Final utanmazlığı!

A -
A +

Milli Takım için final oynar, finali de kazanır diye görüş bildirenler, belli ki, bu ülkenin Aziz Nesin'i tarafından, tenzilatla da olsa, belirlenmiş kesiminin nabzını iyi tutmuşlar. Yahu adamda biraz arlanma olur... Arjantin, Brezilya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi dünya şampiyonlukları bulunan ülkeler duracak, biz final oynayacağız... Biz kimiz ? Fedarasyonun kuruluşununu baz alırsak, 1923'ten bu yana, yani 79 yıldır sadece ve sadece 2.5 yıllığına G.Saray futbol takımı ile Batı'ya kafa tutabilmiş bir futbol meraklıları ülkesiyiz... Var mı başka icraatınız? Var... Ne var bakalım?... 1950'de Dünya Kupası'na bir maçla katılma şansını yakalamış, ama maddi imkansızlıklar sebebiyle gidememişiz... 1954'te gitmişiz, Kore'yi yenmekten öteye geçememişiz... Sonra 48 yıl yok... 1996 ve 2000'de Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılmışız. Aferin! Kimin sayesinde? Fatih Terim denen zat-ı muhterem sayesinde... Kimlerle? Bu beyin bulup, hazırladığı, yetiştirdiği çocuklarla... Bugün durum nedir? Dünya Kupası finallerindeyiz. Kimlerle?.. Yine Terim'in çocuklarıyla (çoğunlukla)... Hoca mı? 2000'de Denizli ise, 2002'de Şenol... Olsun, Çok fark etmez zaten... Var mı başka icraatın? Nerede anlı-şanlı takımların? En ünlülerinden biri Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekmiş, diğeri 6'lık ve 7'lik maçlarla can sıkmış... Avrupa Kupaları'nda hep ilk turda gitmişsin. Haaa şimdi durum ne? Terim'in çocuklarının çoğunun pili bitmiş... Çoğu gittikleri Avrupa takımlarında, ordunun savaşan kısmı yerine, büroda görev yapan geri hizmetine konmuş... Sakatlıkları üç-dört haftada bir tekrarlayan, kronik arızalılar var. Bir hoca ve onun nüfus kağıtları da eskiyen çocuklarıyla bu kadar gidilebilirdi. Zaten tekrar ediyorum; Batı'da ses getiren, korku olan, özellikle futbolda ezilmiş ülkelerde taraftar toplayan, eleme oyunları öncesi kur'a çekimlerinde üst torbalara tırmanan falan Türk futbolu değil, Terim ve çocuklarıdır. Kimse bu gerçeği inkâr etmeye kalkmasın! Ya da bana, iki-üç aydır final naraları atanlar, bunun dayanağını göstersin. Neye dayanarak final diyorsunuz? Haaa, verin bana 17 Mayıs 2000'de Kopenhang'da şampiyon olan kadroyu ve de her şeye rağmen Lucescu'lu ilk G.Saray'ı, o zaman sizinle finali tartışırım. Peki şimdi? Buraya kadar gelip, ülkemizin tarihindeki en büyük tanıtımı yaptık. Bu bile çocukları ve hocalarını bağrımıza basmak adına bir başarıdır. Sen daha büyük işler bekliyorsan, ey finalci kardeşler, o zaman önce kendi liginizde hakemlerle, fedarasyon başkanıyla bu kadar uğraşmayacaksınız. Yöneticiler birbirlerini karalama yarışından vazgeçecek. Basın, televizyonu ve gazetesiyle basın olacak, palavra sıkma, sansasyon meraklısı değil... Öyle her önüne gelen, futbol uzmanı olarak televizyon televizyon dolaşmayacak, gazetelerin köşelerine patronların hesap uzmanları, genel yayın yönetmenlerinin damatları oturmayacak. Sen önce bunları hallet, sonra final iste... Zaten Terim hocanın iki yıllık ayrılığı canımıza okudu, bari gölge etmeyin! Durum giderek vahamet giöstermektedir, ey finalci kardeşler! Terim'in kuşağı eskimektedir. Futbolcunun can düşmanı olan nüfus kağıdının eskimesi gerçeği ile karşı karşıya kalınmıştır. Dua edelim de, Terim, bir kere daha ya kendi takımına yeni bir kuşak aktarsın veya sizlere, teknik adamlara kendi dışındaki cevheri göstersin! Yoksa, siz finalciler daha çok hoca asar, her gün yeni, kadınlı erkekli yazarlar üretirsiniz. Tam yazıya noktayı koyacakken, İsveç, koca Arjantin'i elemez mi? Bak sen şimdi... Hani, şu anlı şanlı Türk spor medyasının "köy takımı" yaftasını yapıştırdığı İsveç... Ayıp, hiç Türk spor medyasına ihanet edilir mi? Sonra İsveç kim ki?.. Adamın bir dünya ikinciliği, bir dünya üçüncülüğü var... Hadi kuşakları bir birine karıştırmayalım. ama, bizim anlı şanlı spor medyasının en azından İsveç'in Avrupa'nın en iyi kontratak oynayan takımı olduğunu, hem de ta köklerinden beri, bilmesi gerekirdi... Ama nerdeeee? Bak sen şu köy takımına... Hem de grup lideri olarak ikici tura çıkıyor. Peki biz? 48 yıllık özlemi gidermiş olmanın huzuru ve mutluluğunu yaşamaya çalışırken, final ve kupa böğürenler yüzünden 2002 Dünya Kupası'nın keyfini bile çıkaramıyoruz. İsveç mi? Hani şu anlı şanlı spor medyasının köy takımı, ikinci turda abiler... Uzun yazmayı hiç sevmem... Bizim spor sayfası mutfağının usta aşçısı Mazlum da kızacak ama, ne yapalım, zorunluluk duydum... Bakın kabloluda bulunan Fransız kanalı TV-5'in önceki akşamki yorumuna... "6 yıl önce, Aime Jacquet'in büyük emeklerle kurduğu ve çağın sistemini aşıladığı büyük Fransa, iki büyük zaferle ülkesine sportif alanda gururların, sevinçlerin en büyüğünü yaşatmıştır. Bu yüzden kendilerini ağır biçimde eleştirmeyelim, onları yine kucak açarak karşılayalım. Çünkü bu muhteşem takım artık yıpranmış, eskimiş ve misyonunu tamamlamıştır. Dün, Dünya Kupası'nda İtalya'yı penaltılarla elerken yanımızda olan direkler bugün karşı taraftaydı. Dün Avrupa Şampiyonası'nın uzatmasında topu elle tutup penaltı yapan rakiplerimiz, bugün bunlardan ders alıp doğruları yaparak bizi kupa dışına attılar. Hocamız, bir gün Zidane'sız kalınabileceğini hiç düşünmeyip, onsuz bir sistemin araştırmasını yapmamıştır. Başarılarına giden yoldaki tek hatası budur. Ama kimseyi suçlu sehpasına oturtmak doğru olmaz. Bu Fransa, ülkesi adına görevini yapmanın huzuru içinde olmalıdır. Bizler de onları aynı anlayışla bağrımıza basmalıyız..." Öf be, amma da bizim medyaya benziyor ha!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.