Lise kökenli oluşu ile gururlanan, buradan hareketle diğer bütün kulüplerimize oranla sanki daha çağdaş yönetilen, dolayısıyla da bünyesinde daha batılı ve kulüpçü görünenler, hatta olanların var olduğu Galatasaray'ın haline bakınız! Biraz uzun oldu giriş cümlesi ama, gerekliydi. Çünkü bugün yönetimde bulunan Cüneyt Tanman bir gazetede özellikle de kendi takımı ile ilgili yazı yazmakta ve de bir TV kanalında yorum yapmaktadır. Varsa bugüne kadar benzerine rastlayan beri gelsin. Bitmedi... Yine iyi Galatasaraylılığı ile bilinen Sayın M.Ali Yalçındağ da başında olduğu bir kuruluşun sponsorluğu ile ezeli rakibini ihya etme yoluna gitmiştir. Sanki son üç senede rakibinin, Şampiyonlar Ligi'nden kendi kulübüne yağdırdıklarını eşitleme eylemi gibilerinden... Sizce Galatasaray nasıl bir yolda?
Nerede Bilic, nerede Şenol!
Baktım Beşiktaş'ın geçen sezon kadroya bile girmede zorluk çeken, girdiğinde de hemen bir kementle kenara alınan veya yedek kulübesine çakılan oyuncuları Şenol Güneş'le havalanıvermişler... Oğuzhan gibi bir cevher bize geleceğin 50 milyon avroluk ismi olabileceğini sergilerken, Olcay'ın sıska bacaklarının dolduğunu, yıkılmadan gittiğini gördük. Kerim sanki motorize birlik gibi uçuyor. Ben bu maçtan önceki hazırlıklarda Serdar'ın da ön liberoda çok iyi işler becerebileceğini gördüm. Çok şükür ki Atiba ne sağ, ne de sol bek oynatılacaktır... Bilic mi?
Şota, doğru yolda mı?
Şayet bize ulaşan bilgilerdeki gerekçe doğruysa, Şota, henüz bir profesyonel takımı yönetecek kıvama gelmemiştir. Mesele mi? Devre biterken Medjani ki, savunma oyuncusudur, Özer'e yanlış pozisyon aldığı için bozuluyor. Hafiften atışıyorlar. O da ne? İkinci yarıda Medjani yok... Sebebi de bu atışma imiş... Yahu Şota kardeş; sen onca yıl futbol oynadın. Bu işlerde kalecilerle savunmacıların bunu yeri geldiğinde hep yaptığını bilmiyor musun? Yoksa Özer hakiki Trabzonlu diye mi?
Bence yılın olayı!
Fenerbahçe'nin Eskişehirspor'la oynayacağı sezonun ilk lig maçına Louis isimli bir küçük futbol meraklısı gelip, Van Persie'ye olan tutkunluğunu göstererek yılın olayını gerçekleştirmiştir. Ailesi ile Saracoğlu'na gelen Louis'in tavırları sanırım herkesi çok duygulandırmış ve mutlu etmiştir. İşte benim spor dünyamda özlemle beklediğim bir tablo idi bu...
İlk haftadan göze batanlar!
Ligin ilk haftasında beğendiklerimi ve beğenmediklerimi kısaca sıralayayım. Sivasspor'un Atletico Madrid forması bir harika...Şık ve görkemli... Kimin aklına geldiyse kutlarım... Eto'o emekli mi oldu derken, iki adet ustalık kokan, son yıllarda sahalarımızda hasret kaldığımız goller attı. N'Doye, şayet çabuk uyum sağlarsa, Trabzonspor'un en etkili silahı olur. Hamza kardeşimizin Burak yorumları siyahla beyaz kadar farklıydı. Hiç yakışmadı. Ve de üç yıllık sözleşme imzalayan Melo yoksa yine mi tüydü? Eh, iki maçtır ortalıkta yok ya... Fenerbahçe transfere doymadı ve Volkan'la Ozan'ı da aldı. Bir Cezayirli de yolda... Etti mi 20 adet ilk onbir oyuncusu... Dert olur, şimdiden söyleyeyim... Az kalsın unutuyordum. Hikmet Karaman ile santrforu trajedisinin kurbanı futbolcu olmuş... Ne var yani, penaltıyı atmak istemek suç mudur yahu?
RTÜK kararları!
Çok şükür ki, artık bize göre sol kanattan inen bir futbolcunun ne yaptığını görebileceğiz. Ancak ne var ki, şunu hemen ifade edeyim. Topun ölü olduğu anlar sakatlıklar su molaları veya oyuncu değişiklik anlaradır. Öyle auta çıkmış bir topun veya taç atışı için beklenen topun anları ölü anlar değildir. Hele hele bir serbest atış için baraj yapılması anı veya oyuncunun topu yerine mi koydu yoksa ileri mi aldı anları değildir. Yayıncı kuruluş bu cinliğini derhal bırakmalıdır. Çünkü o anlar hiç bir hakem tarafından oyuna ilave edilemez. Lütfen sadece tedaviler veya oyuncu değişiklikleri sırasında bant reklamı veriniz.
Spor kültürü denen şey!
Manchester United-Brugge maçı öncesi karşılaşmayı anlatan kardeşimiz, bu maçın biletlerinin bir ay önce bittiğini söylüyor. Yani daha rakip bile belli olmadan biletler tükenmiş. İşte taraftar bilinci ve de spor kültürü... Zaten bu konuda İngiltere'yi henüz geçen olmadı...
