Demirören'e tebrik ve uyarı!

A -
A +

Demirören'e tebrik ve uyarı! Beşiktaş'ın olağanüstü kongresinin, hiç bir başkan adayının çekilmeden, yani hafiflik göstermeden yarışarak geçmesi, kulüp adına çok sağlıklı bir adımdır. Yıldırım Demirören'i kutlarım. Fikret Orman da, yarın gerektiğinde Beşiktaş'ın bir başka başkanının hazır olduğunu aldığı oylarla göstermiştir. Bu da bir artıdır. Ama Demirören başkan, tabii ki bana göre, Matthaeus tasarrufu ile yanlış yapmaktadır. Bunun yanı sıra Beşiktaş'a illa da bir siyahi oyuncu gerekliliği görüşü de tuhaftır. Yani Beşiktaş dört-beş kaliteli beyaz bulursa, bunları boyamak zorunluluğu mu hissedecektir? Diyelim ki, Matthaeus oldu... Ben olsam, tepeden tırnağa yabancı yardımcı düşünürdüm...Oysa Metin, Gökhan ve Ali'nin adları geçmektedir. Hepsini severiz. Hizmetleri inkâr edilemez... Ama yabancı artı Türk olmuyor... Bir yerde bir şeyler iyi gitmiyor...Sadede gelirsek; yine bana göre, günümüz Beşiktaş'ı, hiç de öyle Hıncal Uluç'un dediği gibi Real Madrid falan değildir. Bu nedenle ciddi biçimde yenilenmeye gereksinimi vardır. Haaa az kalsın unutuyordum, Demirören, kongreden bir kaç gün önce, Sergen "12 maç oynasın yeter" demişti... İşte bu da Beşiktaş takımının dibine konmuş ve pimi çekilmiş yeni bir bombadır... Böyle dene dene, böyle yazıla yazıla bu hale gelinmedi mi? Süha Baba'yı kaybettik! F.Bahçe Yüksek Divan Kurulu üyelerinden Seha Erge'yi kaybettik. Aslında biz ona "Bir baba hindi Süha" derdik. Çünkü, yıllardır tribünlerden patlayan "Bir baba hindi, olaydı şimdi... Pilavı da zerde, falan nerde..." sloganı onun buluşu idi... Tribünlerin bu efendi liderine Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı ve sabır diliyorum. Keşke sağlığında sık sık ekrana çıkıp da, bugünkü uçuklara ders verseydi... Aziz beyin de, Daum'un da mumları söndü! F.Bahçe Başkanı ne diyordu: "Biz şampiyon olmasak da, önemli değil... Çünkü geleceğin takımı kurduk..." Daum da, başkanının borusunu öttürüyordu... Sonra F.Bahçe şampiyon oldu... Ve son olarak da Daum, Almanya'da, yalan olamaz çünkü bir kanalda kendi sesinden ve görüntüsünden izledim, şöyle dedi: "Bu takımla Şampiyonlar Ligi'nde hiçbir şey yapamayız... Yeni kuracağımız kadronun şu andaki ile hiç ilgisi olmayacak... Bize 8-10 oyuncu gerekli... Asıl gücümüzü 2007'de göstereceğiz..." Hemen ardından başkan bu defa Daum'un borusunu öttürdü... Dedi ki: "Daum haklı... O transferleri yapacağız..." Şimdi sönen mumlara bir bakalım... Hani, geleceğin takımını kurmuştunuz? Bu gelecek, ne zaman gelecek? Yepyeni bir kadro kuracağınıza göre, hem kendinize, hem de F.Bahçe camiasına, hem de kamuoyuna mum mu sattınız? Yeni takım kurup, seneye de yine 10 oyuncuyla takviye (!) edip, gelecek naraları mı atacaksınız? F.Bahçe'yi şampiyon yapan oyuncuların alın terlerine, bu açıklama ve onayı ihanet değil midir? Peki, Beşiktaş' tan 11 puan gerideyken, nasıl olup da, bu kadar niteliksiz, kalitesiz, güçsüz kadro ile şampiyonluk garantisi verdiniz? Yoksa, başka bir güce mi sahiptiniz de, o sebeple mi, şampiyonluk garantisi verdiniz? Siz dua edin de, günümüz futbolcusu fazlası ile saf... Siz bu demeçleri 30 yıl önceki Şampiyon F.Bahçe için verseydiniz, başınıza gelebilecekleri tahmin bile edemezsiniz... Günümüzün şampiyon takımı bu derece aşağılanmasına ses çıkarmayacak mı? Nerede, hangi ülkede, hangi takımda böyle bir vefasızlık görülmüş, yaşanmıştır? Üstelik bu takım, en fazla üç veya dört oyuncuyla çok daha iyi futbol oynar... Şimdi Murat Hacıoğlu ile "Yeni takımın kurulmasına başlanmış mıdır? Dün, "Şampiyon oyuncularımın hakkını yedirmem" diyen Lucescu'ya lâf atanlar şimdi utançlarından sokağa bile çıkmamalıdırlar. Ama benim müthiş spor medyamın borozancı başları, hiç boş durmamışlar, hemen Daum ve onu onaylayan başkanı yağlamışlardır. Yazık! F.Bahçe'de örf, âdet ve geleneklerin, tarihsel terbiye ve etiğin giderek ivme kaybettiğini yazıp, söylediğimde ne kadar haklı olduğum gün gün, olay olay ortaya çıkmaktadır... Ayıptır ve yazıktır... 97 yıllık tarihinde, hiç bir Şampiyon F.Bahçe kadrosu böylesine yerin dibine sokulmamıştır. Dünyanın en güzel "Sigara yasağı" Geçenlerde bizim istihbarat şefi Mazlum'la, Eminönü - Kadıköy yaptık. Mazlum, son yıllarda köprü çilesine mâhkumlardandı. Ben de onu bir günlüğüne de olsa deniz sefasına çekeyim dedim. Paşabahçe Vapuru'na bindik. Bindik de; Mazlum meğerse kaptanların has dostu imiş. O da bize kıyak olarak kaptan köşkü çekti. Neyse... Paşabahçe'nin kaptan köşkünde öyle bir yazı gördüm ki, konu ile bundan daha harikasına, daha felsefe yüklü olanına hiç rastlamamıştım. Fazla traş etmeden yazıyı aynen sunuyorum: "Bu mekanda, sigara bir gün içilir, bir gün içilmez... Dün içilmişti..." Eve giren hırsıza sakın dokunmayın! Yine sporun dışındayız. Ama insan yazmadan edemiyor... Emniyet Genel Müdürlüğü'nden geçtiğimiz hafta yapılan bir açıklamada şöyle deniyordu: "Eve giren hırsıza sakın dokunmayın. Üzerinden bıçak, tabanca çıkabilir. Sakın ola ki eve giren hırsızı öldürmeye, yaralamaya kalkmayın, çünkü hapse girersiniz..." Ne kıyak değil mi? Hatta bu açıklamanın yanına bir de, evde ziyafet çekin, az giydiğiniz kıyafetlerinizi verin, mümkünse kredi kartlarınızı hırsızın üzerine geçirin falan de ekleselerdi. Yahu bu ne biçim memleket? Benim evime, yani Kadıköy'de 30 sene önce hırsız girdi. Yakanlanmadı... Üstelik de camı kırarken elini kesmiş... Yani işaretli... Ama iki apartman yanımızdaki pavyon konsonmatrisinin evine giren hırsız, bir hafta sonra Samsun'da yakalanmıştı. Şimdi ben eve giren hırsıza ne yaparım sizce? Ya da hırsızların yakanlanması için biz de meslek mi değiştirsek? Çok bozuldum bu açıklamaya... Bari açıklama falan da yapmayın... Zaten biz alışmıştık soyulmaya... 'www.antu.com'dan Bu site F.Bahçeliler'in... Geçenlerde, bir gazetede site ile ilgili bir haber vardı. Bu sitenin gediklileri, yeni çıkan şiddet yasasından mutlu olmamışlar. Gerekçe olarak da, yanıcı, parlayıcı, ateşli maddeleri tribününe sokamamanın maçların heyecanını, rengini kaçıracağı gösterilmiştir. Ama aynı gerekçe, Şampiyonlar Ligi'nde F.Bahçe'ye çok pahalıya oturur, bunu da bilelim... Biz taraftarken, bunların hiçbiri yoktu. Ama maçlar bize hep renkli, heyecanlı gelirdi. Çağ atlayan Türkiye bu olsa gerek... Bunları dinlemeye lâyıksınız! Bugün spordan sık sık çıkıp, başka mecralara taşınıyoruz. Okurun hoşuna gidiyormuş. Evet, işte yine sporun dışındayız. Geçtiğimiz salı, yani 25 Mayıs akşamı, TRT'de Bülent Ersoy'un konseri vardı. Gerçekten de tam anlamıyla bir alaturka ziyafeti oldu. Bülent Ersoy, konserin bir yerinde, Arı Stüdyosu'nu dolduranlara ve ekrandakilere şu kısa konuşmayı yaptı: "Biraz eski okuyorum, biraz ağır okuyorum... Ama siz bunları dinlemeye lâyıksınız." Bence şu "Siz bunları dinlemeye lâyıksınız" bölümünü ülkenin her yerine Atatürk'ün vecizeleri gibi asmak gerekir. Türk halkına bundan daha ciddi ve net biçimde ne olduğunu hatırlatan bir söz olamaz. Yani, bir kaç tanesi hariç, özel televizyonlardan sonra ülke insanının ne hale geldiğini, ama aslının bu olmadığını bundan daha güzel anlatan bir cümle olabilir mi? Teşekkürler büyük sanatçı! Ulusoy ne dedi? Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, yanılmıyorsam Trabzon'da, "F.Bahçe, kendi bünyesinden çıkan iki divan üyesi başkanı bile kendisi koltuktan indirmiştir" şeklinde bir açıklama yaptı. Doğru söze ne nedir ? Hadi çıkın bakalım, sevgili fanatikler yalan deyin de göreyim... Efendim, o Ali Şen'di... Bana ne? Ali, mali, devrin F.Bahçe Başkanı, F.Bahçeli iki federasyon başkanını görevinden etti mi, etmedi mi? Hep söyler, hep yazarım; ağzından çıkanı kulakların duyacak... Yoksa adamı sağır ediverirler... Lucescu'nun 4 milyon dolarlık jesti! Ey spor medyası, nedendir bilinmez, Lucescu'nun 4 milyon dolarlık tazminatı almadan Beşiktaş'tan ayrılmasını yazmaz, söylemezsin... Lucescu, o paranın İnönü Stadı'nın genişletilmesinde kullanılmasını arzu ederken, acaba siz uzaktan kumandalı yazarların yüreğini hiç rahatsız etmemiş midir? Ama sizde hiç yürek olmadığından böyle bir jesti yapan hocanın arkasından su bile dökme cesaretini gösteremediniz. Geç kaldım ama, yine de "Güle güle büyük hoca, büyük filozof, büyük insan" diyorum. Haaa bu arada Lucescu'nun neden hakemler hakkında çok konuştuğunu yazıp çizenlere de bir söyleyeceğim olacak; "Ne yani, futboldan anlamayanlar mı, hakem eleştirisi yapmalıydı?.." Ulusoy kalsın ki, mafya giremesin! Şu bizim spor medyasına gerçekten de akıl sır erdirmek mümkün değil... Tutturmuşlar; "Ulusoy gitsin, futbol kurtulsun" diye... Kimileri de Ulusoy'un mafya ile ilgisi olduğunu iddia etmek salaklığını bile gösteriyorlar. A be saflar, a be salaklar; Ulusoy ismi olmasaydı, futbolun acaba şimdi kaç parası kalırdı? Havuzdan gelen büyük servetin kaç lirası şimdi federasyon kasasındaydı? Sizde gerçekten hiç kafa yok! Haluk Ulusoy olmasaydı, kulüpler bu kadar para alabiler miydi acaba? Anlaşılan o ki, siz Ulusoy soyadının ne anlam veya hangi gücü taşıdığını bilmiyorsunuz. Susun ve futbolun ensesinden ellerinizi çekin! Mehmet ve Hidayet! Galiba biraz haksızlık ettik. Ya da onları fazlaca unuttuk... Hidayet Türkoğlu ile Mehmet Okur, NBA gibi dünyanın en zor spor platformunda oynuyorlar... Play-off'larda Türk ismi geçiyor. NBA'in ne olduğunu bilen bilir. Bir daha anlatmaya gerek yok. Bu çocuklarımızı her şeyin dışında bir yerde onore etmemiz gerekir. Bu ülkede ulûfe gibi dağıtılan devlet nişanlarından en baba ikisini bunlara verelim derim... G.Saray'dan masallar! Yanlış hatırlamıyorsam, çocukluğumuzda Anderssen'den masallar anlatılardı. Sonraları okulda, La Fontaine'den masallar öğrendik. Yani masallarla büyüdük. Ama artık 60 yaşına geldik... Gider ayak gerçekleri dinleme hakkımız yok mu? Bizim Engin, Turgay Kıran'ın gazeteye yaptığı ziyareti bana şöyle özetleyiverdi... "Biz orta halli adam arıyoruz. Öyle Alex falan alamayız..." Hah, bakın şimdi oldu... Bu masal değil, gerçeğin ta kendisi en azından... Atay başkan ne demek istiyor? Trabzonspor Kulübü Başkanı Atay Aktuğ, ekrana çıktığı her defasında, biraz daha çağdaş, etiğe saygılı bir başkan portresi çiziyor. Biz de bunları yazdıkça, mâlûm fanatiklerden tepki alıyoruz. Hatta biri telefonla, "Neden Trabzonspor'u yazıyorsun? Bir daha Türkiye almayacağım" demez mi? Peki, Trabzonspor nerenin takımı? Yoksa Trabzonspor, Türkiye'den taşındı da, bizim mi haberimiz olmadı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.