Önce Rizespor’u oyun planı ve onun maçın büyük bölümünde uygulanabilirlik gösterdiği için kutlamak lazım. Bu planın çok mu pozisyonu vardı, hayır! Peki, buna karşılık kendi seyircisini stada doldurabilen Galatasaray’ın çok mu pozisyonu vardı, buna da cevap olarak evet diyemeyiz.
Galatasaray oyunun büyük bölümünde Mustafa Denizli’nin tahrip ettiği fizik gücünü sahanın her tarafını hayli yüksek tempoda kullanarak doruk noktaya çıkardı diyebiliriz. Savunmadan çıkış, orta alanda hızlanma, bunların hepsi artı olarak Galatasaray hanesine yazılırdı da özellikle Yasin’le iki harika golün sahibi Eren’in biraz bölge değiştirerek yardımlaşma eksikliği gösterdiklerinin de altını çizelim.
Bruma için ne diyeceksin derseniz; sürat, çabukluk, hırs, hepsine saygı da o futbol anlayışı açık ve net biçimde bizim eski mahalle oyunu anlayışına benziyor. Topu alıp kalabalığın içine gitmek yerine size en yakın oynayan sahanın en büyük oyuncusu Sneijder ile niye alış verişe girmez ki? Ya da dün akşam hayli öne oynayan Selçuk’la ve de sık sık çıkan Tolga ile bu işbirliğini yapmaz?
Galatasaray savunması üstüne zaman zaman pas zenginliğiyle gelen ama en öndeki adamını yardımlaşmada zenginleştiremeyen Rizespor’u bu bölgede bloke etti diyebiliriz. Eren Derdiyok dün akşam da görüldü ki, ‘Bana topu getirirseniz ben gol yaparım’ tipi bir santrfordur. Ama o devirler eskilerde kaldı. O röveşata muhteşem, kafa da Chedjou’nun desteğiyle harikaydı ama günümüz uç adamı çok dolaşan, takımı rakip sahaya biraz geri çıkararak taşıyan tiptir.
Sonuçta Galatasaray karşısında oyunu bir 50-55 metrede presle kapatıp iyi organize olan bir Rizespor bulmasına rağmen iki enstantane golle maçı kazandı. Altını bir kere daha çizeyim Denizli Hoca’nın dibe vurdurduğu fizik güç, taktik ve strateji açısından beğenimi almasa da bu Hollandalı tarafından yüzde 80’lere kadar tırmandırılmıştır.
MAÇIN ADAMI: Eren Derdiyok
Eren gösterdi ki; ‘Gelirse atarım’ tipi bir santrfordur.