Düşkünler!

A -
A +

F.Bahçe'nin tarihi boyunca, birkaç krizli dönem hariç, alışık olduğu zirveden düşüşü, Kocaelispor'un, depremin onarılması güç yaralarını bile sarsmış olmasına rağmen, bugün lig değiştirme kaderiyle baş başa kalışı, sanmayın ki, sportif düşünce, felsefe ve mesai yanlışlarının puan cetveline yansıyışıdır. Peki, nedir? Dün akşamki maçın futbol topu ve onun işlevleriyle ilgili bölümü, yani hikaye kısmını sona sıkıştırmaya bırakıp, düşüşlerin altında yatan saha dışı gerçeklerine dikkat kesilelim. F.Bahçe Başkanı, maçtan bir gece önce, çok ciddi tepkilere, hatta hatta bugün kolunda bulunduğu grup liderinin öfkelerine rağmen bir dönem önce listesine aldığı Uğur Dündar'ın karşısına çıkmıştı. Öyle üç pasaj var ki; bu söyleşide, maç kritiğinin içine daldırılması, puan cetveli gerçekleriyle örtüştüğünden sanki gerekli gibi... Başkan şöyle diyordu: "Bugün Aziz Yılmaz'a teşekkür borçluyum..." Başkan şöyle diyordu: "Şansal Büyüka sadece benim aile dostumdur. Hoca ve transfer işine karışmaz..." İşte bütün mesele buradadır. Peki, aynı Aziz Yılmaz, aynı başkanı bölücü, çağdışı çalışan grupları finanse etmek, Okocha'yı satarak şampiyonluğu engellemek, maçlarda üyelere bilet vererek onları kendi yandaşı durumuna sokmak, bazı futbolcuları Ali Şen'in adamı olarak görüp takımı bölmek gibi suçlamalar, hatta hakaretlerle, ne F.Bahçe tarihinde, ne de spor tarihimizde rastlanmamış şekilde, 15 Ağustos 1999'da Star Gazetesi'nde iki tam sayfa ilânı ile yerin dibine batırmamış mıydı? Şimdi bu ikili nasıl da kol kola giriyorlardı? Ben cevap veremem... Peki, aynı Şansal Büyüka, başkanla Cemil Turan'ı, Trakya tarafındaki yazlığında iki gün konuk edip, Rıdvan'ı F.Bahçe'ye teknik direktör yaptırmadı mı? İşte, tozlu arşivleri karıştırıp, başarı için daha bir sezonluk ısdırap süresi kaldığını rahatlıkla söyleyebilen başkan, Uğur Dündar yerine, ya da Kocaelispor maçını izleme yerine, "Ayna hesaplaşması" yapsaydı, F.Bahçe için daha yararlı olmaz mıydı? Ya Kocaelispor? O deprem felaketine rağmen maçlarını aslanlar gibi oynama kararı almış bir kulüp ve onun onur abidesi takımı, daha sonra zaten politikacı olan, ama belediye sınırları içinde kalmış başkanı, bu defa politikanın ta dibine inince, nerelere geliverdi? Gitti mi? Gitti bile... Politikanın, sporun içine girişi, daha doğrusu ta içine işlemesi düne kadar kimi gün ışığında tutmuştur ki... Yazık!  Bir de şu F.Bahçe'nin taraftarından bir - iki kelam edelim maça girmeden... Bu kadar büyük düşüşün meydana getirdiği moral depremine rağmen Şükrü Saracoğlu'na 20 bin kişilik bir rağbet gösteriliyorsa; bu anlamlı olduğu kadar hem sevindirici, hem de tehlike yüklü bir oluşumdur. Tehlikesi de şundandır. Bu hale rağmen, stada bu kadar çok kişi koşuyarsa, bir sonraki sezon için hiçbir şekilde sabır da gösterilmeyeceğinin senedi imzalanmaktadır. F.Bahçe'nin altyapı elemanlarını eleyerek, sahaya sürdüğü 4'lü savunma temelli takıma karşı Kocaelispor'da rahatlamışlığın verdiği yüreklilikle aynı kurguyla oynadı. Maçın temposu finişe yaklaşılmasına rağmen ve de çok büyük iddia içermemesine rağmen hani fena da değildi. Ehh, lig klasmanında böyle yer edinmiş takımların maçına da fazla futbol lâfı etmek, herkesi yorar yahu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.