Gel de Hitler'e imrenme!

A -
A +

Gel de Hitler'e imrenme! Olayın üzerinden bir hafta geçti ama, bizim sütunun yazıları bittikten sonra meydana geldiğinden, yazmak sorumluluk ve görevini hissettim. Hâle bakın! Bir televizyonun rezil programlarından birinde, anası ile birlikte şöhret olma yarışına çıkmış bir genç, canıyla ağır bir bedel ödemiş. Cenazesinde tabutu Türk bayrağı ile örtüldü. Buna gereken tepki, olması gerektiği gibi her kesimden geldi. Ama bana göre çok daha önemlisini bu ülkenin köşe ahkâmcıları kaçırdı. Yine hâle bakın! Cenazede bir kadın, "Ayol, Caner (ölen gencin yolundan gelmiş biri) , kafanı kaldır da, o güzel gözlerini görelim" diye adeta yalvarıyor. Birkaç başka bayan, ellerinde cep telefonu kamerası ile bu güzel gözlünün veya tabutun fotoğrafını çekiyor... İşte benim asıl meselem bunlarla... Vallahi Hitler'e özenmediysem adam değilim. Bunları gettolara toplayıp, yakacaksın. Yağlarından sabun yapmak zarar verir, toprağa gömeceksin, bitecek...Türkiye'nin, eski onurlu, gerçek sosyal yapısına kavuşabilmesi için böyle bir soykırıma, vallahi de billahi de çok ihtiyacı var... Yoksa ne o programlar biter, ne de o programlardan zengin olanlar... Gerisi de işte böyle ölümlerdir... Bravo Sayın Vali! İstanbul'un sayın valisi, "Beşiktaş tribünlerine asılan o pankartlar cezasız kalamaz" buyurmuşlar. Doğrudur. Doğrudur da, yaka-paça tribünden, henüz minicik bir yanlış bile yapmamışların atılışı ve sonra da ağız-burun dümdüz görüntüleri cezasız kalmalı mı? Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük kentindeki futbol meraklıları, bu kentin statlarında özgürce maç seyretmek hakkından yoksunlarsa, bu cezasız kalmalı mı? Peki, bu nasıl mı düzelir? Eh, ben vali değilim ki... Onu en iyi siz bilirsiniz, sayın vali... Bizi kötü aldatmışlar! Halterciler... Onca ağırlığın altına girip, rekorlar kırarak Milli Marşımızı dinlettirdiklerinde tüylerimiz diken diken olmuştu. Ama o da ne? Tepeden tırnağa çamur... Seks skandalı mı, doping mi, aldatmaca mı, her türlü melânet var... Basketbolcular?.. Büyük bir hezimetten sonra tam bir pislik yuvası gibi... Birbirini istemeyen, birbirine kapris yapan, birbirinin ardından atmadığı çamur bırakmayan, havalara girip arkadaşlarını küçük görenler... Hatta dopingci bile var... Yani ne istersen var... Hani nerede o 12 Altın Adam? Şimdi ne mi oldular? Vallahi, araştırıp sormadım, en ucuz, en değersiz maden hangisi diye... Aaaa bir de yüzmeden fışkırmaz mı, bir doping iddiası daha... Başarılı olmayı bile beceremiyoruz vesselam... Anelka ne dedi? Fenerbahçe'nin yıldız oyuncusu Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajda, kendisine, "Türkiye'nin en iyi futbolcusu kim?" şeklinde sorulan soruya, hiç düşünmeden Hakan Şükür diye cevap vermiş. Hatta bir özel maçta onunla beraber oynamaktan büyük keyif de aldığını söylemiş. Şabancılara duyurulur. Hakan Bilâl'in uçan ödülü! Antu-com sitesi midir nedir, hani şu Fenerbahçeli fanatiklerin buluşup, yazıştığı... Hah işte orada Hakan Bilâl Kutluap, yılın yöneticisi ödülüne lâyık görülmüş... Tam isabet... Aaaa o da ne, başkanla sürtüştüğü için ödül isim değiştirerek "Onur ödülü" adı altında yönetim kuruluna ve başkana lâyık görülmüş. Ne cumhuriyet mantığı değil mi? Daum'u alkışlamaya devam edin! F.Bahçe tribünleri, Beşiktaş maçından sonra kendisine sahip çıkılmadığı gerekçesiyle ağlayan Daum'a sahip çıktı. İyi de, Kayserispor'la 40 bin kişi önünde oynayan o F.Bahçe'nin koca bir ilk yarıyı tek uç adamı ile geçirip, soyunma odasına 0-0'la gidişine ne demeli? Anlaşılan o ki, tribünlerin desteği bu işin bilinmesinden değil başka bir kaynaktan kaynaklanıyor... Bu nasıl güvendir böyle?.. Beşiktaş yönetiminin, son F.Bahçe yenilgisinden sonra yaptığı toplantıda teknik direktör Rıza Çalımbay'a güven tazelenmişti. Başkan da, Ankara'da aynı topa girdi ama, ardından da Del Bosque'yi göndermenin yanlış olduğunu itiraf etmiş. Doğru söze ne denir? İyi, hoş da, o zaman neden menajer arayışına girişilmiştir? Öyle ya, teknik direktörüne güvendikten sonra, başka elemana ne gerek var? Kimseye böyle piyango çıkmamıştı... Şu Beşiktaş'a hayret etmemek mümkün değil... Öyle ya, Scala, Lucescu ve Del Bosque piyangolarını elinin tersiyle iten bir kulüp, artık amorti bile zor yakalar...Yazık! Hem de Kleberson, Ailton, hatta hatta Youla gibi transferlerle nerelere gelindi? İbrahim Toraman, Milli Takım'da Alpay'la tandemi iyi oynarken, neden Gökhan'la denenmez? Hani mesela... Hiç Ailton'un olduğu takımda Sergen de olur mu? Hani mesela... Madem ki, Ronaldo bir sezon önce Konya yolundan döndürüldü, o zaman neden bırakıldı? Hani mesela... Ahmet Yıldırım gibi uluslararası deneyimi de olan bir çok yerin adamını izledin mi Rıza kardeş? Hani mesela... F. Bahçe, Terim hocaya teşekkür etmeli! Daum'un, Volkan'ı oynatmaya hiç niyeti yoktu. Onun için varsa yoksa, Rüştü... Acaba neden? Daum'un, Selçuk'u da oynatmaya, en azından ilk onbir futbolcusu yapmaya niyeti yoktu? Ama Fatih Terim, Milli Takım'da iki oyuncuyu da banko yapıp, verim alınca, bir piyango da F.Bahçe'ye vurdu... Eeee, Terim aleyhtarlarına duyurulur... Fatih Tekkeciler ne durumda? Bu ülkede, G.Saray'ı 12 sene, Milli Takım"ı da 14 sene sırtında taşımış Hakan Şükür'le, daha hiçbir takımı sırtına bile alamamış Fatih Tekke'yi kıyasladılar. Hadi müritlerini bir kenara bırakın, Doğan Koloğlu gibi bir ağabey de, açık ve net, bu ihanetin içindeydi... En azından şu yukarıdaki iki gerçeğe hürmeten bu yapılmamalıydı. Ne oldu sizin Fatih? Haaa... Ne kafa golleri atıyordu ama değil mi? Necati haklıydı! Necati ile Hasan Şaş, hiç de hoş görünmeyen bir tartışmanın içine girdiler... Hem de birbirlerine, az kalsın, vurmaya varana kadar... Peki, kim haklı? Tabii Necati... Çünkü o olaydan kısa bir süre önce Heinz'la Hasan paslaşma uğruna bir korneri hiç etmişlerdi. Ve bir yenisini daha ediyorlardı. Necati'nin isyanı, ceza alanına kadar taşınan savunmadaki arkadaşlarının da boşuna yorulmasına idi... Hiç, korner köşesine kendileriyle birlikte sıkışmış iki de rakip varken, paslaşma olur mu? Spor medyasından inciler! Bu hafta buraya bizim spor basınından bazı incileri aktarmayı uygun gördüm... Hemen başlayalım... Zeki Çol arkadaşımız, kendileri Futbol Federasyonu basın bürosundandır, yazılarında, Şenol Güneş'in, radikal bir karar alarak Fatih Tekke'yi orta sahada denemesi gerektiğini yazmışlardır. Şenol onu yaptı ve gitti. Altan Tanrıkulu arkadaşımız, F.Bahçe'nin mutlaka Ersen Martin'i transfer etmesi gerektiğini, hem de, üç defa yazmıştı. Yani Anelka'nın şimdi oynadığı yere... Ersen Martin ve Anelka... Vallahi birbirlerine çok benziyorlar(!) Alaattin Metin kardeşim, "Bu Tahkim'e de ne oluyor" diye yazdı. Ama Alaattin gibi, en azından iyi bir habercinin 1992'de çıkan 3813 sayılı yasayı bilip, Tahkim'in ne demek olduğunu öğrenmesi gerekirdi. Bir Daum, kaç Matthaeus eder? Haydaaa demeyin... Bir sosyo-matematik veya sosyo-sportif-matematik soru sordum... Biraz tuhaf ama açayım... Alman milli futbolunun en ünlü oyuncularının başında gelen, defalarca kaptanlığını yapmış Matthaeus, Macar Milli Takımı'ndaki görevinden ayrılıp, Yunanistan'ın PAOK takımına geçmiş... Kaça mı? Yıllık 550 bin euro... Sadece amatör futbolculuktan gelme, hiç milli takım çalıştırmamış Daum ise yıllık 2.5 milyon euro alıyor... Kariyer mi? Bir Stuttgart, bir, onbir puan öndeyken aldığı Austria Wien şampiyonluğu ve sadece bir dört sezonluğuna futbol oynanmış Türkiye'de üç şampiyonluk... Bu üç şampiyonluk da, o futbolun oynandığı dönemlere rastlamamıştır. Ne kariyer ama...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.