Haluk Ulusoy gitmeli mi?

A -
A +

Haluk Ulusoy gitmeli mi? Haluk Ulusoy'la çok sıkıfıkı bir dostluğumuz yoktur. Belki de bir veya iki kere el sıkışmışızdır. Bu da önemli değil... Ama bu Haluk Ulusoy, 7 yıllık başkanlık süresinde, sekiz doğru yaptıysa, iki yanlış yapmıştır. Bir kere, kendisinden önceki başkanlar gibi kuru gürültüye pabuç bırakıp, selameti tüymekte aramamıştır. Aslanlar gibi direnmiş, dik durmuştur. Onun, takımları sezon başında şampiyon yaptığını iddia eden, her kötü sonucu ondan bilen, kendi savurdukları paraları kulübün hesabına borç yazdırmayı ustalık sayan, hakemleri kullandığını iddia eden zavallılar, şimdi başka alternatifler aramaktadırlar. Daha doğrusu aradıkları "Kuklalardır". Futbol Federasyonu Genel Kurulu, bu tuzağa düşerse, şimdiden iddiaya girerim ki, ülke futbolu, çok değil, en geç üç yıl içinde 1992 öncesine döner... Yani özerlik öncesine... Haa Ulusoy da benim babamın oğlu değil... Ne hemşehrim, ne de memleketlim... Sadece, yüreği mangal gibi olan bir başkan... Hatırlayın bir kere, Ali Şen muhterem "Höt" dediğinde, cevaben ne deyip kaçanları... Şimdiki güçler elli tane Ali Şen ettiğine göre, varın siz düşünün olacakları... Yüzyılın Aşkları! Zaman zaman sporun dışına çıkıyoruz ya... İşte öyle bir çıkış bu da... Can Dündar'ın CNN'de "Yüzyılın Aşkları" adlı bir belgeseli var... Harika mı harika... En son, büyük oyuncu Yıldız Kenter'le ve tıpkı kendisi gibi sahnelerin büyük ismi rahmetli eşi Şükran Güngör'in hâlâ süren büyük aşkları ekrandaydı. Mükemmel kurgu, mükemmel anlatım... Zaten bundan öncekileri kaçırmadım. Kutlarım Can kardeş! Ekranlarda izlenecek bir şeyler hâlâ var galiba... Havuzu delerseniz, lânetlenirsiniz! Yine gazetelerden okuduğuma ve ekranlardan izlediğime göre, başta F.Bahçe olmak üzere, bazı kulüpler, aralarında hem de büyükler olmak üzere, havuzu delmeye çalışıyorlarmış. Bugün televizyonu olanlara yarınlarda başkaları da eklenecekmiş ve maçları bu muhteremler kendi televizyonlarından yayınlayacaklarmış. Olur mu? Olmaz olmaz demeyin... Yarın yalaka bir başkan seçiverirler kendilerine, yani dik duramayan bir hacivat keşfederler, yapacaklarını da yaparlar. Haluk Ulusoy'u istemeyişlerinin arkasında ne var zannediyorsunuz ki? Haa, bunu becerirseniz, ülke futbolu sizi lânetler, bunu da bilin... Bugün dar bir çerçevede de olsa, bu ülke dünya klasmanında 7. sıraya nasıl oturdu sanıyorsunuz? Trabzonspor, bu ülkenin takımı değil mi? Yukarıdaki başlığın cevabı bana göre, "Hem de en kralından öyle"dir. Peki, bu ülkenin bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme aşamasına gelmiş iki temsilcisi kimlerdir? Bizim spor medyasına göre sadece ve sadece F.Bahçe'dir. Trabzonspor diye bir Türk takımının ise bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağı unutulmuştur. Ya da unutulmamıştır da, F.Bahçe'nin sağladığı reyting ve tiraj yüzünden, yani para aşkı, bunu gündeme bir türlü sokamamaktadır. Yani Trabzonspor resmen veya hileyle paraya satılmaktadır. Nasıl mı? Bakın anlatayım... Gazete ve televizyonlarda, yaklaşık bir aydır, şu haberlere rastlamaktayız: "F.Bahçe'ye müjde, Monaco kazandı.." "F.Bahçe'ye kötü haber; Monaco yenildi..." "Haydi Porto, kazan da F.Bahçe direkt girsin!" Peki, bu haberlerin sonuna, şöyle bir satırcık, konamaz mı: "F.Bahçe direkt katılırsa, Trabzonspor da avanaj elde edip, tek ön eleme oynayacak..." Ya da, "F.Bahçe tek ön eleme oynarsa, Trabzonspor da iki ön eleme oynama talihsizliği yaşayacak" diye bir dip not düşülemez mi? Ama hayır... Varsa F.Bahçe, yoksa F.Bahçe... Gözün kör olsun para, emi! Gözün kör olsun, çağın hastalığı yalakalık, yağcılık! Sonra tarafsız, ilkeli, dürüst spor medyası... Sonra birileri zibidi dediği zaman, herkes ayağa... Vah, vah, vah! Bursaspor kafasını taşlara vursun! Gazetelerden okuduğuma göre, Bursaspor, küme düştükten sonra, ligde şaibe iddiası ile UEFA'ya başvurmaya kalkışmış. Bence adres yanlış... Bursaspor, UEFA'nın bu işlerle hiç mi hiç ilgilenmeyeceğini hâlâ öğrenenemiş ise, neden düştüğü de açıkça ortaya çıkıyor. Ülkenin en büyük sanayi şehirlerinden birinin takımı küme düşüyorsa, UEFA'ya değil, taşlara baş vurulmalıdır. Mustafa Hoca hâlâ görevde mi? Yanlış hatırlamıyorsam, Vestel Manisaspor Başkanı, takımın İstanbul'da Büyükşehir Belediye'den beş yemesinden hemen sonra, "Denizli'nin haysiyeti varsa, istifa eder" gibi bir demeç vermişti. Denizli hoca da, her zaman olduğu "Görevimin başındayım. Ben, bugüne kadar hiç istifa etmedim" cevabı verdi. Sonunda, Vestel çuvalla para karşılığı yeniden İkinci Lig A Grubu'nda oynamaya mecbur kaldı. Şimdi sonucu bekliyoruz, hâlâ cephelerden tık yok... Ben bu satırları yazarken, Denizli hocanın basın toplantısı yapacağını söyledi bizim servisteki çocuklar... Vallahi ben beklemeden yazdım... Çünkü sonuç mâlûm... Yine büyük transfer, yine büyük bir hüsran... Memlekette para kaybetmeyi sevenler olduktan sonra, aslında bize ne... Hakan Şükür, gollerini kimlere atıyor? Hiç böyle bir başlık kullanmak istemezdim. Ama benim de bir sabır sınırım var tabii ki... Hakan Şükür, benim babamın oğlu değil. Hele hele hemşehrim, memleketlim hiç değil... Ama bu Hakan Şükür, milli forma altında 43 gole ulaşmışsa ve hâlâ da bu rekoru yenileyecek gibi görünüyorsa, ona "Şaban" yakıştırması yapanlarla, onun milli formanın içinden çıkması gerektiğini öne sürenler, şayet biraz utanma duygusuna sahiplerse, artık susarlar, kalemlerini münasip bir yerlerine saklarlar... Haa böyle bir duygudan yoksunlarsa, zaten diyecek bir şeyimiz olamaz... G.Saray, transferde ne yapar? Bir çok okurum ve izleyicim, bu soruyu sorup duruyor. Ben de şöyle cevap veriyorum: "Baksanıza, transfer üstadı asbaşkan Ergun Gürsoy, Avrupa'nın büyük kulüplerinin geniş kadrolarından artanları kiralayabiliriz" diyor... Peki, bundan ne çıkıyor? Lukunku'lar, Almaguer'ler, Xavier'ler, Christian'lar gibilerden söz ediliyor, olsa olsa... Haa, ne dersiniz? Gözünaydın basketbol! Futboldan sonra nihayet basketbol da özerliğe kavuştu. Bence bu, ülke spor tarihinin ikinci büyük devrimidir. Turgay Demirel başkana etmediğini bırakmayanlar, şimdi acaba hangi yüzle ortalıkta dolaşıyorlardır? Bu yeni durum, sanıyorum ve umut ediyorum ki, yıllardır Efes'le Ülkerspor arasına sıkışan ülke basketbolunun ufuklarını da genişletecektir. Hayırlı, uğurlu olsun! Yabancı kadar yerli bulsanıza! Yine gazetelerde ve televizyonlarda ülke futbolunun geleceğine dinamit etkisi yapacak bir birliktelik gözleniyor. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, G.Saray Başkanı Özhan Canaydın ve ne gariptir ki, A.Gücü Başkanı Cemal Aydın, G.Birliği Başkanı İlhan Cavcav ve İstanbulspor Başkanı Adnan Sezgin, yabancı sayısının arttırılması, havuzun manüple edilmesi, Haluk Ulusoy'un dibinin oyulması gibi, sözüm ona yeni yasayı tartışma adına oturup ışıkları karartmaya çalışıyorlar. Bir kere, üç Anadolu kulübü böyle bir girişimle ihtihar mı etmeye çalışıyor? Asıl amacın ne olduğunu, bu kadar yıllık yöneticiler kestiremiyorlarsa, demek ki, yıllarca bizi de uyutmuşlar... "Daha fazla yabancı" narası atacağınıza, elinizdeki yerlileri oynatsanıza... Ne oldu hani, geleceğin yıldızları? Daha hiç oynatılmadan yerlerine yeni yabancılar düşünülüyor... Bu acıklı durumu kimse yazmıyor, çizmiyor, söylemiyor... Yine iş bize kaldı... Olsun be! Kaybedecek bir hayatımız kaldı, onun da zamanını yüce Allah'tan başka kimse bilemez... Can Bartu'ya yakıştı mı? Bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularının başında gelen ve soğuk, yalnız adam görüntüsüne rağmen dostluğu ve arkadaşlığı mükemmel olan Can Bartu, geçtiğimiz haftaki bir yazısında aynen şunları yazmış: "MHK, federasyonun maaşlı adamı... Kimlere iş ve avanta verirsen, kongrede seçilirsin..." gibi ne futbolculuk geçmişine, ne de yukarıda anlatmaya çalıştığı karakterine yakışan bir görüş belirtmiş. Belli ki, yazı Erman Toroğlu kaynaklı... Sevgili Can Ağabey, sana hiç yakışmadı! Erman'a bakma sen, o zaten bu sayede patlama yaptı. Ferudun, acaba kim pişman? Ferudun Niğdelioğlu, Flash TV'de, "Dün Aziz Yıldırım'a kızanlar, bugün çok pişman" gibi bir cevher döküverdi. Allah'tan zaplarken rastladım... Peki, aynı Ferudun, dün Aziz Yıldırım'a kızanların başını çekmiyor muydu? Ama, şampiyonluğu kutlamak için telefon açmış, yüzüne de, "Seninle konuşacak bir şeyim yok" cevabını ve "Kütt" diye bir ahize sesi duymuş. Ne dersin Ferudun, hâlâ pişman mısın? Yahu bu ülkede neden insanlar dik durmakta zorlanıyorlar? Seç seç al! Beşiktaş'ta dört başkan adayı, pazar günü seçime girecek... Kim başkan olur, orası biz gazetecileri ilgilendirmez. Ama, adayların üçünün ekranlarda bazı teknik adamlarla yapılmış ön protokolleri sergilemeleri, söz aldıkları futbolcuların isimlerini telaffuz etmeleri, dünyada eşi görülmemiş bir tarzdır. Biz Ali Şen'in, Brezilya'nın köyünden Dereağzı'na adam getirip, Otto Bariç'i de takım elbiseli hoca biçimde sahaya sürmesine kızmıştık. Ve de o gün, herkes bu komediye alkış tuturken, bu anlayışı da tek başımıza eleştirmiştik. Bugün de Beşiktaş başkan adaylarından üçü bu duruma düşmüştür. Oysa, Beşiktaş'ın önce yara alan itibarının geri gelmesi gerekir... Yoksa, birileri yönetir, birileri de oynar bu futbolu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.