Fenerbahçe'nin resmi internet sitesi, geçenlerde hayli ilgi çekici bir açıklama yayımladı. Şöyle diyorlardı, "Son yedi ayda kulübümüze tam 260 oyuncu transfer eden spor basınını ciddiyete davet ediyoruz" falan gibilerinden... Sonra bazıları aynı Fenerbahçe sitesini, sürekli haber yalanladığı için kınıyor yazılarında... Önce aynaya bakacaksın, sonra başkalarına beyler! Yapma Öcal ağabey! Sevgili ustam ve ağabeyim Öcal Uluç'un geçen cumartesi günkü köşesini keyifle okudum yine... Ancak bir yerine itirazım var. Galatasaray'lı ilgili yazısının "Ahmet Çakar diyorsa ciddiye alınmalıdır" şeklindeki bölümündeki bu görüşüne, ne yazık ki itibar etmem mümkün değil... Çünkü bundan dört sene önce Selçuk Dereli için "Türkiye'den bir hakem UEFA Hakem Komitesi'ni arayıp, Denizlispor-Fenerbahçe maçını ihbar edince, komite de Dereli'yi bir alt kümeye düşürdü. Bu komitede kankalarım var, bilgi kesindir" demişti. Ben de taaa o günden bugüne Çakar'ı yalancı ilan ettim. Neden mi? Dereli, o ihbardan sonra A klasmanda neredeyse 20'den fazla maç yönetti de ondan... Bilmem anlatabildim mi Öcal ağabey? Sen sen ol, sakın ola ki doktorun palavralarına kulak asma! Bursa'nın öfkesi! Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, Galatasaray Başkanının şampiyonluk yarışında sadece Fenerbahçe'yle yarışacaklarını söylemesine bozulmuş. Hiç üzülme Sayın Yazıcı; onlar birbirleriyle yapacakları yarışmaya takmışlar... Baksanıza geçen sezon bittiğinde Aziz Bey ne demişti; "Biz Galatasaray ve Beşiktaş'ı on puan geçmiştik, ama Bursaspor'u hesaba katmamıştık..." Daha ne olsun ki... Polat-Yıldırım aşkı! Galatasaray Başkanı Adnan Polat, bir televizyon programında, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a müthiş dostluk, kankalık çizgisinden neredeyse ilan-ı aşk edecekmiş! Galatasaraylılar çok öfkeli, bir kere bunu bilesin Sayın Polat! Sonra, bu yakınlaşma diyorum, acaba Adnan Sezgin üzerinden mi oldu? Ne alakası mı var? Canım öylesine aklıma geldi. Baksanıza, Fatih Altaylı başta olmak üzere milletin aklına, kulağına neler neler geliyor... Antu Com'a çok üzülüyorum! Fenerbahçeli taraftarların en koyu sitesi Antu Com, en pahalı marka çantalara takmış durumda. Yahu kafayı bozacaksınız be! Hasan Ali bile kaç defa üzerine basmasına rağmen 2006 Denizli olayını açıklayamadığına göre, en iyisi vazgeçin bu sevdadan... Aurelio'ya 8 maç şartı var da, Tekke'ye ne var? Beşiktaş, bence, bir aksilik olmazsa, Quaresma'dan sonraki en iyi transferini Marco Aurelio'yu alarak gerçekleştirdi. Bunu yaparken de, bir gazetedeki habere göre, sekiz maçlık tuhaf bir şart koymuş... Peki, aynı şartı daha Beşiktaş'a gelmeden sakat olan Fatih Tekke'ye koydunuz mu? Hayır, Marco gelir gelmez milli takımda oynadı da, garibime gitti hani... Tuncay'a ayıp ediyorsunuz! Milli Takım, Kazakistan maçında son adam olarak kullanıp resmen harcadığı Tuncay'a, Kadıköy'de de aynı işkenceyi çektirdi. Ayıp ama... Siz, Hiddink ve yardımcıları, tekrar soruyorum, Tuncay'ı hiç bu görevde oynarken gördünüz mü? Kazandık, ama yarım saat on kişi oynayan takıma karşı ıkına sıkına... Neyse ki, Aurelio ve Emre maçı hem oynadılar, hem tuttular... Fanatik; ne yaptın yahu? Spor gazetelerinin içinde en ehven-i şer'i Fanatik'tir, bence... Ama gelin görün ki, orada da geçen gün Fenerbahçe'yle ilgili tarihi bir palavra vardı. Kim yazdı bilemem. Necil Ülgen kardeşimi aradım, durumu izah ettim, ama kimin yazdığını sormadım. Yahu kimsen; Fenerbahçe, 195l-52 sezonunda alt yapıdan kimseleri oynatmadı. O yeniler, Karabomba Akgün, Canavar Burhan, Laz Orhan, Apo Abdullah Matay, Kuru İlhan ve Kiling Selahattin (kaleci) idiler. Hepsi de transferdi çokbilmiş beyim... Ben sana lakapları ile yazdım ki, hani doğruyu daha bir öğrenesin diye... Gönderilenlere gelince. Onlar da Selahattin Torkal, Samim Var, Halil Özyazıcı ve Erol Keskin idi... Gönderilmediler. Onlar, Adalet'in yüksek ücretini kabul edip gittiler. Yani bizim futbolun en çeçiği burnunda profesyonelleri oldular... Tamam mı? İstersen fotoğrafla da kanıtlarım... Referandum! Eh, ben niye geri kalayım ki, bu konudan... Darbe anayasasına bu ülke yüzde 92 ile evet demedi mi? O gün "evet" diyenler şimdi "hayır" diyorlarsa bundan doğal ne olabilir ki? Çünkü alışmışlar... Neye mi? Oyla gelemezsek, omzu kalabalıklara çanak tutarız, olur biter. Ama yine de bitmiyor... Onlar sayesinde geliyorlar ve yine oy tokadı ile gidiyorlar. Yani alışmışlar bir kere... Sonra bunlar, "İstanbul'u kazandık. O iş bitti. Aman sandıklara göz-kulak olun" diyerek yalan söyleyenleri taltif de ediyorlar. Ben tam ortada bile olsam, sırf bu kafalar için "Evet" diyeceğim...