'Ligin en tepesindeki iki takımın kora kor mücadelesi bana büyük keyif verdi. Gözümüzün pası silindi.'
Geçen hafta Kadıköy’de de başlıktaki sıfatı taşıyan bir maç vardı ama sadece taşıdığı isimle kaldı. Hakikaten çekilmez, ıstırap verici bir 90 dakika yaşamıştık Kadıköy’de.
Dün akşam Beşiktaş’ın stadında futbol, planlanmış oyun, hocaların oyun üzerindeki etkileri açısından gerçekten bir derbi izledik. Beşiktaş, Benfica maçı yorgunuydu. Abdullah Avcı Hoca da oyun düzenini ayarlarken belli ki bunu birinci maddeye yazmış ve neredeyse geri dörtlüsüyle de acımasız bir pres uygulatıyordu. Bu, 35 dakikalık oyunda aynı zamanda kazanılmış topların son derece organize ve etkili kullanıldığı, içinde şık bir golle birlikte kaçmış iki-üç pozisyonu da izledik. Başakşehir bu süreç ve ikinci yarının savunma ağırlıklı bölümünde de hakikaten Trabzon ve Bursa’dan sonra malum saltanatı sallayacak takım görüntüsünü bize imzalattı.
Tabii, dün akşamki bu harika derbinin en hassas yeri Emre’nin sakatlandıktan sonraki bölümüdür. Daha doğrusu Emre’nin sakatlanışı sadece Başakşehir’i değil, Beşiktaş’ı da değişik işler yapmaya yönelten önemli bir faktördü. Gökhan İnler’in Benfica maçında az da oynamış olsa gerçekten inleyişi, Aboubakar’ın tam bir maça bakıcı olarak sahada yer alışı Beşiktaş’ı olumsuz etkileyen başlıca faktörlerdi. Başakşehir, Beşiktaş sahasında yaptığı nefes aldırmayan presini kendi bölgesini savunurken de iyi yer tutarak neredeyse aynı ölçüde gerçekleştirdi.
Başakşehir, Emre’yi kaybettikten sonra acaba nefis gol atan Cengiz’i o role soyundurup öyle bir değişiklikle maçın başında planladığı kurguyu aynen işletebilir miydi? Bu düşünülmedi ve Marcelo’nun sürpriz birinci direk kafasıyla liderlik perçinlenmekten kaçtı.
Bu arada maçın en ciddi tartışma olacak yeri de Mahmut’un Oğuzhan’ın kolundan çekip indirdikten sonra yaptığı golün, Cüneyt Çakır tarafından çok iyi gözlenip iptal edilişiydi.
MAÇIN ADAMI: Emre Belözoğlu
Oyundayken müthiş yönetimi ve futbolu, çıktıktan sonra da açıkça ortaya çıkan yokluğu…