Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ve eski üç mesai arkadaşı hakkında dava açılıyor. Gerekçe, federasyonun parasını çarçur etmek, yasal olmayan biçimde kullanmak falan... Aslında en iyisi Haluk Ulusoy için bir de vatana ihanetten dava açıp, sonunda Yassıada biçimi bir kavramla onu asmaktır. Çünkü Haluk Bey, başkanlıktan inse bile doğru durmayıp, futbolumuzu karıştırabilir. Hatta öylesine ki, örneğin F.Bahçe'nin bir maçta penaltısı verilmezse, bunu Haluk Bey'in, maçın hakemini eski dostluğu sayesinde ayarlayarak hallettiği bile yazılır ve söylenir. Nasıl formül ama, Sayın Bakan ve Sayın Başkan! Hangi Bakan, hangi Başkan mı? Onlar kendilerini iyi bilirler... Dünyadan haberi olmayanlara! Hayret ki hayret! F. Bahçe'nin amigo yazar ve yorumcuları, Vestel Manisaspor Yönetimi'nin konuk taraftara sadece 500 bilet ayırmış olmasını alabildiğine eleştirdiler, hatta bu uygulamayı Vestel'in F. Bahçe düşmanlığına kadar götürdüler. Peki, o stadın kapasitesi ne kadar ? On bin kişi... Buradan bakınca statüye göre konuk taraftarın hakkı ne kadar ? 500 bilet... Ama G.Saray'la Beşiktaş taraftarına çok daha fazla vermişler... Bu olur muymuş? Olur bal gibi olur. Siz Denizlispor'la şampiyonluk maçı oynarken 10 bin bilet alabilmiştiniz. Ama aynı G.Saray'la Beşiktaş'a sadece 1500'er bilet verilmişti. O zaman neden isyan etmediniz, çifte standartçı amigolar? Tigana ne dedi? Beşiktaş Teknik Direktörü Tigana, Sakaryaspor maçından sonra istifaya davet edildi ama aslında taraftar Tigana'yı değil, Beşiktaş'ı gerek gazetelerde, gerekse de ekranlarda yorumlayanları istifaya davet etmelidir. Tigana, hafta içinde, bir çok spor yazarının futboldan anlamadığını dile getirmişti. Yüzde yüz doğru... Zaten Beşiktaş'ın önündeki en ciddi ve en büyük engel de bu değil mi? Baksanıza Kazım Kanat ağabeyimiz, pirimiz, üstadımız bazı maçlardan sonra takımının üçlü oynadığını bile yazacak kadar bu işten tın tın... Eh tribündeki adam da, yoksa derin bilgisi, onları okuyup, onları dinleyip doluyor. Peki, bendeniz ne demişim daha lig başlamadan? Aynen şöyle; Beşiktaş bu sezon ligin yarısından fazlasını tempolu, baskılı oynar, ama bu maçların yarısını kazanamaz... İşte Sakaryaspor maçı...Topuyla, tüfeğiyle sahada olan Beşiktaş kazanamadı... Bu ne biçim gazetecilik? Bize öğretilen, verilmiş bir haberin yankılarını takip etmek ve onları haberin üstü kapanana kadar sayfada göstermektir. Buradan bakınca, şayet haftada iki gün İddia eki veriyorsan, bana her gün o iddia kuponlarında bulunan maçların sonuçlarını da vermek zorundasın. Yok, keyfine göre bazen verip, bazen vermiyorsan sen doğru gazetecilik yapmıyorsundur... Yani şu maç oynanıyor deyip, ertesi gün maçın sonucu vermemek gibi... Hangisi mi? Sabaaaaah! Radikal'den büyük ayıp! Geçenlerde yine bizim köşede ülkenin en ilkeli, en doğrucu, en gazeteci gazetesi olarak övünenlerin başında gelen Radikal'in fiyaskolarının birinden söz etmiştim. Bu seferki daha da feci... Efes'in, Polonyalı rakibini, hem de müthiş çekişmeli bir maçtan sonra, yenişinin bırakın ayrıntılarını, tek satırlık skor haberini bile bulamadım. Gazeteyi aradım, karşıma çıkan spor servisi elemanının verdiği yanıta bakın ve titreyin ey gazeteciler... "Efendim, Efes'in maçından önce futbol maçı vardı. Efes o maçtan sonra oynadığı için vermedik..." Yuh ! Bin kere Yuh! Aynı gazete maçtan iki gün sonra büyük bir pişkinlikle, hem de fotoğraf kullanarak yorum da yapmaz mı? Pes ki pes! Ön libero vardır Rıdvan! Rıdvan Dilmen günümüzün en revaçtaki yorumcusudur. Ama nedense bir türlü teknik direktörlüğü becerememiştir. Bu ikilem arasında bir yerde bir aksilik vardı da, ben çözemiyordum. Neyse ki, Rıdvan kendisini ele verdi. Demiş ki, "Ön libero diye bir şey yoktur. O, orta saha oyuncusudur..." Yahu Rıdvan; sen demek ki, futbolculuktan kalma teknik adamlık yapıyormuşsun da, onun için başarılı olamıyormuşsun... Sana tavsiyem, UEFA'nın beş teknik adamının yazdığı 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası teknik raporunu bir yerden bul ve oku... Sakın bir daha da böyle bir söylemde bulunma, en azından zamanında oynadığın futbola ayıp edersin! Özür diliyorum! Mahmut Hanefi, Sakaryaspor'dan alındıktan sonra, F. Bahçe'de bir türlü oynamadı, oynayamadı, oynatılmadı. Biz de böyle bir gencin harcandığını dile getirmeye çalıştık. Mahmut şimdi G.Antepspor'da... Aman da aman... Neden oynatılmadığı anlaşıldı. Mahmut'un bir yanı var ki, şapka çıkartırım. Ne mi? Harika taç atıyor... Beşiktaş taraftarı ve Beşiktaş! UEFA Güvenlik şefi bir yazıyla Beşiktaş taraftarının Tottenham maçı sırası ve sonrasında sergilediği centilmenliği kutlamış. Ne gurur verici... Daha dün İsviçre milli maçıyla rezil olmuş, daha doğrusu rezil edilmiş bir ülkenin bir kulübünün taraftarı zevahiri kurtarmış... Ama gelin görün ki, belki de aynı kitle değil ama, Beşiktaş'ın bir başka parçası, kazanılamamış bir maçtan sonra VIP tribününe saldırıyor... Acaba bu seferki çirkin eylem, sakın kongreye dönük olmasın... Beşiktaş'ın hakiki maç taraftarını kutluyorum ama geri kalan bölümünü de kınıyorum. Köprüde terör! Ramazan Bayram'ının ikinci gününde tüylerim diken diken oldu, içim titredi, kahrettim... Ekranlara düşen bir görüntü beni bu duruma soktu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, F Tipi cezaevi karşıtlarınca işgal edilmişti. Böyle fasa fisodan eylemlere alışmıştım ama, o da ne? İki eylemciden biri yumruk ve tokatla, diğeri ise tekmeyle polisime vurdu... Ağızlarından çıkanlar da cabası... Sonra ne oldu bilemem... Ama bu iki eylemcinin akıbetini Emniyet bana bildirirse sevinirim. Yok, onlar serbestse benim polisim bitmiştir. Bitirene de lanet olsun... Ben orada polis şefi olacaktım ki... Ah be ah ! Ersun Bey'in tarlası! Geçen hafta, Vestel Manisaspor'un Sivas'a kaybedişinin en büyük sebebi olarak, Vestel yarı sahasının bir tarla haline geldiğini göstermiştim. Ersun Yanal, hâlâ savunma özelliklerini kavrayamamış görünüyordu. Nitekim F.Bahçe maçında bu sağlam biçimde kanıtlandı. Maçı yeniden izleyin, Vestel'in savunma kurgularında, belki de hayatınızda hiçbir maçta izlemediğiniz trajikomik oluşumlara rastlayacaksınız. Önce dörtlü gibi, sonra Johana sol kenarda, Uğur eski tip libero gibi ama tek, Burak ön libero gibi, Şener bazen var, bazen yok... İzahı mı? Vallahi hiçbir teknik adam yapamaz... Belki de bilgisayarda vardır, onu da ben bilemem... Ayhan Bermek'ten başka aday tanımam! Ulusoy federasyonunun gidici olduğu yolunda haberler çoğaldı. Hemencecik de, adaylar sıralanmaya başladı. Öncülüğü de, Ulusoy'u yemek için toptan eyleme geçmiş olan Sabah Gazetesi yapıyor. Hayırlı işler! Aday olabileceklerin listesini de aynı gazete yayımladı. Hele Ayhan Bermek'in dışında onlardan biri aday olsun, bakın o zaman ben neler yazacağım... Şimdilik pusudayım, haberiniz olsun! Adnan Polat kaç numara giyiyor? Gerek bu sütunlarda, gerekse de ekranda zaman zaman sert de eleştirdiğim Adnan Polat, ne zaman görse sıcak bir ilgiyle yaklaşır ve ciddi ama derin sohbetler yapar, görüş alış verişinde de bulunuruz. Bazen de telefonda uzun uzun konuşmalarımız olur. Yani Adnan Polat medeni, bilgili, ilkeli bir yönetici profili çizmiştir. Hataları yok mudur, tabii vardır. Ama anlayamadığım şu; Sayın Polat, üç maçtır ortalıkta yok. Üstelik G.Saray da bu üç maçı da kazanmaz mı? Acaba diyorlar, ben demiyorum, Adnan Bey uğur mu yapıyor? Yoksa başta Canaydın Başkan olmak üzere G.Saray'ın tamamına mı bozuk veya kırgın? O kadarını bilemem... Acaba ayağı iyi mi gelmiyor? Ama öyle olsa, geçen sezon 1 şampiyonluk piyangosu çıkar mıydı? Neyse, görüşelim Sayın Polat! Aklın yolu birdir! Ne de güzel söylemişler eskiler; Aklın yolu birdir diye... F.Bahçe'de Zico, kendisi mi çaktı, yoksa, başka birileri mi gösterdi, tek uç adamlı doğruyu bulup liderliğe oturdu. G.Saray'da Gerets, Gençler maçı berabere sürmesine rağmen çift ön liberodan vazgeçmeyip, sonuna kadar devam etti. Ona da birileri mi söyledi, yoksa kendisi mi buldu, bilemem... Ama doğrular bunlardı. Hem de en önemlileri... Burada spor basının futbol yazılarını, hem bilgiye dayalı, hem de objektif yazanlarının da katkısının büyük olduğuna inanıyorum. Çünkü her iki kulübün de yönetimlerinde futbol işinden bu kadar derinliğine anlayan yok... Ne dersiniz ? Ulusoy istifa! F.Bahçe bu sezon oynayacağı, kağıt üzerinde önemli veya önemsiz maçlardan önce, rakiplerinin en önemli oyuncuları, hem de tartışılacak kararlarla eksiltiliyor. Saymakla bitmez... Eee o zaman nasıl oluyor da, Federasyon başkanı Ulusoy, F.Bahçe'nin yolunu kesiyor? Bence F.Bahçeli bir kere daha düşünmeli... Yoksa böyle bağırıp, onlar mı baskı ile bu zemini hazırlıyor? Enteresan değil mi? Yok yok ben bir şey aramıyorum... Ama Ulusoy'u buna rağmen istifaya davet etmiyorlar mı, işte o zaman takılıyorum...