Türk spor basını, bir kaç ufku geniş kalemi hariç, tarih boyunca özellikle de futbol branşında bir çok sporcunun heba olmasına çanak tutmuş, hatta hatta böyle bir ortamı hazırlamıştır. Bu suçu da bazen farkında olmadan, ama çokça ve sıkça bile bile işlemiştir. Özellikle büyük kulüplerin taraftarına şirin gözükme, dolayısıyla yeni deyimle reyting, eski deyişle tiraj kapma uğruna geleceği çok parlak futbolcular yarı yolda kaybolmuşlardır. İşte bugün bunun en somut örneği Beşiktaşlı İlhan Mansız'dır. Sözüm ona bazı spor yazanlar, hem Beşiktaş camiasını, hem Beşiktaş taraftarını okşamak adına İlhan'ın yanlışlarının üstünü örtüp, Şenol Güneş gibi tertemiz, saf bir Anadolu çocuğunu kurda kuşa yem etmeye çalışmaktadırlar. Aslında yanlışlarına yem etmeye çalıştıklarının İlhan olduğunun farkında değillerdir. Hele hele bunu Beşiktaş'ta bir zamanlar futbol oynamış Vedat, Sanlı gibilerin yapması hayret vericidir. Haydi diyelim ki, Kâzım Kanat uçmayı sevmektedir, ama Vedat ile Sanlı, bir zamanlar rahmetli Yusuf Tunaoğlu örneğini ta içinde yaşamış olmalarına rağmen nasıl oluyor da İlhan'ı savunabilmektedirler? Ve ne yazık ki, her şeyden önce insanlık suçu olan bu yanlışların Beşiktaş çatısı altında yoğunlaştığını görmekteyiz. Yusuf Tunaoğlu, bu ülkenin belki de yetiştirmiş olduğu en büyük oyuncuydu. Ama aynı Yusuf kardeşim ki, bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum, çünkü benim hem dostum, hem arkadaşım, hem de sahadaki rakibimdi, idmana giderken bizzat Beşiktaşlılar tarafından meyhaneye çekilmiş, gece alemlerine davet edilmiştir. Hatta öylesine ki, bu daveti yapanlar zaman zaman bizzat Beşiktaşlı yöneticiler bile olmuşlardır. Çünkü o günlerde Yusuf bu ülkenin en popüler, en hayranlık uyandıran futbolcusu olduğu kadar, yine Allah'ın bir lütfu olan yakışıklılığı ile bayanların paylaşamadığı biriydi. Onun bu özelliğinden de yararlanan Beşiktaş'a çok yakın kişiler olmuştur. Bütün bunların üzerinde olan niteliği ise 10 numara insan oluşuydu. Hümanistti ve bu sebeple de ne meyhane, ne gece hayatı, hiç bir daveti refüze edemedi. Şimdi de elimizde, yani Türk futbolunun elinde, İlhan Mansız diye bir cevher var. Bu cevher 27 yaşındadır. Yani, en fazla 6-7 yılı daha vardır. Çocukluğunu, hatta gençliğinin ilk yıllarını Almanya gibi, bizim son ve sondan bir önceki kuşakları dejenere eden bir ülkede geçiren İlhan'ın temelindeki sağlam harcın bu yüzden az da olsa arızaya uğramış olduğu da akıllardan çıkarılmamalıdır. Yani, İlhan'ı yanlış yola sevkedebilmek adına her türlü ortam uygundur. İlhan ve benzeri sporcuların, bu ülkeye uzun yıllar hizmet edebilmelerine yardımcı olmak adına, kalbimizdeki takım aşkını, ya da bir zamanlar giydiğimiz formaların renklerini bir kenara bırakıp değerlendirme ve yorum yapmak durumundayız. Aksi takdirde ihanetlerin en büyüğünü yapmış oluruz. Bir koca Yusuf kaybettik, başka Yusuflar'ı kaybetmeyelim. Aslında biz Sergen'in de 10 yılını aynı kafayla yedik. O, gece de gezer, at yarışı da oynar dedik ve günümüz futbolunda böyle bir yaşantıya yer olmadığı gerçeğini inkâr ederek Sergen'i emekliye ayırdık. Çoğul konuşurken kendimi asla katmıyorum. Dün Yusuf'u yiyenleri ve bugün de İlhan'ı yemeye hazırlananları işaret ediyorum. Yazık! Şunu iyi bilin ki, sonunda o sizin şirin görünmeye çalıştığınız kitleler az sonra size lanet yağdıracaklardır.