Yine vurgulamak zorundayım; 50 yıldır maç izliyorum... Çünkü; ancak böyle bir süreci ortaya koyarsam, F.Bahçe'nin hiç olmazsa izlediğim kadarıyla kaptanlarını tarif edebileyim. Daha doğru bir deyişle, F.Bahçe'de kaptan olabilmek için hangi normlara sahip olmanın gerekliliğini anlatmaya çalışayım. Bir kere F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş denilince bence Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'nden sonra bu üçlü gelir... Hiç kimse öyle şey olur mu demesin... Ne hükümetler, ne liderler, ne sanatçılar, ne de vesaire... Hepsi gelip geçici tutkular... Ama bunlar vazgeçilmez, değiştirilemez, belki de tarihin en büyük aşklarıdırlar. Peki, F.Bahçe'de böyle bir olgunun farkında olan var mı ? Var tabii ki... Eskiler... Ya yeni yönetim ? Onlar, kendi maçlarından sonra rakiplerinin derbisini eleştirirler... Puro yakıp, futbola voleybolu falan karıştırırlar. Tarihini bilmezler bir kere... Araştırıp öğrenmek zahmetini de göstermezler. Nasıl olsa, bitmiş, tükenmiş, yaltaklanmak için yarış eden bir spor basını vardır. Eh, genel kurulu oluşturanların büyük bir çoğunluğu da betonlara bakıp bakıp keyiflenmektedir. O halde aynen devam... Ama F.Bahçe'de kaptanlık müessesesinin büyük önemini kavrayamazsanız, kavratıverirler sonra... Ben, K.Fikret, yani soyadı Kırcan olanını, eski Müjdat Yetkiner'i, Naci Erdem'i, Lefter'i, Can Bartu'yu, Şeref Has'ı, Nedim Doğan'ı, hatta yeni kuşaktan Ziya'yı izlemiş, onların takım içindeki tasarruflarını birebir yaşamış bir futbol meraklısıyım. F.Bahçe kaptanı görüldüğünde ayağa kalkılmalıdır. O kaptan baktığında gözler kaçırılmalıdır. O kaptan bir tek kelime ettiğinde yer yerinden oynamalı ya da yarım saat düşünülmelidir. O kaptanın giyimi örnek alınmalıdır. Gelin görün ki, şimdilerde F.Bahçe'de kimler kaptanlık yapıyor. Siz de Schumacher örneği Van Hooijdonk'u kaptan tayin etseydiniz ya... Ama ne beis... Nasıl olsa beton yığınları yükseliyor... F.Bahçe kaptanlığının ne önemi var ki?.. Tarihi bilmezseniz, tabii ki önemi olmaz. Tarihlerini bilmeyenlerin sonu da mâlûmdur.