Ey Federasyon uyan uyan!

A -
A +

Hayret ki hayret! Gerçi benden başka kimse farkında değil ya... Zaten bundan dolayı hayret çekiyorum... Efendim mesele şu; Türkiye Futbol Federasyonu resmi sitesinde, İspanya ile 1954 yılında Roma'da oynayıp 2-2 berabere kaldığımız maçın bir kadrosu var ki, "yuh" dememek mümkün değil... Bu maçın sonrasında kurayı kazanarak tarihimizde ilk defa Dünya Kupası final oyunlarına katılmıştık. Peki, hata ne? Yahu daha ne olsun? Yedek olarak Roma'ya götürülen kaleci Şükrü Ersoy takımın sağ beki olarak gözükürken, Lefter yedek listesinde... Zaten o yıllarda oyuncu değişikliği de vardı yahuuuuu, değil mi?! Yuh ki yuh! Yayıncı kuruluşun borazanı! İnanılır gibi değil... Haber Türk'ün yazı işleri müdürü bir kalem, ben saymadım, ama sayanlar olmuş, spor ekinde 9 defa Süper Lig maçlarının önümüzdeki ocak ayındaki ihalesiyle ilgili yazı yazmış. Ve de ihaleyi kim kazanırsa kazansın, şu anki yayıncı kuruluşun eki bini almasının gerekliliği üzerinde durmuş! Bir yuh daha! Sana ne kardeşim! Ama ne beis? Yok mu, bu gazetenin bir patronu, bir genel yayın yönetmeni? Hiçbir yazar, adeta, kendini böyle pazarlar mı? Vah ki vah! Aurelio davasında şişen şişene! Yazık yazık! Ne güzel de atlamıştı spor medyamız Fenerbahçe'nin Aurelio ile olan davasına... Fenerbahçe nasıl olsa kazanırdı. Çünkü orada bu işlerin allamesi vardı. Hani şu Tahir Kıran'ı FIFA'ya, UEFA'ya şikayet edeceğini açıklayıp da, üç senedir bunu beceremeyen kişi... Neyse... Ben bu işte de tek başıma kaldım. Çünkü Aurelio, bizim milli takımda oynuyordu, ama aslında yabancı idi. Ve yurt dışına gidiyordu. Opsiyon bu hallerde yaşar mı? Yaşamaz tabii ki... Şimdi ayıbın daha da büyüğü yapılacak diye yazdı gazeteler. Yani, Fenerbahçe'nin Yargıtay'a başvuracağı şeklinde bu ayıp... Peki, siz futbolun problemlerinin futbolun kurulları içinde çözüleceğine dair imza atmadınız mı? Pardon unuttum, siz dünya kulübü oluyordunuz ya... Nihat'ı da, Milli Takım'ı da, Beşiktaş'ı da yakıyorsunuz! Olacak şey değil... Milli Takım'da Terim Hoca, Beşiktaş'ta da Denizli Hoca, Nihat'tan takımın son adamı yapmak için adeta yarış içindeler. Bin kere söyledim, yazdım; olmaaaaaz! Size soruyorum; Nihat, İspanya'da 9 yıllık serüveninde hiç bu rolde oynadı mı? Onu böyle giyotine yolladılar mı? Ama ya siz? Bu ülkede Nihat'ı yılın transferi diye yorumlayıp, yazanlar; bari siz kurtarın çocuğu... Bana göre zaten bütün zamanların bir numaralı skandal transferidir de... Bir seyircinin ihaneti! Diyarbakırspor, Fenerbahçeli Semih'in de maçtan sonra ifade ettiği gibi Fenerbahçe'ye ilk yarıda oyun alanını dar etti. Pozisyon buldu, direkleri dövdü, kale çizgisinden topu çıktı, gol de attı. Ama sonra seyircisinin bir bölümü sahayı yabancı madde yağmuruna boğarken, aslında takımını dağıtıyor, Fenerbahçe'ye de hırs pompalıyordu. Böyle olunca da kalite farkı fizik ve mücadele gücünün üstesinden geldi. Bakalım Futbol Federasyonu bu olaylar için ne ceza kesecek? Bu arada Aziz Yıldırım'ı maç sonrası verdiği demeçten dolayı da kutluyorum. Sen ne biçim Federasyonsun? Bu haftaki maç programına bir göz attım. Pazar günü Trabzonspor-Bursaspor ve Fenerbahçe- Manisaspor maçları yine aynı saatte, yani 21.00'de başlıyor. Yahu bu ne iş? Tamam, Ramazan'dayız. Oyuncuların bir bölümü oruçlu olabilir. Trabzon'daki maçı 17.00 falan gibi oynatsanız da, her iki maçı da rahat izlesek diyorum. Zaten saat 19.45'te iftar yapan oyuncu, 21.00'de maça çıkarsa bence daha büyük tehlike vardır. Hani tok karnına falan gibi... Bilmem, siz bu işleri bilir misiniz, büyük Federasyonun büyük yöneticileri? Rijkaard'ın kare ası! Galatasaray üç lig maçını da kazandı. Ve tabii ki göklerde dolaştırılıyor. Peki, futbol olarak öyle mi? Bence henüz değil... Sadece Arda, Baros, Keita, Elano ve hatta sadece şutlarıyla Kewell, yani sihirli beşli an an çıkıp, maçı kazandırıyor... Ama bir gerçek var ki, o da, kadronun alternatifli kullanılmaya çok uygun oluşudur. Bu da lig maçlarında birinden birine geri dörtlünün tamamımın değişmesi hariç, kullanır bir kalite... Selam sana Metin Ataç Paşa Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç Paşa'nın görevi devir-teslim sırasında yaptığı konuşmayı başından sonuna kadar hem büyük gurur hem heyecan yani dolayısıyla tüylerim diken diken olarak izledim. Metin Ataç Paşa emekli oldu ama öyle bir emeklilik konuşması yaptı ki, ben de eski bir denizci olarak kendisine selam duruyor ve üniformasız hayatında mutluluk ve başarı dilerken izinden mutlaka gidilmesi bir kişilik olduğunu vurguluyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.