Ergün diye biri

A -
A +

Çocukluk ve gençlikte 15 yılı aşkın bir süre, meslekte de 35 yıldır futbol izliyorum. Dünya Kupaları, Avrupa Futbol Şampiyonaları ve sayıları 150'yi aşan Avrupa'daki oyunlar; 50 yıldan fazla olan uzun süreç içindeki en büyük meslek ve tutku zenginliklerimizdir. Kimleri izlememişimdir ki 50 yıl içinde?.. Pele'den Maradona'ya, Cruyff'tan Kempes'e, Beckenbauer'den Müller'e, Zico'dan Platini'ye varıncaya kadar ne kadar pasaportunda ay-yıldız taşımayan idol varsa, hepsini... Bizim futbol literatüründe ne kadar yıldızlaşmış isim varsa, 1950'den beri hepsini... Ama günümüzde öyle bir futbolcu var ki, beni bu yazıyı yazma zorunluluğuna iten... G.Saraylı Ergün Pembe... Savunmanın sol kanadına koyuyorsunuz, Almanya'daki Dortmund maçından sonra karşısında oynayan Alman elini sıkıp, teslimiyetini, kutlama ile birlikte sunuyor. Geri dörtlünün önüne ön libero olarak koyuyorsuuz, arkada, önde oynayan ne kadar arkadaşı varsa boynuna sarılıyor, rakip takımın o bölgeyi kullanmakla görevlileri geceyi kahırla geçiriyor. Orta alana ileriye dönük yerleştiriyorunuz, gol yaptırıyor, pas veriyor, ön ile arka blok arasında Boğaz'daki köprülerden daha sağlam, daha güvenli bir bağlantı kuruyor. Ölü toplara git diyorsunuz, gidiyor, en öldürücü yerlere kesiyor. Kalecisiz kaldık, kaleci oynar mısın diye sorayım mı diyorum; yüzde yüz evet diyecektir. Yedek soyunduruyorsunuz, inanılmaz bir saygı zenginliği içinde kulübeye oturuyor. Bazen tribüne gönderiyorsunuz, cevaplarında buram buram spor felsefesi kokuyor. Tekme atıyorsunuz, en küçük bir reaksiyon yok. Rakibe faul yapıyor, sanki cinayet işlemiş gibi kırık dökük, elinden tutup kaldırırken, terbiye abidesi gibi yükseliyor. Hakem yanlış düdük çalıyor, ne tepki, ne el - kol hareketi; arkasını dönüp gidiyor. Sözleşmesi bitiyor, imza at diyorlar, gıkını çıkarmadan atıyor. Yani, dışarı kaçarsa, paranın büyük kısmını kulübe kaptırma endişesi yaşamayan, yani çağın hastalığına yakalanmamış bir gerçek sportmen olarak kalplerde taht kuruyor. Rakip kim olursa olsun, maçın stratejik konumu ne olursa olsun, soğukkanlılığından bir derece bile kayıp göstermiyor. Adama kendi kalesinin hemen önünde çalım atabilip, topu kendi arkadaşına kullanma doğrusunu yerine getiriyor. Aynı zamanda yürekli mi yürekli... Fatih hoca ile yaptığımız sohbetlerde bu Ergün'le ilgili bana şunları söylemişti: "Takımı maça hazırlarken ya da maça giderken, kafama takmadığım, oynayacak olsa da, oynamayacak olsa da, sıfır problemli bir tek oyuncum vardır. O da Ergün'dür..." Bu Ergün, aynı zamanda futbol sahasının dışında da adam gibi adamdır. Aile babası, evinin düşkünüdür. Şimdi sevgili ve değerli ustalarımdan Erdoğan Arıpınar'a bir önerim var; fair-play ödülüne Ergün'ü aday gösteriyorum. Giderek bozulmuş bir toplumda saha içinde ve saha dışında böyle bir sportmen varsa, başkasını aramaya sanki gerek yok gibi... Diğer futbolcu kardeşlerimin de Ergün için yazdıklarımın altına imza atacaklarına inanıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.