Denizli'nin traji-komik oyunu!..

A -
A +

Önce hemen şunu vurgulamakta yarar görüyorum... Benim bildiğim, öğrendiğim kadarıyla ve de basın teamülüne göre basın toplantısı, bilgi aktarmak, açıklama yapmak ve bu gerçekleştirilirken de sorulacak sorulara cevap vermek için düzenlenir. Burada sanırım tek bir basın mensubu ile görüş ayrılığımız olamaz. Haaa bir de, tiyatro veya sinema sanatında böyle bir oyun türü var mıdır, bilemem. Yoksa, bu sanat dallarının ustalarından başlık için peşinen özür dilerim. Şimdiii, neredeyse böyle bir kural varken, bu ülkenin futbol branşındaki bir teknik adamı, çıkıp basın toplantısı düzenleyeceğini açıklayıp, o toplantıda, bana göre, tam anlamıyla bir traji-komik tiyatro oyunu sergiliyor. Bunu nasıl yapıyor? Ülkenin eski - yeni, genç - yaşlı, sorumlu - yazar ne kadar kalburüstü spor gazetecisi varsa, hatta hatta başka branşların ünlü isimlerini de basın toplantısına davet ederek, onlardan kendisine bir kalkan oluşturmaya çalışıyor. Ne trajik! Demek ki; bu teknik adam, kendini korumaya gücünün yetmeyeceğini anlamış ki, atv ekranlarında yaptığı büyük gafın üstüne taşıdığı ağır yükün altından kalkabilmek için böyle bir zırha bürünmekten başkaca çaresi olmadığının da farkına varmıştır. Bu futbol teknik adamımız, gerçekten, "sözüm ona" basın toplantısı düzenlemiştir. Sözüm ona çünkü; bu toplantıda kendi açtığı tezgâhın ağır bir dille eleştirişine karşılık verememiştir. Peki ne demiştir? "Ben falancayım. Bu falancayı da kendim meydana getirdim. Bu falancanın da yıpratılmasına en azından kendimce izin vermeyeceğim. Bundan böyle de benzeri polemiklerin içinde olmayacağım. Kimseye de cevap vermeyeceğim!" Oldu mu? Ona göre ve oraya gidenlerin büyük bir çoğunluğuna göre oldu... Ama bana göre ve benim düşüncemdekilere göre, hem de, hiç olmadı. Bir kere senin falanca olduğuna, bırak da başkaları karar versin. Bunun kararını sen veriyorsan, o zaman adama sormazlar mı, sen megaloman mısın diye?.. Duyguların alabildiğine sömürüldüğü bu sözüm ona basın toplantısında, bu futbol adamımız kızlarını da yanına alarak, kendi ifadesiyle aile babası olduğunun da gayreti içinde bulunduğunu açıklamak zorunluluğu hissetmiştir. Sanki ona birileri aile babası olmadığını söylemiş gibi... Ne gereği vardı? Bu ülkede vitrine çıkmış herkes herkesi biliyor... Bu futbol adamımız, Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Onur Belge'yi de yanına alarak, sözüm ona basın toplantısının bir de ortağı bulunduğu izlenimini verdirmiştir. Ama burada TSYD Başkanı'nın güme gittiğinin farkına varmamıştır. Ya da bir başka deyişle TSYD Başkanı bu traji-komik oyuna alet edildiğinin farkına varmış mıdır? Bilmem... Ama TSYD Başkanı, Ziya Şengül ve Turgay Şeren'in de dernek üyesi ve sözüm ona basın toplantısının sebeplerinden olduklarından daha dikkatli davranıp, herkese eşit mesafede olmak ilkesinden ayrılmamalıydı. Gelelim diğer basın mensuplarına... Onlar, bu futbol teknik adamının çevresine bir koruma çemberi örme plânlarına resmen alet olmuşlardır. Onlar, bu sözüm ona basın toplantısı sonucunda, toplantının sahibinin, "Düne kadar siz beni alkışlamıştınız, bugün de ben sizi alkışlıyorum" davetine avuçlarını patlatırcasına katılarak, yarın için kendilerini bloke etmişlerdir. Artık sizler bu futbol adamı için eleştiri yapma hakkını kaybettiniz. Çünkü sizler bu futbol adamımızın artık birer kalkanısınız. Ya bendeniz? Ben de bu toplantıya davet alanlardandım. Ama gitmedim. İyi ki de gitmemişim. Gitseydim, ben de şimdi önce Saddam'a koşan, sonra Amerikan askerine teslim olan canlı kalkanlar sınıfına girecektim. Bir ara gitmeye de niyetlendim. Çünkü, bu futbol adamı, aşağılık yazı yazdıklarının isimlerini ilân edecek ve belki de orada bulunan bazılarıyla da hesaplaşacaktı. Öyle ya bu ülke futboluna ondan başka kim yarar sağlayabilmiş ki?.. Ziya Şengül, Can Bartu bu ülke futboluna ne vermişler ki?.. Hıncal Uluç'un bu futbol adamına ne desteği olmuş ki?.. Kim bilir belki de onların ayıplarını açıklayacaktı. Beklentim buydu. Ama kapalı ve soğuk hava, insanı çıldırtan trafik ve otomobilimizin olmayışı, gitmemi engelleyen unsurlardı. İyi ki de engellemişler. Yoksa TSYD çatısı altında sahnelenen ve izleyicileri de ne yazık ki, adeta tuzağa düşmüş değerli basın mensuplarının olduğu bu traji-komik Denizli oyununa bir bilet de ben almış olacaktım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.