Futbolun gerçeği

A -
A +

Aslında söylenecek fazla bir şey yok. Çünkü, şampiyon olan takım, evsahibi Portekiz'i iki defa, dünya ve Avrupa futbol şampiyonalarını arka arkaya kazanmış tek ülke Fransa'yı ve de Avrupa futbolunun en iyi takımı diye nitelendirilen Çek Cumhuriyeti'ni yeniyorsa ne denebilir ki? Ama gelin görün ki, Türkiye'de televizyonlarda yorum yapan, gazetelerde yazı yazan, özellikle futboldan gelmiş yazarlar başta olmak üzere bütün kalem erbabı Yunanistan'ın futbol oynamadığını, sadece savunma yaptığını öne sürüyorsa, bu şampiyonluk Yunan takımı açısından daha da önemlidir. 15-20 gündür yazıp duruyorum. Futbol oynanmaya başladığından bu yana bütün sistemler savunma prensipleri üzerine kurulmuştur diye. Dünyada bugüne kadar hiç bir teknik adam oyunu önden arkaya doğru düşünüp planlamamıştır. Ama bizde ne yazık ki böyle düşünülüyor. Öyle olunca da Yunanistan'ın kazandığı zafer, bir tarafından çamurla sıvanmaya çalışılıyor. Dün akşam da, iyi top kullanan, kolay adam eksiltebilen oyuncu sayısı bir hayli fazla olan Portekiz'i savunma havuzunun içinde hemen hemen hiç pozisyon vermeden boğup öldürdüler. Kenara doğru oyunu yayıp defansın balansını bozma stratejisi de, Yunan takımının gereğinde savunma yayını çok iyi organize ettiğinden sonuçsuz kaldı. Televizyonlara, radyolara yaptığım yorumlarda hem Fransa, hem Çekler hem de Portekiz için 'Duran toplara, hele hele yüksekten gelenlere çok dikkat etmeliler' yorumunu yapmıştım. Zaten günümüz futbolunda dar alan presi üzerine rakibi oynatmama anayasası, duran topların gol için en büyük umut olduğu sağlam gerçeğini ortaya koymaktaydı. Ama Yunan takımı sadece bu limana sığınmadı. Grup maçlarından sonra fazla adamla çabuk ve dikine hücuma yönelmeyi de iyi becerdi. Öylesine ki, bu güçlü rakiplerini bölüp bölüp kısa sürelerde de olsa baskı altında tutmayı becerdi. Öteden beri ve bu turnuva içinde de yazıp duruyorum; artık takım oyunu içinde, yani takım oyununa uyabilen yıldızlar, yıldızlık görevini becerebiliyorlar. Ama bizde kafalar hala önce yıldızların maharetinden yana. Bu Avrupa Futbol Şampiyonası, şu gerçeği bir kere daha bütün açıklığıyla net bir biçimde ortaya koydu, o da; futbol artık kolay sonuca gidilebilen bir oynu olmaktan çıkıp, kazanılması zor bir olgu haline gelmiştir. İyi bir takım oyunu, sabır, sistem ve bütün bunların içinde, bunlara uyabilen maharetli oyuncular başarı formülünün sınırlarını çizmektedirler. Bu pencereden bakamayıp eski kafayla, eski yıllarda yaşayanların ne Yunanistan'ın zaferini anlamaları mümkündür, ne de çağın gerçeklerini. Asıl korkum da, bu kafaların Türk futboluna Milli Takım ve kulüpler bazında zarar vermeleridir. Şimdi Türkiye 2006 Dünya Kupası Grup Elemeleri'nde hem son Avrupa Şampiyonu, hem de çeyrek finalistlerinden biriyle oynayacaktır. Şapkamızı, özellikle Ersun Yanal'ın şapkasını önüne koyup, iki yıl önce elde edilmiş forsu kaybettirmemesi gerekir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.