Beşiktaş lider... Tamam... Takım oyunu açısından şu andaki en birinci topluluk... Tamam... Daha önce izlediğimiz futbolcularda oyun tekniği açısından gelişmeler var... Tamam... Ama bütün bu artıların yanında bir de "Maç zaten bitti, fiyakamıza bakalım" gibi bir büyük yanlış az kalsın puanların uçmasına neden oluyordu... Hani Şenol Hocamızın kulağına küpe, maçı bu hale getiren öndeki, Oğuzhan da dahil zat-ı muhteremlere da uyarı olsun...
Bilen de dalar yazar, bilmeyen de...
Deniz Çoban'ın, malum hakemlikle uzaktan yakından uyuşması mümkün olmayan tavrından sonra, bizim yazılı, sözlü medyanın "Kollamacıları" hemen röportaj işine daldılar. Bunlardan biri de Hürriyet'teki Ayşe Arman'dı... Benim bildiğim bu bayan meslektaş başka(!) konulara dalardı. Bu defa tutmuş, büyük bir yanlışın içinden iş çıkarmaya çalışmış. Ama desenize, aynı gazetenin spor sayfaları ülkenin resmi tek televizyonunun programlarını bile "Hesaplı" biçimde duyuruyor...
Şota ile devam mı?
Şota iyi futbolcu idi... Tamam... Gol kralı da oldu... Tamam... Trabzon'da onu sevmeyen adam yoktur belki de... Tamam... Ama hep söyler, hep yazarız, iyi futbolcu olmak aynı zamanda iyi teknik adam olunur anlamına gelmez. Kadro alternatifli ve de bizim ölçülerimize göre kaliteli de... Acaba derim, Trabzon'da "Bir bilen" var mıdır? Biraz daha mı bekleyelim? Ama atı alan Üsküdar'a yanaşmak üzere...
Dün dündür, bugün de bugün!
Rahmetli Süleyman Demirel'in neredeyse atasözü haline gelen bu söylemini unutmak mümkün mü? Eh, "Bu hakem bir daha bu statta maç yönetemez. Maç verilirse, olacaklardan ben sorumlu olmam" demecini kendi ses ve kendi görüntüsünden duyuran kişi bir süre sonra, aynı hakem için "Bu hakeme teşekkür ederim, oyuncumuzun 'ihlaline' dokunmadı" diyorsa, yine kendi sesi ve görüntüsünden, o zaman hakikaten seni unutmayız Sayın Demirel!
Suni olana hayır da, doğala da mı?
Efendim; suni çimde ısınmak risklidir. Adale sert zeminden zarar görüp verimli olmayı engelleyebilir. Bu nedenle yardımcı hakemle birlikte gider geliriz. Peki, zat-ı alilerinizin stadında da mı her yer suni çim? Bildiğim kadarı ile orada değişecek oyuncu kalenin arkasından çağrılır. Dedik ya geçen hafta; benim ülkemi müstemleke olarak görenlere gözünü kapatan, eyyam şampiyonları asıl kabahatlilerdir. Kimler mi? Onlar kendilerini bilirler. Zaten apaçık da ortadadırlar.
Galatasaray kime borçlu?
Galatasaray bizim Batı'ya açılan penceremizdir. Neredeyse on günde bir gidip UEFA'ya hesap veriyor. Ve de, "Ne olur bizi bir sene daha idare et" diye yalvarıyor. Mesele ne midir? Efendim; 90 milyonluk açık varmış, bunun 20 milyonunu kapatmışlar, gerisi için de zaman dileniyorlar. Ayıp be! Bir Divan toplantınızda veya genel olağan, ya da olağanüstü genel kurulunuzda sizi bu hale getirenlerden neden hesap sormazsınız? Büyük serveti olan bu kişiler "Alın şu 20 kağıdı" falan neden demezler... Ara transferde 11 oyuncu alan bir başka kulüp var mı dünyada? Ben olsam, İsviçre uçağına bineceğime, içerden tahsilat yolunu seçerim... Unutmadan; Şu Celtic takımında kaptan olan Brown isimli bir oyuncu gördük. Neredeyse bir Melo... Yaşı da 30 imiş. Hani hesap bilmeyenlere tavsiye olunur...
Milli Takım mı?
İki maçta 4 puan. Aslında, böyle bir duruma gelindiyse hiç de küçümsenemez. Öyle ya, ya 6 puan gerekseydi Hollanda'nın ihtiyacı olduğu gibi... Kadro mu? Eh, elde ne varsa... Ama özellikle bu deplasman oyunu için Burak önemliydi. Bakalım Terim Hoca, rakip savunmanın hangi negatif yanlarını kiminle cezalandırmayı planladı? İşin aslına bakarsak, her şey tek bir oyuncumun bile oynamadığı üçlü savunmanın düştüğü İzlanda maçı ile başladı. Hayırlısı diyelim... Fransa da Haziran ayında yaşanır bir yerdir be...
Tuğrul Yenidoğan kardeşimi 52 yaşında kaybettik. TV'de ne programlar yaptık onunla... Belgeli, ispatlı, şahitli. Yani bugün palavra atanlar gibi değildi. Hatta birileri reklamlarını bile kesti bizim yüzümüzden... Mahkemeye bile düştük. Ama hepsinden de yüzümün akıyla çıktık. Şimdi bir dileğim var; rahmetlinin, kimsenin elinde olmayan belgelerinin, hakkım mı bilemiyorum ama bana verilmesini talep ediyorum. Çünkü başkası çıkıp da kullanamaz... Tuğrul'u ancak böyle yad edebiliriz.