F.Bahçe el takımı mı?

A -
A +

F.Bahçe el takımı mı? Bana göre futbol tarihimizin en büyük skandalıdır, Adanaspor - G.Birliği maçının ertelenmesi... Hatta hatta belki de futbol dünyasının... Ligde ertelemeye neden başvurulur ? Bir yerli takımın önünde 5-6 gün sonra bir yabancı ile oynayacağı maç vardır. Araya da bir yerli ile oynayacağı maç sıkışmıştır. Yorgun düşüleceği gerekçe gösterilerek ve de bizde çokça "Vatan - Millet - Sakarya" anlayışı ile yerlilerin maçı ileri bir tarihe atılır. Hadi buna eyvallah... Ama F.Bahçe yabancı bir takım mıdır ki, G.Birliği'nin bir yerli ile oynayacağı maç erteleniyor? Çünkü, G.Birliği'nin rakibi Türk takımı F.Bahçe'dir. Yuh olsun! Hele hele Futbol Federasyonu Asbaşkanı sevgili eski dostum Ata Aksu'nun savunması daha da fecidir. Sevgili Aksu, konunun Kulüpler Birliği'nde gündeme geldiğini ve ertelenmesi konusunda görüş birliğine varıldığını açıkladı. Peki, siz Türkiye'de futbolun patronu olarak bunu nasıl kabul ettiniz? Daha başka bir bakışla; Kulüpler Birliği toplantısında bulunan anlı şanlı yöneticiler nasıl olur da, F.Bahçe'yi yabancı bir takım konumunda ele alır? Bu, resmen futbol tarihimizin, ucuz bir uygulama gibi görünmesine rağmen, en büyük skandalıdır. Haaa kupada kim tur atlar? Bana ne kim atlarsa atlasın. Önemli olan bir Türk takımının yabancı takım konumunda değerlendirilmesidir. O zaman kupa maçını ileriye atsaydınız. Değil mi sevgili Ata ? Bir ayıp daha Şampiyonluk için şimdilik F.Bahçe ile Beşiktaş en ciddi ve en yakın aday... Tamam mı? Beşiktaş, pazar günü oynamış, yukarı ile işi gücü olmayan G.Saray cumartesi... F.Bahçe'nin çarşamba günü kupa maçı var... Tamam mı? Siz olsaydınız, bu üç takımın maçı önünüzdeki haftaya nasıl dağıtırdınız? Tabii ki cuma akşamı G.Saray, cumartesi Beşiktaş, pazar da F.Bahçe... Peki, federasyon ne yaptı? F.Bahçe pazar... Tamam... Beşiktaş'ı cumaya atmak adeletli bir davranış mıdır? Üstelik, Fatih Terim hoca, "Son kere takımım ve taraftarımla birlikte olmak istiyorum" deyip, cuma ricasında bulunmuş... Ben bu satırları yazarken büyük adaletsizlik henüz yaşıyordu. Gazeteden çıkarken, bu yazdıklarımın üstünü çizme umudu taşıyordum. Sonra vazgeçtim. Yanlışı düzeltmek yerine, o da düzeltildiyse, baştan doğruyu yapıp adaletli davranılsa, daha iyi olmaz mı? Erman-Hıncal savaşı! Mâlûm savaşla ilgili son ateş, takip ettiğimiz kadarıyla Erman'dan geldi... Erman, Hıncal Uluç'un, G.Birliği - G.Saray maçından sonra yazdığı yazının bir bölümünü köşesine aynen alıp, "İşte Hıncal" demiş... Yani o günkü yazı ile günümüzdeki yazılar arasındaki tutarsızlığı gündeme getirmiş... Millet bir şeyi kaçırıyor; o da Hıncal Uluç'un herkesin beyaz dediğine siyah deyip gündemde kalmaya çalışmasıdır. Hadi bakalım, herkes Lucescu'ya saldırsın, saldırsın ki, Hıncal, Lucescu'yu savunmaya geçsin... Bir deneyin bakalım... Erman o yazıyı örnek gösteriyor... Bende, Edirne'den Ardahan'a uzanacak televizyon programlarının bantları da var... F.Bahçe taraftarı, Edirne'den çıktı! Hep söyler, yazarım... Türkiye'de Batı normlarında futbol taraftarı yoktur... Yani, İngiltere'de lig 15.'si ile lig 16.'sı oynarken stadda tek kişilik yer bulamazsınız. Örnekleri, futbolda ileri gitmiş ülkelerde çok vardır. Bizde ise bu oluşum son yıla kadar pek gözlenmiyordu. Koca G.Saray, UEFA Kupası ve Süper Kupa kazanmış olmasına rağmen, 15 bin ortalamaya bile ulaşamadı. Beşiktaş, 100. yılında şampiyon olduktan sonra İnönü'nün tribünleri boş kaldı. Ama F.Bahçe öyle mi? Hani eskiden, "Sarı-lacivert horoz döğüştürseler stad olar" derlerdi ya, ama öyle değildi... Ben, bugünkü stadın eski halinde 714 kişilik Bakırköyspor maçını da hatırlıyorum. Ancak son bir-iki sezondur durum böyle değil... F.Bahçe'nin yeni taraftar profili, taşkınlık yapmadığı sürece, şu anda Batı standartlarına ulaşmış tek kitle olarak görünüyor. Real ve Bayern de takım mı? R.Madrid ile B.Münih'in maçlarını mutlaka izlemişsinizdir. Real, Münih'te, Bayern de, Madrid'de uzun süre skoru tutma anlayışı ile savunmalarına çok özen gösterdiler. Şimdi bizdeki, "Hücum futbolu tutkunlarına" bu maçların kasetlerini izlettirip soracaksınız, "Bunlar da mı takım değil?" "Bunları da mı Lucescu çalıştırıyor?" Kaleci Metin'i dinleyin yeter! A.Sebatspor kalecisi Metin Aktaş, G.Saray maçı sonrası, günümüz G.Saray'ını belki de en iyi anlatan sözleri kullandı. Metin dedi ki; "Kariyerimin en rahat maçını oynadım..." İşte G.Saray 2003 - 2004..." Metin haksız mı ? Bizim Ümit Aktan da, yazısında, "Şeref korneri bile yoktu..." diye bir başlık kullanmamış mıydı? Hani derler ya, fazla söze ne hacet diye... İşte! Yüksel Özer'in ziyareti! Geçen hafta bizim köşede, "F.Bahçe'de şaşkın bir taraftar" başlığı altında bir bölüm vardı. Burada, Fenerbahçe - TV'ye göndermiş olduğu şiirde, bana göre, tatsız benzetmeler yapmış Yüksel Özer isimli bir vatandaşı eleştirmiştim. Yüksel bey beni telefonla arayıp, yanlış anlaşıldığını ve benimle tanışmak istediğini belirtti. Buluştuk, konuştuk. Yüksel Özer isimli çok kaliteli bir futbol meraklısı ile tanıştım. Aynı zamanda da kaliteli bir F.Bahçeli... "Şaşkın" ifademi geri alıyor ve Yüksel'e "Mükemmel" sıfatını veriyorum... Can Bartu ve Fuat Akdağ'ın NTV faulleri! Can Bartu, bu ülkenin en büyük futbolcularından biridir. Bunun yanı sıra dürüstlüğü, insanlığı ile de öndedir. Ama şu futbol kritikleri yok mu, işte onlar bütün bunların üzerine gölge taşıyor. Can Bartu, Gençler maçından sonra F.Bahçe için, "Bu takıma şu kadar oyuncu gerek... Şu yok, bu yok" diye yazıyor. Sonra Konyaspor maçının ardından, "F.Bahçe'de büyük değişim diyor..." Olur mu? Bir takım, yeni oyuncular almadan 5 günde nasıl olumlu veya olumsuz değişim gösterir? Durun, bitmedi... Pazar akşamı NTV'de Can Bartu ve Fuat Akdağ program yaptılar. İkisi de Beşiktaş'ın ikinci başkanını yere göğe sığdıramadı. Öyle yaptılar da, 15 dakika övdükleri yöneticinin adına hatırlayamadılar. Pes vallahi! Hüsnü Güreli de hani unutulacak isim değil be! Serdar Tatlı artık bırakmalı... Serdar Tatlı en çok güvenilen hakemlerin başında geliyordu. Ama son maçta şunu gösterdi ki, adala yapısı artık yükü kaldırmıyor. Burnunun dibinde ofsayttan gol oluyor, farkında değil... Ceza alanı içinde açık ihlâller gözünün önünde cereyan ediyor, göremiyor... Ne dersiniz sayın Tatlı ve sayın Yavuz? Güvenç'e ayıp ettiniz! Güvenç Kurtar, Beşiktaş'ın eski futbolcularındandır. Ama bir zamanlar formasını giydiği takımın taraftarı Güvenç'i tükürük yağmuruna tutarak ayıp etmiştir. Güvenç ne yapmıştır da, tükürük yağmurunu hak etmiştir? Hiç! Sadece takımının attığı gole sevinmiştir. Şimdi Lucescu da, D.Bakır'da atılacak bir gole sevinip de tükürük yağmuruna uğrarsa?.. Değil mi Çarşı? Beşiktaş yönetimi ne yapıp yapıp, kulübeleri de, basını da eski yerine çekmelidir. Aksi takdirde, Beşiktaş İnönü'de çok az maç oynar... Bunu böyle bilesiniz. Şenes Erzik'in parası çok galiba! Şenes Erzik, neredeyse 30 yıllık dostumdur. Onun UEFA çatısı altına girdiği kongrelerde Necdet Çobanlı ve Togay Bayatlı ile bendeniz nacizane kulis turları atmıştım. Ve Erzik şimdilerde dünya futbolunun patronları arasındadır. Ama aynı Şenes, geçen hafta, Fenerbahçe Stadı'nda maç izlerken basın mensuplarıyla sohbet etmiş. Demiş ki, "Ortega'da inatçı olunmamalı..." Şimdi olmadı sevgili Şenes! Şayet F.Bahçe Başkanı, bu işle ilgili sürekli büyük iş yaptığını iddia ettiği gibi sonucunu da aynı inatçılık ve ısrarla 11 milyon doları kaparak alamazsa, o zaman parayı sen mi ödeyeceksin? F.Bahçe büyük kulüpse, Ortega'nın dişini bile sökerek almalıdır. Gerisi sadece teslimiyetçilik, güçsüzlük demektir. Aslında parayı, Ortega fikrini Aziz Yıldırım'ın aklına sokanlardan alacaksın ama... Spor Stüdyosu'ndan masallar! TRT'nin, yani devletin bilgilendirme işlevinde görevli kanalı, tuttu bu hafta da Spor Stüdyosu'nda, G.Saray konseri verdirtti. Bize ne yahu! Bu işlerin yeri o program mıdır? Yapın, "G.Saray Kongresi'ne doğru" diye bir program, orada ne yaparsanız yapın... Öyle değil mi? Beşiktaş kazandı da... Beşiktaş'ın Elazığspor galibiyeti, kimilerine göre, yeniden iyi futbola dönüş, ya da diriliş olarak yorumlandı. Ancak ben henüz aynı kanıda değilim... Çünkü, kaybettiği maçlar da dahil, ben Beşiktaş'ı Lucescu'nun ilk geldiği günden bu yana ilk defa bu kadar dağınık, blokları birbirinden bu kadar uzak, rakibin her uzun pasına bu kadar açık düştüğü maçını görmedim. Yani bu galibiyet aldatıcı olmamalı. Milan'ın başarısı nerede? Bence futbolun tekniği ile yakından ilgilenenlerin bir önemli konuya dikkatlerini çekmek istiyorum. Bugün, yıllardır uyduğu uykudan uyanan dev Milan'ı bu yeni konumuna ne getirdi ? Pirlo, Gattuso, Ambrossini'den kurulu orta alanı... Zaman zaman Seedorf'la, zaman zaman da Kaka ile dörtlenen blok... Yani dünyanın en iyi orta sahası... Bakın bakalım bizden neye benziyor... Okan, Suat, Emre... Ve de zaman zaman Hagi, zaman zaman Hasan Şaş'la dörtlenen mâlûm blok... Bugün orta saham var diyenlere ilân olunur... Yalman öncülük etti, ya gerisi? G.Saray kongresine bir kaç gün kala, Alp Yalman adaylıktan çekildi ve Mehmet Cansun'un koluna girdi. Yarın başkaları da aynısını yapar mı, bilemem... Ama bildiğim değil de, tahmin ettiğim Özhan Canaydın'ın yeniden başkanlığa seçileceğidir. Neden mi ? Basın, taraftar, yani genel kurul üyesinin dışında kim varsa, hatta Hıncal Uluç bile Canaydın'ın gitmesini istedi. İşte bu yüzden konservatif olan genel kurul, eskiyi seçecektir. Bekleyelim, görelim... Halk mı, millet mi? İşte İspanya! Madrid'deki terörün kınanması yolundaki protesto yürüyüşünü İspanyol televizyonu TVE'den saatlerce izledim. İspanya'nın bütün şehirlerinden yapılan canlı yayında, bu ülkeyi iyi tanıdığım için, bana göre 20 milyon yürüyordu. Hem de bazı kentlerde müthiş yağmurun altında... Hem de en küçük bir olaya meydan vermeden... Çevrede güvenlik gücü de pek görünmüyordu. İşte millet, işte halk! Hem de Katalanlar da dahil olmak üzere... Yayın bittikten sonra bizim hafıza makinesini geriye sarayım dedim... Teröre 50 bine yakın insanını vermiş Türkiye'de benzeri bir protesto gösterisi hatırlamadım. Demek ki, fırıncının önünden henüz ayırlamamız gerekli... Bülent Yavuz'u dinlerken... Bu köşeyi hazırlarken, bir yandan da televizyondan MHK'nın İzmir seminerini izledim. MHK Başkanı Bülent Yavuz, bana göre çok önemli bir konuya değindi. O da, temas olmaksızın, kendini attı kanısıyla gösterilen kartlar... Yavuz, eleştiride haklıydı. Hakem arkadaşlar, ayağı kayan, ayağının altına top sıkışan, rakibini geçerken pozisyon icabı rakibine değip düşenlere de sarı kart gösteriyor. Bu ayıbın acilen temizlenmesi gerekir... Çok oyuncu böyle cezalı duruma düşürülüyor. Yazık! Her hafta yazacağım dedim... Bazı konuları her hafta, şayet unutmazsam, çözüm üretilmemişse köşeye alacağımı daha önce belirtmiştim. Bunların başında da 70 milyon kişinin huzurunda F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a "Yalancı" diyen emekli paşa Atilla Kıyat'ın, Yıldırım tarafından haysiyet divanına verilip verilmeyeceği geliyor. Henüz tık yok! Daha önce de belirttim, başkası verirse, kesmez...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.