F.Bahçe ile G.Birliği'ni bu sezon üçüncü defa buluşturan kupa yarı finali beklenildiği gibi sezonun en tempolu, en fazla heyecan yüklü karşılaşması oldu. Önce bunu vurgulayıp, başta G.Birliği olmak üzere, takımların hakkını teslim edelim. Ankara takımı, F.Bahçe'ye oranla daha organize, top yapmayı daha iyi bilen, düşünce zenginliği daha fazla olan taraftı. Ersun Yanal, F.Bahçe'nin Petkov'suz oynadığı maçlarda savunmasının sol kanadında zaaflar verdiğini iyi belirlemiş ki; buraya Ali Tandoğan'ı çok yakın oynatarak, kontradan gelecek toplarla pozisyon bulmayı planlamıştı. Oyun boyunca, bu plân daha doğrusu Petkov oyuna gelene kadar tıkır tıkır işlediği gibi kalmadı, iki de gol üretti. G.Birliği takımının önemli hücum silahlarından daha doğrusu rakip savunmanın fizik gücünü emen silahı Youla, bu özelliklerinin yanına gol atma becerisini, yani vuruş ustalığını ekleyebilseydi, F.Bahçe turu daha maçın ilk yarısında geri alamayacak ağırlıkta teslim ederdi. Erkan'ı sağ dışta zaman zaman böylece dörtlüye dönerek oynatan Ersun Yanal, rakibinin beşte bir fiyattaki takımını meslektaşına adeta ders vererek alkışlattı. F.Bahçe'de ise arka sol arızası Petkov gelene kadar süredursun, orta alan hâlâ Ümit Özat aldatmacasıyla G.Birliği'ne her türlü futbol hikayesi yazabilmesi için sunulmuştu. Bu defa Nobre'yle Hooijdonk'u fazla derinliğe dalmadan G.Birliği savunması kontrol altında tutunca, F.Bahçe'nin arka 4, son 2'li yalanı çok iyi bir takım karşısında yeni bir iflâs gösterisiydi. Daum, takımındaki tek basabilen oyuncu Ali Güneş'i arka sağda tutarak Kemal'i ortaya sürdü ve teslimiyetçiliğe devam etti. Ya aylardır oynamayan Serhat'ın Mehmet Yozgatlı'dan boşalan yere Selçuk dururken sürülmesine ne demek lâzım? Şunu demek lâzım; Daum oyun okumasını, tertip dizmesini hâlâ biraz daha çalışmak zorunda. F.Bahçe'nin bir kere daha kupadan çıkarken, gelecek vaat eden takım yalanıyla ne kadar avunacağını merak ediyorum doğrusu. Orta sahası olmayan bir takımın bunu ne kadar sürdüreceğini benimle beraber F.Bahçeli yönetici ve teknik adamlar da düşünseler... Skoko'nun bu konuda verdiği ders, çalışılmalıdır. Bir diyeceğim daha var: Ankara'daki oyunda, Fatih'i çok iyi kullanan Daum, acaba bu futbolcunun bir kere daha kulak ağrısına mı takıldı? Özetle, Youla gol vuruşu becerisi olan bir futbolcu olsaydı; dün geceki muhteşem Tuncay golüyle aynı güzellikteki Hooijdonk frikiğinin hiçbir şekilde umut taşıması mümkün olamazdı. Bir diyeceğim de, tabii ki Ersun Yanal'a da var. Kaptan Ümit'i alıp, Veysel'i oyuna sokması oraya kadar düşündüğü ve planladığı oyuna biraz ters değil miydi?