Dön Kâzım dön!

A -
A +

Dön Kâzım dön! Beşiktaş'ın kapalı tribün taraftarı bir zamanlar "Seba gitsin - Ahmet dursun!" sloganları atıp dururken, bu Kâzım Kanat ve yandaşları, "Bravo size, Beşiktaş'ı artık çağdaş çizgiye taşımamız gerekir" diye katılımcı ve destekçi olmuşlardı. Bugün ise aynı Kâzım ve yandaşları, Rizespor maçındaki acı olayı yönetimin taraftarı kullanmasına bağlamaktadır. Ama normaldir. Aynı Kâzım Kanat ve yandaşları, dün de Ersun Yanal'ın Hakan Şükür tasarrufunu alkışlamışlar, hocayı çağdaş ve hücumcu olarak göklere tırmandırmışlardı. Bugün ise "Milli Takım'ı bir günde bitirdi, gitmeli" diyebilmektedirler. İşte Türkiye, işte Türk spor medyası... Ve asıl hazin olan şudur ki, bu kafalar ülkenin en çok satan gazetelerinde kendilerine sütun, ekranlarında da saatler bulabilmektedir. Rahmetli Özal'ın çağ atlattığını sanıp, aslında ahlâk yapısını çökerttiği, örf, adet ve geleneklerini yok ettiği Türkiye bu işte... Olan gidene, bitene oluyor. Ama asıl suçlular ellerini kollarını sallayıp, icraatlarına devam ediyor. Şimdi soruyorum; Beşiktaş'ın 80 yıllık mâkus talihi çeviren Seba gitmeli miydi? Selçuk Dereli neden 7.7 aldı? En çok eleştirdiğim hakemlerin arasında bulunan Selçuk Dereli, Trabzonspor - Fenerbahçe maçının gözlemcilerinden 7.7 almış. Yani hayli iyi bir not... Bakın Nobre'yi de atışını, futbolcunun vakit geçirme eylemine bağlayan cahillere bir diyeceğim var. Dereli, o birinci sarı kartı, futbolcu yerden kalktığından beri sahayı terk edene kadar geçen mesafe ve süreçte sık sık hakeme parmaklarını kendi gözlerine götürerek itirazını inatla ve ısrarla sürdürüp, bunu tam sahayı terk ederken bir kere daha yapınca göstermiştir. Siz şayet mükemmel hakem yorumcusu ve otoriteyseniz, Dereli'nin raporunu bulup, şayet dürüstlük gibi bir ilkeye de sahipseniz yayınlayın da herkes gerçeği anlasın! İşte ülkenin futbol meraklısına bugüne kadar değişmesi mümkün olmayan hakem kararlarını iş yapıyormuş gibi yutturanların yeni bir kepazeliği daha... Yiyenlerin sayısı azaldıkça, her şey kendiliğinden düzelecektir. Ama tersi olursa, tribünde adam da vururlar, maçta hakem de, futbolcu da... Hıncal Uluç'a naçizane bilgi!.. Hıncal Uluç dostum, Emre'nin cezasının kaldırılışına öfke kusarak, bu futbolcunun parmaklarıyla ilgili Tahkim'e iltifat yağdırmış. İşte Türk spor basının hâli... Hem de en çok okuyan Hıncal Uluç'un gafıyla... Bu satırların sahibi ise, daha ceza bile verilmeden bu sütunlarda, "Emre'ye ceza veremezsiniz. Çünkü ne FIFA'nın, ne UEFA'nın talimatlarına uyar..." diye görüş ortaya koymuştu. Disiplin Kurulu'nun 2 maçlık kararından sonra da bunun Tahkim'den döneceğinde ısrarcı olmuştu. Demek ki, Hıncal Uluç dostum da o talimatları atlamış. Ne diyor adamlar, hakemlerin ve gözlemcilerin görmedikleri şayet oyun dışı ise televizyon görüntülerine başvurabilir. Mesele oyun içi ise, hakemler ve gözlemciler bir şey belirtmezlerse, yapacak bir şey yok... Hani, Carew'in Hoojidonk'un yanağına attığı hafif tokatın hakemin önünde cereyan etmesi gibi... Öğreteyim dedim de... Yapma be Can Bartu ağabey! Can Bartu, bu ülkenin bayrağını İtalya gibi futbolun endüstri merkezinde 6.5 yıl taşıyarak, bence bütün zamanların en iyi beşi içindeki yerini almıştır. Ama aynı Can Bartu ağabey - ki, kasıntı falan derler ama, adam gibi adamdır - futbol yorumlarında o muhteşem futbolculuk klasını gösterememektedir. Ben izlemedim ama kaynağından ve izleyenlerden öğrendim. Can ağabey demiş ki, "Shevchenko'dan neden çekiniyorlar? Bu oyuncu öyle ahım şahım bir oyuncu değil..." Yapma be Can Bartu! Senin oynadığın süreden daha fazla bir zaman diliminde Milan'da banko olmak, İtalya gibi zor gol atılan bir ligde sezonluk 20 gol ortalamasına ulaşmak kolay mı? Ben seninle aynı görüşte değilim. Tam tersine bu oyuncu bana göre son 5 yılın dünyadaki en büyük hücum oyuncusu... Blokhin'den al dersi! Ukrayna Milli Takımı'nın teknik patronu Oleg Blokhin, bir zamanlar dünyanın en önemli futbolcularından biri idi. Bizi 3-0 yendikleri maçtan sonraki basın toplantısında öyle bir cümle kullandı ki, bunu alıp Ersun Yanal'ın boynuna asıp, üç ay öyle dolaştıracaksın. Ne mi söyledi Blokhin? İşte şunu: "Shevchenko sakattı. Ama sakat sakat oynatmak zorundaydık..." Bunu sen de anlamazsın, yağdanlıkların da... Ben açayım; adam diyor ki, bazı oyuncular vardır ki, ayakta duruyorlarsa, onları oynatmamazlık edemezsin. Hele hele kısır bir döngü içindeysen... Hani Milli Takım'ın savunmasına "Ülkede başka adam mı var?" deyip mazeret bulan yeni yetmeler de bunu okusa iyi ederler... Aslantepe ne işe yarayacak? Bizim Gökmen Star'da çok güzel bir yaklaşımda bulundu. Dedi ki, "Başkan Canaydın, o kadar boşuna uğraşıyor bu Aslantepe'deki 50 bin kişilik stad için. Baksanıza, Ali Sami Yen'e ancak 4- 5 bin kişi geliyor. " Vallahi 'Göki' çok haklı... Sen şampiyonluğa oynuyorsun, Üstelik bir de 100. yıl sendromun var. Ama gel gör ki, maça gitmiyorsun... Üstüne üstelik sahadaki takımın belki de dün ama, sana Türkiye'de bir daha başka bir takımın ulaşamayacağı büyük unvanlar kazandırmış. Yok yok, G. Saray taraftarı resmen sınıfta kalmıştır. Bu durumda ben sayın başkanın yerinde olsam, Aslantepe'ye devasa bir iş merkezi kurar, hiç olmazsa G.Saray'ın prestijini sarsan borçlardan kurtulurum. Carew'le Sergen beni korkuttu! Yok canım ben Rizespor'un kalecisi falan değilim. Ben sadece Beşiktaş - Rizespor maçını, grip oluşu sebebiyle evde televizyondan izlemek zorunda kalan bir futbolseverim. Peki, korkutan ne? Şu; Carew'in yüzü yakın plana gelince, sanki dünya savaşından çıkmış gibiydi. Belli ki, 15 günlük arada çok yaramazlık yapmış. Sergen de hemen hemen aynı durumda idi. Ayağını kaldıracak hali yoktu. O da belli ki, güneş doğmadan hiç yatmamış... Gel de şimdi şu federasyona çok uzun ara verdiği için kızma... Futbol oyun değil, ölüm kalım savaşıdır! Tribünlerde terör varmış. Yok yahu! Terör bu ülkenin neresinde yok ki?.. Ülkenin iki spor gazetesinden biri, televizyonlara başlıktaki cümleyi içeren reklam veriyor. Bu reklam günlerce ekranlarda kalıyor. Hani devlet? Hani her zaman arkasında durmaya çalıştığım ve "O olmasaydı daha feci durumlara düşerdik" dediğim RTÜK? Hani herşeyi eczacı terazisiyle tartmaya çalışan hükümet? Haaa ortaya çıkmadılar mı? Çıktılar tabii... Ama reklam on gün ekranda kaldıktan sonra... Vallahi Naci'den duydum! Bizim Naci Arkan, köşeyi hazırlarken yanıma geldi. "Yahu, Beşiktaş - Rizespor maçında garip bir şey oldu. Sen evde izlemiştin. Aktarayım. Belki de televizyonda görememişsindir. Emre takımla sahaya çıktı. Tam maç başlarken, baktık tabela kalktı ve Emre'nin yerine Ahmed Hassan girdi. Şaşırdık. Ama bizim tribündeki bazı dostlar, 'Kural bu, devrede değişecek oyuncu sahaya çıkar ve geri gider' dedi. Hani sen UEFA, FIFA falan işlerini takip edersin ya..." Buraya kadar olan, Naci'nin bana anlattıkları. Küçük dilimi yutacaktım... Bizim tribünden birileri, Naci de isim vermiyor, neler neler de biliyorlarmış... Varsa bir benzeri yaşanmış durum, o kişiler bize aktarsınlar da eğitimimizi eksik bırakmayalım... Tribün terörü mü, ne alâkası var? Genç bir Beşiktaşlı'nın bıçaklanarak öldürülmesi asla ve asla bir tribün terörü olarak algılanmamalıdır. Şayet böyle olursa, Meclis de yanılır. Bu müessif olay tamamen, Özal Türkiye'sinde çöken ahlâk yapısının, örf, adet ve geleneklerinin yıkılmasının eseridir. Bakın, koca Ali Kırca bile Tatlıses'le Asena olayını ana haber bülteninde 35 dakika konuşuyor. "Gelinim olur musun" adlı sözüm ona program da, reytinglerde Türkiye'nin en fazla taraftara sahip olan takımı F.Bahçe'nin, hem de henüz iddiasını yitirmemişken oynadığı Manchester United maçının önüne geçiyor. Türkiye'nin bu haline bir de Avrupa Birliği yasalarının gelip oturduğunu düşünün... Vallahi biz bizden geçiyoruz da, hadi çocuklar da Avrupa Birliği'ne yetişmez, ama torunum için çok ama çok endişeliyim. Yahu, biz böyle bir toplum değildir. Biz böyle bir Türkiye'de yaşamıyorduk. Hay canına kurban, margarin kuyruklarının, mazot kuyruklarının... Ziya Doğan da iflâs etti! Ziya hoca, F. Bahçe maçından sonra, "Önce F. Bahçe'yi bir görelim dedik" dedi... Yapma be Ziya hoca! Sen hâlâ F.Bahçe'yi göremediysen, düne kadar sana gönderdiğimiz bütün methiyeleri geri almamız gerekiyor galiba... Sonra da, "Oyuncularım F.Bahçe'den korktu" diyorsun. Yok canım, asıl korkan sendin hocam... Alaattin Metin bu yazıyı iyi oku e mi! Alaattin Metin dostum, Akşam'daki köşesinde önemli bir konuya yer vermiş. Demiş ki, "Aziz Yıldırım, medya kendi içindeki pislikleri temizlesin. Yani medyada spor müdürü olarak sahtekârlık yapmış ve bundan dava görmüş insanlar var dedi. Milliyet Spor Müdürü Necil Ülgen, buna karşılık, 'Araştırdım bizim grupta böyle biri yok' diye yazdı. Ama ben sarışın, şişman birilerinin Yıldırım'ın tarif ettiği kişiliğe uyduğunu biliyorum..." Alaattin, sen bir de başkanına sor bakalım... De ki, "Başkan, sizin kulüpte, basına yönelttiğiniz aynı suçtan dava görmüş ve mâhkûm olmuş, gazetelerde eli kelepçeli fotoğrafları çıkmış birilerini çooook önemli makamlara taşıdınız mı, taşımadınız mı?" Sonra da beni ara, cevabı ilet e mi? Ne günlere kaldık be!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.