İnanılır gibi değil... Atv'nin, pazartesi akşamki Stadyum'unda, bizim Faik Çetiner, Trabzonspor - D.Bakırspor maçı sırasında sahaya atlayan taraftarla bizim servisten Tahir Kum'un yaptığı röportajı eleştirmiş. Ben programı izlemedim. Bizim müdür Sadık Söztutan izlemiş de, o anlattı. Faik, o röportajı bir gazetenin sayfasına yansıtmasını spor yazarlığı ile bağdaştıramamış. Yapma be Faik! Peki, sen G.Saray bayrağına kolunu sokup yırtarak bu ülkede tribün terörüne benzin dökmüş Ömer Çavuşoğlu'nu nasıl konuk olarak ekranda sunuyorsun? Haaa, ne dersin? Önce aynaya bakacaksın... Serdar başkan, ektiğini mi biçti? Çok değil, az zaman önce, aynı Beşiktaş tribünleri, kulübü resmen sokaktan toplayıp saraylara taşıyan, bana göre bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük başkanı Süleyman Seba'ya da aylarca küfür etmedi mi? Peki, sayın Bilgili, siz neden o günlerde çıkıp da, "Hop beyler; Süleyman başkana lâf söyletmem" demediniz? Demediniz, çünkü başkanlığa soyunmuştunuz. Kimbilir belki de bıyık altından, yolunuzun iyice açıldığını da görüyordunuz... Bugün Beşiktaş kulübesinde eşofman giymişlerin de o günlerde Seba için göğsünü ortaya çıkardığını ne duydum, ne de gördüm. Etme bulma dünyası... Haaa, Beşiktaş'ta çok iyi işler yaptınız. Bu son kararınız bana göre yeni bir devri açacak niteliktedir. Ama, keşke, Seba'ya küfür yağdırıldığında da aynı tepkiyi gösterseydiniz. Aman Mahmut Uslu, dikkat! F.Bahçe Başkanı'nın gözbebeği yöneticilerinden, medyanın aradığı isimlerin başında gelen Mahmut Uslu, Beşiktaş maçı sonrası "Kültürü belli, hangi ortamda yetiştiği bilinen bazıları için daha sonra konuşacağım" dedi. Mahmut, galiba Lucescu'dan söz etti. Şayet öyle ise sakın haaa! Hayır, senin teknik direktörün de, aynı kültürde, aynı ortamda doğup büyüdü de... Hem de o ortamın en acımasız sınırları içinde... Aman ha, sakın ha! Bunu sana kimse hatırlatmaz. Ne de olsa, eski Tercüman'ın yazarlarındandın ya... Şayet bu açıklamayı yine de yaparsan, vay haline! Canaydın, çok ayıp etti! G.Saray Başkanı Özhan Canaydın, Çanakkale'nin Küçükkuyu beldesinde tatilini yaparken, "Fatih Terim hocaya, Brezilyalı İnsio hariç, her istediğini aldık. Ama başarılı olamadı" demişler. Ayıp olmadı mı, başkan? Neden bunu medyanın merkezi İstanbul'da hiç ağzınıza almadınız? Acaba, divanda, genel kurulda bu açıklamayı yaptınız mı? Neden Çanakkale? Neden Küçükkuyu? Acaba, nasıl olsa oradakilerin çapı bu demeci gazetelere yansıtacak düzeyde değil diye mi? Size hiç ama hiç yakışmadı... Seyirciye gitmek de ne demek? F.Bahçe Başkanı, yönetimini de yanına alarak, Beşiktaş maçı sonrası taraftarın önüne kadar gitti. Bu büyük bir hatadır. Kulüpler tribünlerle yönetilemez. İşte Beşiktaş Başkanı'nın başına gelenler. Yarın siz de önemli bir kayıba uğrarsanız, sizin de başınıza gelir. Seyirciye, hoca bile gitmez. Seyircinin muhatabı futbolcudur. İnşallah Aziz Yıldırım da bir gün gelir, bunun bedelini ödemez... Ama... Yılmaz Vural'ı güneş mi çarptı? Yılmaz, iyi hocadır. Bu kadar agresif, bu kadar sinirli, bu kadar dağınık olmasının sebebi de, kalitesini Üç Büyükler'de bir türlü ortaya koyamayışındandır. Haklıdır da bence... Ama, Rize'de yaptığı eylemden sonra, "Rahatsızlandım" açıklamasının arkasına sığınmamalıydı. Neden mi? Çok basit! Bugün Türkiye'de bahis ve spor toto oynayan milyonlarca insanın yüzde doksanı Rize - Sebat maçının tahminini Sebat'ın galibiyeti olarak yapmadı mı? Gidin Spor Toto idaresine kuponları gözden geçirin... O halde, böyle bir kanıt varken, Yılmaz neden korktu? Lucescu'yu kimler yaktı? Gözlerime inanamadım... Sohbetlerimde, savunması deneyimli ama ağır adamlardan kurulu olduğu için tek santrforla oynayıp, garantiyi sağladığın ifade eden Lucescu, nasıl oluyor da, F.Bahçe'ye karşı üç solaklı üç forvetle oynuyor? Cevap mı? Çok basit... Hıncal, Kâzım ve Erman korkak dediler ya... Bazı Beşiktaşlı yöneticiler de bunların sandalına bindi ya... İşte Lucescu da baktı ki, medya uçmuş ve uçanlara prim var, o da tuttu, tek santrfordan üç hücumcuya döndü... İlkelerinden sapanın sonu budur işte... Trabzon'un yediği dayak ve Şenol! Trabzonspor, Türkiye Birinci Ligi'ne çıktığı günden bu yana, Avni Aker'de, hiç bir takımdan böyle bir dayak yememişti. Yok yok yumruk, sille, tokat değil... Rakibin tekmelerinden söz ediyorum... Bunun karşısında da, Diyarbakırspor'u hiç böyle kasti tekme atarak oynarken görmedim. Ya kaleci Şenol? Tamam, taraftarın sahaya girmesi garip, ayıp ve tehlikeli... Ama çocuk tribüne dönmek isterken, Şenol, neden kolundan ısrarla tutup hakeme götürmek istiyor? Amaç, maçın yarıda bırakılmasını mı sağlamak? Yoksa birilerinden, bir şeyler mi geldi? Şimdi bu hareketi yapmış bir kalecinin büyük bir takımda yeri olur mu? Bence olmaz... Demirlek bu işi yapamayacak! Bülent Demirlek genç ve lisan bilen hakemlerden. Ama bu işi yapamayacak. Baksanıza; Manisa Vestel - Kocaelispor maçında kırmızı kart göstermediği Manisalı oyuncuların üçüne Disiplin Kurulu çok ağır cezalar verdi. Oysa Bülent hoca, Kocaeli'nden de bir adam atarak idare-i maslahat göstermişti. Oldu mu hoca? Sanırım, MHK da bu gelişmeyi dikkat alacaktır. Ben o maçtan sonra sizi eleştirmiştim. Demek ki, ne kadar haklıymışın... Teftiş komedisi! Geçtiğimiz hafta, Başbakanlık Teftiş Kurulu, bazı elemanlarını önce Beşiktaş'a, sonra da F.Bahçe'ye göndererek, "Şaibe, teşvik araştırması, denetlemesi" yaptırdı. Görülmüş şey değil... Tam komedi... Ne yani, Beşiktaş ve F.Bahçe Kulüpleri'nden birileri çıkıp da, "Ben şu kadar euro, ben bu kadar dolar teşvik verdim" mi diyeceklerdi? Bu iş böyle mi yapılır? Nasıl mı yapılır? Berlusconi, Başbakan'ın yakın arkadaşı... Milan'ı nasıl küme düşürdüler, sevgili dostum Başbakan ondan öğrensin. Siz bürokratlar da Başbakan'dan... Sonra belki de bir şeyler yapılabilir... Özetle, devlet komik duruma düşürülmüştür... Ertuğrul beyin kehanetleri! Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni, sayın Ertuğrul Özköşk, pardon Özkök, geçtiğimiz haftanın bir gününde köşesini F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a ayırmıştı. Bana ne? Ama, bir gazeteci, hele hele koca Hürriyet'in bir numaralı adamı, F.Bahçe'nin yediği 11 milyon dolarlık kazığı nasıl da övebiliyor? Yani Ortega'dan söz ediyorum... Ama mesele başka... Havuz yeniden ihâleye girecek ya... Eh, F.Bahçe de reytingi en fazla olan kulüp ya... Ne olmuş ki, Ortega'dan 11 milyon dolarlık kazık yendiyse?.. Eeee, sizde para kıyamet. Siz ödeyiverin bari... Öyle ya, Aziz beyi Ortega'yı aldığı için övmüşsünüz... Basketbol hakemlerini kutluyorum! Geçtiğimiz hafta, birinci klasman 33 basketbol hakemi, kendilerinden çok daha alt düzeydeki meslekdaşları adına bir boykot yaptılar. Harika! Hepsini alkışlıyor, alınlarından öpüyorum... Şu futbol hakemleri de bunu yapabilseler, bakın bakalım ortalık nasıl süt liman olacak... Hagi'nin metodu! Hagi, sol arkaya Hakan Ünsal'ı, onun önüne de Baliç'i koymuştu Malatya'da... Acaba diyorum, deneme - yanılma metodu mu bu? Ama koca Hagi için biraz ucuz olmaz mı? Yoksa Hagi henüz, futbolcu Hagi kadar olamadı mı? O zaten zor... Nerede tek başına oynamak, nerede 30 kişiyi oynatmak? Şunu bir türlü anlayamadık... Günaydın Herr Daum! Sezon başından beri dilimizde tüy bitti. F.Bahçe, orta sahasız oynarsa, zor şampiyon olur diye... Nihayet Daum, Van Hooijdonk gibi bir ustayı o bölgeye iyiden iyiye çekerek, doğruyu buldu. Acaba buldu mu dersiniz ? İster misiniz, bu hafta Ankaragücü maçında F.Bahçe eski tas - eski hamama dönsün... Vallahi, Ankaragücü maçı da çok zor geçer, onu söyleyeyim... CHP'li şaşkın! CHP Mardin Milletvekili sayın Muharrem Doğan, olmadık bir iş yapıp, ortalığı karıştırdı. Sayın Doğan'ın bu yanlışına da, bu ülkenin iki büyük gazetesi balıklama dalarak ateşe benzin döktü. Türkiye'de gazetelerin ne hale geldiğinin en çarpıcı kanıtlarından biri idi bu... Hele hele Star... Cem Uzan gittikten sonra da kafa değişmemiş anlaşılan... Bizim Serhat dedi ki , "Ne olurdu o perşembe yemek yemeseydiniz..." Allah Allah! Hâle bakın! Şike yapacaklar, tutmuşlar dokuz kişi, evet tam dokuz kişi, Ankara'nın en baba lokantalarından birinde yemek yemeye kalkmışlar. Yahu, şike yapılacaksa, dokuz kişi milletin ortasına düşer mi? Siz Faruk Özak'ı tanımıyor musunuz? Faruk; şikeci olsaydı, F.Bahçe'ye şampiyonluğu kaptırdığı sezon, içerde Vanspor'a yenilir miydi, Trabzonspor? Ayıptır, günahtır... Lanet olsun böyle televziyonculuğa, böyle gazeteciliğe...