Eder hem attığı nefis golle hem de kendisine atılan topların yüzde seksenden fazlasına sahip olarak maça damga vurdu
Finalin bir ayağında hem ev sahipliği, hem takım oyununa yatkınlığı, hem de atletik yapılı oyunculara sahipliğiyle Fransa vardı. Karşısında ise Ronaldo, bu turnuvada öne çıkan Nani ve de zaman zaman ortaya çıkabilen Quaresma gibi takımın gidiş geliş yapamasa da iş bitiricileri vardı. Portekiz tipik santrforsuz oyun kurgusu içinde Nani ve Ronaldo’yla rakibini genişleterek karıştırmayı dağıtmayı deniyordu ama Ronaldo’nun çıkışıyla bu planında ciddi kayba uğradı. Fransa’nın Griezmann’ı markaja kaptırmamak adına dolaştırarak kullanması Grioud’un duvardaki etkisizliğiyle sadece iki yan topta tehlike oluşturmasına sebep oldu. Payet neredeyse sahanın en kötü oyuncusu olurken Sissoko ev sahibinin en etkili oyuncusuydu.
Portekiz’in hocasının takımının öne doğru uzun oynayamama hastalığına (çünkü büyük baskı görüyorlardı) maça etki edebilecek yüksek fizikli bir santrforu bitime ancak on dakika kala akıl edebilmesine şaştım.
Maçın nasıl geçebileceği şeklinde gün boyu arkadaşlarımın sorularına cevaben işte dün akşam izlediğiniz doksan dakikayı özetledim.
Bu arada İngiliz hakemin ev sahibi aleyhine çıkarması gerektiği üç adet sarı kartı cebinde nasıl sakladığına şaştım doğrusu.
Devam edelim o zaman. Eder oyuna girdikten sonra kendi yarı alanında nefessiz kalan Portekiz düzenini değiştirip uzun toplara başvurunca rahatladı. Eder de hem attığı nefis golle hem de kendisine uzatılan topların yüzde seksenden fazlasına sahip olarak neredeyse iki takım adına da oyunun şeklini değiştiren adam oldu.
Sonuçta Portekiz tarihindeki ilk Fransa galibiyetiyle hem de Fransız topraklarında birçok kişiye göre sürpriz yaparak kupayı kazandı...
MAÇIN ADAMI
Portekiz'in kalecisi Patricio
KIRILMA ANI
Portekiz direğinden dönen top