Çok enteresan... G.Saraylı dostların büyük bir kısmı bu sezon heyecan, keyif ve iddia olarak önlerine kendi takımlarından bir mönü yerine, bizden çoook uzaklardan bir başka lüks tarife koymuşlar. Bayramoğlu'nun koyu G.Saraylısı Turgay "Ben bu sezon Fatim Terim'li Milan'a kilitlendim. Çünkü biz bu kadroyla Şampiyonlar Ligi'nde havlu atarız" diyor. Kadıköy'deki G.Saraylılar, Ali Sami Yen'e gidişlerindeki ayaküstü sohbetlerde de, "Jardel'i okutup, orta alan ve de ileri uca yüksek topları toplayacak bir santrfor alamazsak, Milan'a kilitleniriz" gibi ezeli rakiplerine ligde yol verecek bir sıkıntı içinde görünüyorlar. Aziz Üstel dostum, "Mutlaka takviye olacak. G.Saraylılar yüreklerini serin tutsunlar" diyor ama, Jardel'in kapı çalışları hâlâ turistik bir geziden öteye geçemiyor... Biz G.Saray'a ülke futbolunu Avrupa sahalarında mükemmel temsil ettiği için daha bir sevdalanmıştık. Hayâl kırıklığı yaşamak istemiyoruz haaaa... güngören'de n'oldu? Hani bizim anlı şanlı büyük televizyonlarımız derler ya "Perde arkası yalnız bizde..." Ama bir perdenin arkasındakini atladılar. F.Bahçe'nin İstanbulspor'la Güngören Stadı'nda oynadığı maç öncesi, sarı - lacivertli soyunma odasında tatsız olaylar yaşanmış. Denizli hoca "Bazı kelleler kopacak" gibi sert bir çıkış yapmakla da kalmamış, kapıya da bir sol çekmiş... Hedefin kaleci antrenörü Nurettin olduğu söyleniyor. Hatta Nurettin, takım maça çıkarken, odada kalmış, sonra birileri araya girip, yedek kulübesindeki ekibi tamamlamış. İşler iyi gider gibiyken, içerde tantanaya ne gerek var ki?.. bu programın ne kadar süreceği belli değil... Ne kadar da güzel söyledi Turgay Şeren dostum... Ama kendi düşen de ağlamaz. Sen kalk koca Hürriyet'te "one man show" konumundayken, üç paraya Çadır Tiyatrosu'nun içine düş! Ziya'nın İstanbul'a ayak bastığı 1964'deki ilk arkadaşı, dostu benim... Hatta onunla bire bir özel idmanlar da yapmıştım. Ziya şimdi bildiklerini okuma yerine, bilmediği kavgaların içine itildi. Ahmet Çakar ki, koca doktor, koca FIFA hakemi, diyaloglarda yakın plana girdiğinde midesi bulanır bir görüntüsü var. Belli ki çok rahatsız... Ali Sami Alkış da ilkelerini "Özal kültürüne" satmış. Futbol kurtlarının kıt futbol bilgisi yüzünden yemliği konumunda... Yazık! Kabahat parayı icad eden Fenikeliler'de... Bu dörtlü kavga edip, kariyer ve onur kaybına uğrarken, onları üç kuruşa bu tiyatronun içine çekenler de köşelerinde el ovuşturup, kıs kıs gülüyorlar. Allah düşürmesin! gözümüz de mavi değil ki... Mavi gözlülerden çok nazar geliyor diye sakının derler ya... Ben de inanırım haaaa. Bizim Turgut Koloğlu Merter'deki asırlık bir çınarı devirmişti. Bir F.Bahçe - G.Saray maçında "Ne güzel top" diyecek oldu, rahmetli Önder'le Güngör arasında sıkışan top gümlemişti. Ben de geçen hafta Hami'ye maşallah çektim, sevgili kardeşimin kolu kırıldı. Gözüm kahverengi ama, akacak kan da damarda durmuyor. Geçmiş olsun Hami... Aslan gibi kısa sürede dönersin, kafanı hiç takma... bülent ne yaptı ki?.. Ali Sami Alkış, "Bülent, elli defa atılmalıydı" diyor. Ali Sami, top işinde bu kadar kesin konuşma... Çünkü Bülent, bu ülkenin son yıllarda yetiştirdiği en dengeli savunma oyuncusudur. Hamle zenginliği müthiştir. Her hamlesi topla ilişkilidir. Bu nedenle de, ben pek hatırlamıyorum ama, galiba hiç kırmızı kart görmemiştir. Rize'de de sarı kartı bile tartışılırdı. Bir kere rakibe cepheden girdi; bu yeter bile... Ama anlayan da konuşuyor, anlamayan da... Bu ülke bitmiş dostlar, bitmiş.. şark cephesi'nde intihar! A.Gücü, G.Birliği ve Diyarbakırspor hangi kafaya hizmet ettiği bilinmeyen bu oyun düzenleri ile gol yeme rekoruna doğru müthiş bir hızla koşuyorlar. Dünyanın hangi bölgesinde böyle bir savunma sistemi var beyler? Hele hele Yılmaz'la Ersun dostumun böyle bir gaflet içine düşmeleri beni çok şaşırttı. Siz gelin eski, meski, sağlam savunma modeline sıkı sıkıya sarılın! yıldırım insafa gelmeli! F.Bahçe Başkanı bugüne kadar büyük işler yaptı. Heykeli dikilecek adam... Amma... Bilet fiyatlarını illa ki indirmeli... Çünkü F.Bahçe'nin önünde üç adet Şampiyonlar Ligi maçı var. Yaz tatili sürüyor... Halk artık cepsiz pantolon giyiyor. Daha da sezon başındayız... Bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman biraz insaf gerekmiyor mu, sayın başkan? Haaa, maç önceleri son günlerde malum zevatın Fenerbahçe Burnu'ndan, stada uzanan bir avanta kuyruğu oluşturduğunu görüyorum. Demek ki, bazı yollar kesiliyor. Bravo başkan! Ama bilet fiyatında biraz insaf! bizim çocuklar! Bizim meslekte adam yetiştirmek bence en asil görevdir. Allah'a şükür ki, benim de bugün meslekte bomba işler yapan çok eserim var. Hürriyet'te Sadi Kemal Yaşar... Bir gece haberleri eve alıp gitmişti, Tercüman'ı İstanbul'a taşra kalıbı ile döndürmüştük. Ama aynı Sadi şimdilerde haberleri, röportajları ile önüne çok palavracıyı katmış durumda... Kasımpaşa'da hep yedek kalan ama, Tercüman'da gece mesaisinin sürekli ası olan Makas Hüseyin Fanatik'te de aynı tempoyu sürdürüyor. Cihat Yılmaz 1.5 metrelik boyuna rağmen hep büyük işlerin adamı olmuştu. Onun tam tersine boy zengini Tosun Yavuz, lakabına uygun davranmadığı zaman yazısı, buluşları ile ön plana çıkardı. Şimdi bu ikili Sabah'ta... Avni Başoğlu heyecanı, telaşı ve güzel Türkçe'si ile basketboldaki az adamlardandır. O da Akşam'ın baş köşesinde... Yine Akşam'daki huylu sevgili sekreterim Halis Güler, F.Bahçe'nin içini en iyi bilen Atilla İyitanır var. Fanatik'teki bu ülkenin en sıkı bayan spor yazarı Saadet Önder, yazısında tek falso olmasın diye beni saatlerce inleten Mesut Konukçu, bizim mesleğin belki de genel kültür şampiyonu usta sekreter Mehmet Korkmaz hâlâ kendilerine yetişecek elemanları bekliyorlar. Atv'deki Faik Çetiner, yani ünlü "Torba" da, batan Türk Haberler Ajansı'ndan arakladığım bir benzeri (!) olmayan değerdir. Yemek konusunda beni yıllarca kahretmiştir. Deli Faik, yani Faik Gürses de, yıllarca kader birliği yaptığım, bu mesleğin en heyecanlı adamıdır. Erman Toroğlu'nu atlamayayım. Sevgili Attila Gökçe ile birlikte, ona ilk yazıyı Ankara'daki Türkiye - Danimarka maçında Tercüman'da yazdırmıştık. Hem de o zaman faal hakemdi. Bizim Türkiye'deki Hasan Sarıçiçek malûm... Gazetecilerin kralı... Şimdi Assosetieded Press'de çalışan "Köle Murat" da eserimdir. Serhat Ulueren, Selçuk Manav elime geldiklerinde daha reşit bile değillerdi. Haa Büşah Gencer de var. Ama o... Neyse... Unuttuklarım varsa beni affetsinler. Aslında hiçbirini unutmadım da, bizim mutfağın lezzet ustası Mazlum, "Abi yeter, gazete yetmeyecek" diye korktum...