zorunda oluşunun, kumar misali bazen farkına varıyor, bazen varmıyor. Cebinde 5 kuruşu olmayan, evindeki çocukları süt hasreti çeken İstanbulspor'un haysiyetli direnişini ben bu maçın en önemli olgusu olarak unutmayacağım. Ama 10 günden beri F.Bahçe'yle flört eden Mehmet Yozgatlı'nın oyuna alınışını da garipsemedim desem yalan olur. Sonuçta Daum'un bir dâhi değil, çağdaş sistemde bilgi eksikliği yaşayıp adeta kağıt açarak yürüdüğünü bir kere daha gördük.