Gönüllü ipotek! Milliyet'te geçtiğimiz hafta bir haber vardı. Bizim Bilal Meşe yazmış. Bilal'in Beşiktaş'la ilgili verdiği haberler sapına kadar doğrudur. Bu nedenle köşeye aldık, hafiften yorumlayacağız. Haberde, önümüzdeki sezondan itibaren Sergen'in maç başına alacağı paradan 10 bin dolar kesilip, gelecekte kullanılmak üzere bir hesaba yatırılacakmış. Ve bu para birikip, iki yıl içinde 600 bin dolar olacakmış. Vallahi kim akıl ettiyse helâl olsun! Demek ki, Beşiktaş Sergen'in hâlâ yaşının adamı olmadığını fark etmiş, bir türlü olamayacağını da kestirmiş ki, kendi yapamadığını veya yapmayı düşünmediğini, düşünüp gelecek hazırlamayı uygun görmüş. Aslında birikecek olan miktarı da Sergen adına birinin kullanması gerekir. Yoksa Veliefendi'nin atları şişkoluktan (!) koşamaz hale gelir... Arif'in müthiş karnesi! G. Saraylı Arif, Z.Burnu'ndan alındığında ve de ilk maçına çıktığında, kulakları çınlasın Tevfik Ünsi ağabeyle yan yana izledik. Ve şöyle bir kanaate vardık; Bu çocuğun en büyük ve en çarpıcı özelliği topla direkt rakibinin üzerine veya kaleye doğru gitmesi... Öyle de oldu. Arif aynen böyle devam etti. Baktım şimdi 100 gole ulaşmış... 120 futbolcuyla oynamış, 8 hoca ile çalışmış. Demek ki, bizim Oğuz Tongsir'in dediği gibi, "Bundan birşey olmaz" çıkmamış... Çünkü o maçta yanımızda Oğuz da vardı. Nane ruhu! F. Bahçe'nin, G. Birliği maçından sonra, gerek bazı teknik adamlar ve de çokça spor basını, "F.Bahçe'nin ruhu canlandı" gibi bazı, artık günümüz futbolunda yeri kalmamış, çok Doğulu bile sayılamayacak yakıştırmalarda bulundular. Şunu anlatamadık... Çağın futbolunda, "Hadi koçum, hadi aslanım", "Ruhunuzun sesini dinleyin, canlanın", "Ben takımı iyi motive ederim" gibi antikalaşmış olgulara yer kalmamıştır. Ruha bir baktık, Denizli'de yine beyazların içine saklanmıştı. Medyaspor! Türkiye Gazetesi'nin arka kapağının arkasında, üstten zaman zaman bir-iki kutuda haberler yer alıyor. Bunlar, medya ile ilgili oluyor. Tabii medyanın spor bölümü ile ilgili... Yeni bir anlayış. Ses getirdiğine inanıyorum. Kim akıl ettiyse aklıyla bir yaşasın. Öyle ya, hep dışarıdan değil, bazen de içerden haber vereceksin. Delikanlı gibi... Rahat ol başkan! G. Saray'ın Divan Kurulu'nda, ekonomik durumu iyi olan bazı üyeler veya gönlü zenginler, kürsüden yardım isteyen başkan Özhan Canaydın'a, "Rahat ol başkan... Biz buradayız" desteği vermişler. Özhan başkan rahat olmasına olacak da, sizin rahatlıkla elleriniz ceplerinize gittiği zaman... Ya da G. Saray'a para kazandıracak bir beyin mesaisi ortaya koyduğunuzda... Öyle kuru kuruya rahatlık bu zamanda rahat ettirmiyor da... Terim hoca lüksten dönünce... G. Saray'ın Altay maçından sonra, hem Revivo, hem Baliç, hem Lukunku, hem Ümit Karan, bu lüksü G.Saray kaldırmaz diye yazmıştım. Baktım Terim hoca, İzmir'de birini kenarda oturttu. Değişiklik yaparken de, birini aldı, diğerini sahaya sürdü. Bu arada Hasan Şaş'ın, şayet o dönemde sakatlığı yoksa idi, oynatılmayarak ne büyük hata yapıldığı da maç maç ortaya çıkıyor. Bence Hasan daha sık kullanılsaydı, kim bilir belki de G.Saray'ın 3-5 puanı daha fazla olurdu. Altan Tanrıkulu'nu mutlaka okuyun! Sabah Spor Müdürü Altan Tanrıkulu, Mustafa Denizli'nin sözüm ona basın toplantısını yazmış. Ben de aynı yazıyı geçtiğimiz cuma günkü dersim sırasında öğrencilerime okudum. Altan'ın yazdıklarından ben utandım. Öğrenciler basın toplantılarının böyle kaleme alındığını bilmediklerini dile getirdiler. Ben de öyle... Mustafa Denizli'ye yaranmaya uğraşmak da neyin nesi?.. Yok kızları dimdik ayaktalarmış... Eee başkalarının kızları yan mı yatıyor, ya da tepe üstü mü duruyor? TSYD Başkanı Denizli'ye destek verdi diye iyi etmişmiş. TSYD Başkanı herkese eşit mesafede duracak. Ziya Şengül ile Turgay Şeren'e bu yüzden ayıp olmadı mı? Onlar TSYD üyesi değiller mi? Benim bildiğim basın toplantısı bilgi vermek, aydınlatmak için yapılır. Ne zamandan beri basın toplantıları basın mensuplarını kandırıp, kendine kalkan yapmak için düzenleniyor? Altan dikkat et! Basın toplantıları ne zamandan beri kırgınların barıştığı platform oluyor? Uzun zamandır öpüşmeyenleri bir araya getirmekse amaç, basının Denizli'ye mi ihtiyacı var? Bu kadar da olmaz... En çok balık yiyen takım! Ben bunu ne yabancı ellerde, hadi bırakın oraları, dönün içimize, ülke sınırları içinde hiçbir kulüpte görmedim. Neyi mi? Şunu efendim; F.Bahçeli yöneticilerin futbolcularla sık sık Kadıköy'ün Pendik'e doğru uzanan sahil yolu üzerindeki balık lokantalarında balık yemelerini... İnanılmaz... Ortalama, neredeyse iki haftada bir F.Bahçeli futbolcularla yöneticilerin bazıları iç içe, koyun koyuna neredeyse... Neden? Basındaki başlıklara bakılırsa, moral aşılamak için... Allah Allah! Birlikte balık yenince mi moral doluyor insanın hücrelerine... Doktorlara bir soracağım. Belki de öyledir. Bu tip, artık Doğu'da bile kalmamış, rastlanmayan ucuz işlerle uğraşılmaktan vazgeçilmelidir. Yani futbolcu yöneticisiyle balık yerse, çıkıp da iyi mi oynar? Maçı garanti kazanır mı? Hadi canım... Hangi yılda yaşıyoruz? Hüsnü'nün listesi ve 1907... Hüsnü Çil arkadaşımız, F. Bahçe'de muhalefet cephesinin en canlı, en heyecanlı ismi... Büyük Kulüp'te müthiş bir toplantı düzenlemek adına var gücüyle uğraştı. Ben de dedim ki, daha kulübün adresini bile bilmeyenleri davet edilecekler listesine boşuna alma... Ve dağ fare doğurdu. Katılım cüce kaldı. Medya da haber verildi - verilmedi arasında kaldı. Şimdi de 1907 bayrak açıyor... Önümüzdeki Pazar İstanbul'un büyük otellerinden birinde toplantı düzenleyecek. Çağırılanlar arasında kimler yok ki?.. Tıpkı Hüsnü'nün listesi gibi... Yani kulübün adresini bile bilmeyenler çoğunlukta... Bu 1907, bir zamanlar basketbolun sorumluluğunu üstlenmiş ve milyonlarca doları da sokağa atmıştı. Acaba şimdi sloganları olan, "Kulübü düzlüğe çıkarmak" için hangi sağlam zemini oluşturacaklar? Çok merak ediyorum... Basketbol gibi mi olacak? Levent'te lüksün içinde birbirlerine hava atmak yarışında olanların F.Bahçe için hangi doğru sportif fikirleri öne süreceklerini gerçekten çok merak ediyorum... Listede bu ülkenin ne siyasi, ne ekonomik, ne de sosyal alanında tek kuruşluk başarısı olmayanlar kıyamet gibi... Bunlardan spora hayır çıkar mı? Sizce... Lukunku'nun büyüsü! Ali Lukunku, G. Saray'ın Hakan Şükür'den boşalan yeri bir türlü dolduramadığı dönemin umutlarından biri... Altay'a bir gol attı, olmaz böyle şey... Topa iki ayağıyla birden değdi, top yuvarlana yuvarlana yan fileye gitti. Göztepe'ye bir gol attı. Olmaz böyle şey... Revivo'nun topuna hamle yaptı, sağ ayağının dış-üzeriyle topu arka direğe yakın yerde duran Ümit Karan'a aktarmaya çalıştı, top ön-üst tarafa daha yakın yere değdi ve gol oldu... İster misiniz, Lukunku büyü yapmış olsun... Bingo! F. Bahçe teknik kurmayları (!), Beşiktaş maçının ikinci yarısına öyle bir değişiklikle takımı sürdüler ki, o kulübede kim varsa, hepsinin yeniden teknik adamlık sınavına tabi tutulmaları gerekir. Ümit Özat'tan orta alan oyuncusu yapmayı, yanına da genç Fahri'yi koyma düşüncesindeki teknik adamların diplomaları acilen ellerinden alınır. Yani tam anlamıyla Bingo! Luce'nin takımı! Lucescu, F. Bahçe maçına, bana göre Beşiktaş'ın potansiyelinden en ideal kadroyu sahaya sürdü. Bazı ünlü futbolcu eskilerine göre Lucescu bu defa korkmadan maça çıkmış. Yapmayın beee! Aynı takımı kaç defa izledik biliyor musunuz? Sallamak kolay... Zaten yarın Beşiktaş şampiyon olursa, diyeceksiniz ki; "Takımı Sergen şampiyon yaptı. İşte biraz da Cordoba, Ronaldo falan..." Yani Lucescu'ya hiç pay ayırmayacağınız daha şimdiden karar altına alınmış bile... Ama şunu atlarsınız... O da o yere göğe sığdıramadığınız Sergen'i, hiç bu kadar randımanlı başka bir teknik adam oynatabilmiş mi? Bizim Ömer Üründül'ün Beşiktaş'ın saatli bombaları diye tarif etmeye çalıştığı kesimden İlhan'ın sarı kart cezasına kendini çarptırışı, Nouma'nın malum harekatı finele doğru Beşiktaş'a zarar veren bombalar oldu. İşte Lucescu, bunlara rağmen takımı yukarı çekiyor. Yani yiğidi öldürürken, hakkını da verin bari... Ersun Yanal, Fener'e gelirse! Gazetelerden okuduğuma göre, Ersun Yanal'ın F. Bahçe'ye gelmesi kesinleşmiş gibi... Ben bu satırları pazartesi sabahı kaleme aldım. Yani o saatlere ayarlı yazıyorum. Ersun Yanal, F.Bahçe'nin hocası olursa ve de Denizlispor, Ankaragücü ve G.Birliği'ndeki futbol düşüncesi yeni takımına da monte ederse, F.Bahçe, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynayacağı her üç maçın birini kaybeder... Ben de böyle bir iddia attım ortaya. Transfer gerçekleşirse, bu görüşümü daha detaylı, daha teknik içerikli yazacağım. Nouma'nın Arabistanlık eli! Beşiktaşlı Nouma, F. Bahçe'ye attığı golden sonra, futbol sahalarımızda tarihte bile rastlanmamış bir el hareketiyle sevindi. Şortunun içindeki elin cezası ne olacak bilemiyorum. Sinan Engin kardeşime göre, yönetim ağır para cezası verecekti. O da olmadı. Hatta af bile çıktı. Ama aynı hareket Suudi Arabistan'da yapılsaydı, acaba hırsızlara verilen cezanın aynısı mı uygulanırdı? Para cezası ile bu bey uslanmıyor. Zaten takımdan da atsan yine uslanmıyor. 10 maç ceza da versen yine akıllanmıyor. O zaman emekli edeceksin futbol sahalarından... Başkaca da kurtuluş yok.