Hiddink saçmalıyor!..

A -
A +

Diyor ki, Milli Takım'ın patronu, "Arda'yı, maçı nasıl olsa kaybettik diye çıkardım. Amacım onu ikinci maça moralli taşımaktı..." İyi güzel de, o zaman bitmiş maça, ikinci maçta ilk on birde yer vereceğin Kazım'ı neden attın? Basın toplantısında yanına neden Topal'ı alıyorsun, adeta özür dilercesine? Eh, kendi sahasında tarihinde ilk defa, hem de ikinci ligden gelmiş bir takımdan altı yiyen Fenerbahçe'nin soyunma odası kapısı açıp, foto muhabirlerine, "Çekin bu rezilleri... Benim adımı da bunlarla birlikte anmayın" diyenden ne beklenirdi ki? O "rezillerin" arasında bugün yardımcısı olan biri de vardı. Allah'tan ben bunları daha sözleşme imzalamadan yazmıştım... Hani serde, yorumculuktan önce "Gazetecilik" var ya... Kurtarıcı Levent Bıçakcı'dan yeni inci Hani Futbol Federasyonu eski başkanlarından Levent Bıçakcı vardı ya, Kulüpler Birliği'nin sancılarına ilaç olacak olan... Hah işte o! Geçen hafta Fenerbahçe'yi bir Şampiyonlar Ligi maçı öncesi hükmen yenilginin eşiğine nasıl getirdiğini yazmıştım. Şimdi bu ikinci inci... Aynı Bıçakcı, federasyon başkanı olduğu günlerde ya İstanbul Erkek, ya da Kabataş Erkek Lisesi'nin kürsüsünden şöyle demişti, "Şike ağır bir suçtur. Teşvik primi de aynı derecede suçtur..." Şimdi başkan değil ya, yöneticilikte fiyasko üzerine fiyasko sergileyen topluluğun sandalından "Teşvik"i suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Ne ders ama!.. Selçuk ile Burak "sağlam ve cezaları yoksa" aynı on birde mutlaka oynamalılarmış. Azerbaycan maçının galibiyet sırrı da burada gösteriliyor. Peki, bu sezon Burak'ın Trabzon'da attığı 7 golün gizli hüneri Selçuk mu? Trabzon Şampiyonlar Ligi'nde 4 puan alırken Selçuk zaten yoktu da, Burak da tribünde dudaklarını ısırıyordu. Eh, böyle yorumcuya böyle futbol sıkıntısı yakışır. Ben bu dersi alamadım, kusura bakmayın. Beşiktaş'a şok sürpriz mi?.. Gazetelere baktım, Beşiktaş'taki gelişmeleri "Şok" olarak değerlendirmişler. Hani şu Quaresma'nın satılma ihtimali, yani büyük borç deliğinin kapatılması planları falan... Ben mi? Hiç şaşmadım. Çünkü bu sütunlarda haftalar önce Beşiktaş'ın başına bu "Tuhaf alış verişler" yüzünden bir dert açılacağını yazmıştım. Hani şu dokuz-on futbolcunun bonservisinin sahibi Mendez falan... Hani en son değerli dostum Yalçın Karadeniz'in çaldığı ziller falan... Muslera'nın başına gelene bakın!.. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Zaten Muslera'nın da okuduklarından gözleri öyle açılmış. Ya da ekrandan duyduklarından kulakları zonklamış. Güney Amerika Kupası Şampiyonu ve son Dünya Kupası'nın bronz madalyalı kalecisi, "Yediğim bazı gollerden sonra ellerimin küçük olduğunu söyleyip, yazdılar. Bunu hiç duymamıştım. Türkiye'de garip şeyler oluyor..." demiş. Daha dur; Küçük Dev Kaleci, bu yaşta edindiğin o kariyeri bizim spor medyası çakamaz. Daha neler neler duyacak, okuyacaksın... Çünkü burası temelsiz, çürük bacaklar üzerinde sallayan spor medyasının ülkesi... Tabii ki, yüzde beş hariç... Muhaliflere dikiz Fenerbahçe'de muhalifler yönetimle oturup fikir alış verişinde bulunacaklar şeklinde bir haber çıktı. Vay be, dedim, Aziz Bey ortalarda yokken hangi toplara girebiliyor yönetim... Sonra bir de baktım ki, masanın etrafına gelenlerin bir kongrede sağlayacakları oy sayısı onu geçmez... Bunlar gazete ilanından sonra da sırra kadem basmışlardı zaten. Sonra da Ali Şen ağabeyimiz çıktı... Hem de mahdumu ile beraber... Zaten burayı hiç çakamadım. Neyse... Ben böyle bir muhalif hareketin oy sayısının, en baba toplam 100 civarında görürüm. Zaten tek banko da bizim Ankaralı Yavuz'un oyudur. Hayırlı işler Alex!.. Fenerbahçe'nin kaptanı, hasretiyle yanıp tutuştuğu Aziz Yıldırım'ı ziyaret etmiş... Acaba diyorum, hani mesela, yarın öbür gün Fenerbahçe'nin başına Şampiyonlar Ligi'nden dışlanmış olmaktan da ağır bir taş düşerse, Alex ne diyecek? Yine sarılır öperse, o zaman psikologlara iş düşer!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.