En rahat büyük

A -
A +

F.Bahçe, bir gün öncenin G.Saray'ı ile aynı günün Beşiktaş ve Trabzonspor'unu düşünerek, Altay maçına çıkmış ve ciddi tedbirlerle donanmıştı... Savunmada mükemmel kapanan F.Bahçe, topu kazandığında liberosu Ümit Özat'ı da öne iterek, Altay'ın kendi yarı alananındaki kalabalık arasından pozisyon üretme doğruları üzerinde durdu. Bu oyun anlayışı F.Bahçe'ye bol pozisyon kazandırdı ama, tabeladaki rahatlık ancak 75. dakikada sağlanabildi. Mirkoviç, Ümit ve Mustafa Doğan mükemmel sıkışarak, Ali Akdeniz'den ve özellikle Lazatiç'den gerekli desteği almamasına rağmen, Altay'ın çok fazla pasla geliştirmeye çalıştırdığı ataklardan bir tanesine bile yenik düşmediler. Orta alanda Yusuf sadece bir devrelik görünürken, Hakan Bayraktar ve Ceyhun her türlü aksiyonun içinde bulundular. Andersson rakibin kapalı savunması içinde fiziğini kullanmanın yanı sıra zaman zaman orta alana da yanaşarak pas duvarı olmaya çalıştı. Serhat ise, F.Bahçe'nin ileri ucundaki en hareketli ama en bilinçsizce davranan oyuncusuydu. Devre biterken gelen penaltı, F.Bahçe'yi soyunma odasına turu garantilemiş gibi götürdü. Ama, ikinci yarıda Lazetiç'in kayboluşu ve Ceyhun'un bir an evvel skoru koparma düşüncesiyle az yardım getirişi, Altay'ı daha fazla topa hakim kılan faktörlerdi. Yazımın başında da değindiğim gibi, F.Bahçe'nin orta üçlüsü tam not alarak rakibine pozisyon tanımadı. Bu arada Denizli'nin değişiklikler için uzun süre geç kalışı, F.Bahçe'nin herşeye rağmen stadı dolduran taraftarını ürkütmedi desek yalan olur. Sonuçta büyükler arasında bir üst tura en rahat geçen takım yine de F.Bahçe oldu. Ancak şunu ilave etmekte yarar var... Kupa serüvenindeki büyüklerin ortaya koyduğu futbol hiçbir zaman ligin ölçüsü olmayacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.