Futbolcu kaçırma üstadı!

A -
A +

İnsanlar dünü unutarak nasıl da yangın yapıyorlar hayret ki hayret! Mesele ne mi? Efendim; Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım, tutmuş işine geldiğinden televizyona bağlanmış. Konu malum; Mehmet Topuz kardeşimiz. Demişler ki, "Beşiktaş, oyuncuyu kaçırmış durumda, baskı altında tutuyorlar..." Yok yahu! Peki, bu oyuncu kaçırma metodu kimlerin tekelindedir? Siz, aynı Yıldırım Bey, Hakan Bayraktar'ı, o zamanlar bir ihaleyi hayata geçirmekte olduğunuz Polonya'ya kaçırmadınız mı? Tıpkı, Ergun Gürsoy'un, Hasan Vezir'i yatla tüydürdüğü gibi falan... Bu ayıp bu ülkenin özellikle büyük kulüplerine mahsustur. Dolayısıyla kimsenin kimseye pislik atmaya hakkı bulunmamaktadır. Destur! Galatasaray'da kimler pes diyecek? Geçtiğimiz sezon, hatta ondan önceki şampiyonlukla sona eren sezonun son haftalarında da Galatasaray'da yedi adet teknik direktör olduğundan söz etmiştim. Sırasıyla Başkan Adnan Polat, Haldun Üstünel, Adnan Sezgin, Skibbe, sonra Bülent Korkmaz, Cevat Güler ve de diğerleri... Şimdi Rijkaard geldi. Gitmiş olanların dışında kalanlar da istifalarını çoktan vermişlerdir. Yani Galatasaray'da keşmekeş, otorite boşluğu sona erdi galiba... Bekleyelim, görelim mi? Galiba en doğrusu da bu... Topuz salatası! Fenerbahçe, futbolcudan önce kulübü ile anlaşıyor. Beşiktaş, kulübünden önce futbolcuyla anlaşıyor. Futbolcu "Ben Beşiktaşlıyım" diyor ama daha önce Fenerbahçeli gibi durur da olmuş... Galatasaraylı eski bir yönetici de kendilerinden olduğunu dile getiriyor. Bu ne biçim ülke be! Hayatım futbolun içinde geçti, hatta futbolun içinde doğdum. Hiç koyu İnterli, hasta Liverpoollu, fanatik Manchesterli, çılgın Milanlı, ölesiye Real Madridli, titrek Barcelonalı oyuncu duymadım, tanımadım transfer süreçlerinde... Şimdi Topuz ya bugün, ya yarın iki büyükten birine gidecek... Ama hangisine? Bana ne! Ama o iki takımın karşılaşacağı haftalar medya ne hale gelecek, siz onu görün asıl... Vah vah! 27 Mayıs devrimmiş! Efendim; geçen hafta da yazmıştım, bundan böyle maçların bitiminden yararlanıp ülkenin başka meselelerine de zaman zaman gireceğim. Hulki Cevizoğlu, ki, bana göre bu tip programların bir numarasıdır, son programına Bedri Baykan muhteremleri telefonla katıldılar. Ve dediler ki, "Peşinden çok modern bir 1961 Anayasası geldiğinden 27 Mayıs devrimdir." Eh peki Bedri Bey kardeşim, o zaman adama sormazlar mı, Paşa dedeniz 1923'ten sonra 1950'ye kadar neden öyle bir anayasa yapmadı, yaptırmadı? Hadi diyelim Atatürk varken yemezdi. O zaman 1938'den sonra bir on iki yıl daha var 1950'ye kadar. Rahmetli pederinizle birlikte neden öyle bir anayasa yapmadılar? Desenize ülkeyi tek elden yönetmek varken, ne gereği vardı ki... Dünya Kulübü de böyle olunur! Önünüze dünya kulübü olma hedefi koymuşsunuz. Ya sonra? Üç sene önce son maçta şampiyonluğu kaybettirdi diye kovduğunuz hocanızı üç sene sonra göreve getiriyorsunuz. Peki, bu süreçte o hoca daha mı bilgilendi, daha mı ustalaştı acaba? Ya da kanındaki şeytan tamamen bünyesini terk mi etti? Yoksa soyunma odası ve idman sahası baskınlarına boyun eğeceği sözü mü alındı? Zaten son soru cevabını evet olarak aldıysa mesele kalmamıştır. Haa bir de şu Topuz'un menajer davası var. Aziz Bey'in kabul etmediği menajer... Peki, Gökhan Emreciksin'i alırken bu menajer iyi idi, şimdi mi kötü oldu? Sadri Şener de bunu yaparsa! Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener, İlhan Cavcav üstat hariç, günümüzdeki en deneyimli yöneticidir hemen hemen... Üsküdar Anadolu Kulübü'ndeki yöneticilik dönemlerini iyi bilirim. Ama gelin görün ki, yüzde 80'i yenilenmiş olmasına rağmen son maça kadar şampiyonluk şansını sürdüren takımını bırakıp gitmek, ya da olağanüstü kongre ile daha iyiyi yakalamanın zamanını yemek gibi bir yanlışın içine düştü. Şimdi futbolu iyi bilen Trabzon kentinin Şener'i kararından döndürme eylemleri var. Şener Başkan yönetimde temizlik yapmak istiyor da bu biçime başvurduysa, eskiden birlikte yöneticilik yaptıklarına sorsun, onlar bu işin formülünü iyi bilirler... Yazık yazık! KanalTürk rezaleti! Medya dünyamıza daha çok sermaye girişi olsun. Meslektaşların çalışma alanları genişlesin. Bunların hepsine, girenlerin gazetecilikle uzaktan yakından ilgileri yok ama günün koşulları içinde razıyız gene de... Ama KanalTürk'teki Telegol gibi kepazeliklere artık bir dur denilmeli. Geçen pazar akşamki programda daha önce izlemediğim programlardan pasajlar vardı. Midem bulandı. Ziya Şengül benim kadim dostumdur. En çok da onun için üzüldüm. Günün televizyonculuk modası buysa, çekin kuyruğunu gitsin... Yok yahu, yaşasın Ahmet Çakarlar! Nasıl olsa ahlak dibe vurdu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.