G.Saray çok az oranda yenilenmiş en ideal kadrosuyla, sezonun ilk resmi oyununa çıktı. Bu bir Avrupa Kupası'na ait eleminasyon sistemiyle oynanan bir maç idi. Yani kendi sahanda rövanşa rahat ettirecek farklı bir skor almalıydın. İşte bu eleminasyon usulünün unutulması mümkün olmayan stratejisi, G.Saray'ın sistemini telaşlı bir davranışla tam istenildiği şekilde realize edilmesini engelleyen faktördü. Suat'ın mükemmel ön liberoluk görevi savunmanın kanatlarında ne yazık ki, ne ofansa çıkışta, ne savunmaya dönüşte aynı biçimde görüntülenemedi. Orta alanda Ergün preste zaafiyet gösterirken oyunu yönetmede de benim beklediğim Ergün değildi. Ümit Davala daha çok yarı sahanın Arnavutlar'la dolu olduğu bölümlerde bulundu. Kazandığı topları etkili kullandı ama ne o ne de Ergün savunma bloku ile ileri blok arasındaki pres zenginliğine ulaşamadılar. Hasan Şaş, Arif, sonradan giren Berkant ve Ümit Karan nedense bu maçta kadrodaki yerleri garanti düşüncesiyle ne orta sahalarıyla bütünleşebildiler, ne de ileri uçta top savunmadan çıkarken yer değiştirerek koşu yaptılar. Arnavut takımı kendi tarzında kademeli bir savunma anlayışıyla kontratağı bile çok fazla düşünmeyerek bir Avrupa Şampiyonu karşısında farka uğrayıp rövanşı umutsuzluğa taşımama düşüncesindeydi. G.Saray'ın fizik gücü topu kazandığında çabuk hareket etme düşüncesi, başında da söylediğim gibi olumlu görüntüler şeklinde yorumlanabilir, ama oyunun çok kritik bölümlerinde kontrollü, yani organizasyonu bekleyerek oynama düşüncesinde zaafiyet gösterdi. İşte burada Hagi'nin özelliği aranır oldu. Tabii ki, savunmayla ileri uç arasındaki bölgede dar alan presini uygulamada da Okan ve Emre'yi aradık. G.Saray'a kötü diyemeyiz ama zaman zaman gücü ekonomik kullanma, tempoyu ayarlama gibi önemli unsurlarda aşırı telaş ve gereksiz paniğe şahit olduk. Yine oyunu 50-60 metrede oynama felsefesi G.Saray'ın sistemi içindeydi ama özellikle ileri uçta oynayan elemanlar orta alanlarından ve de zaman zaman geri dörtlülerinden fazla kopuk kaldılar. Haaa, "G.Saray'a bu cılız skor yeter mi?" diye soracak olursanız; böylesine tecrübesi olan bir takım deplasmanda da maç kazanabilir. Yeter ki, bloklar arasında uzun mesafeler bırakılmadan rövanş oynanabilsin. Az kalsın büyük savunma üstadı Popescu'yla Türkiye'nin en iyi kalecisi olma sinyalleri veren Kerem'e haksızlık ediyordum. Taffarel'den çok şey öğrenmiş bu genç kaleci, özellikle liberosuz oynayan G.Saray'ın en önemli gizli güvencelerinden biri olacaktır.