Aynı şehrin, biri yüz dört, diğeri yüz yıllık iki kulübün takımları karşı karşıya gelecek... Yani çok köklü bir derbi... Üstelik de, tanış olduklarından bu yana en üst derece için mücadele etmişlerin oyunu... Bir de, konuk olanın, ev sahibine 6-7 yıldır o sahada kaybetmeyiş gerçeği var... Sen tut, MHK olarak bu maça, elli gündür düdük çaldırtmadığın bir hakemi ver... Sırayla gidelim... Sen yüz yıllık bir kulüp olarak, daha maç oynanmadan hakemi cebine indir... Nasıl mı? Malum deklarasyonla... Yenilen taraf; tamam hakem aleyhine hatalar yaptı ama, son onca karşı karşıya golü atama, sonra en üst düzey futbol organizasyonuna, bir alt kademeden takımınla devam edeceğini açıkla... Maç öncesi deklarasyonu ile müthiş (!) bir yöneticilik sergileyen taraf, kazandıktan sonra kafa bulurcasına, "Sakin olun" çağrısı yap... Madem öyle de, sen neden aynı rakibe kupadan elendiğinde, milleti "şerefsiz, hırsız" ilan ettiydin? Hani neden, Türkiye Kupası'na PAF takımı ile katılacağın biçimindeki açıklamanın arkasında durmadın? Şimdi kaybeden PAF'la oynar mı? Yani sözünü tutar mı? Tutarsa tarihine ihanet, tutmazsa koltuğuna... Hangisi önemli? Bence oynamamalı... Beyler; oturduğunuz koltuklar babalarınızın koltukları değildir... Onlar tarihe mâl olmuş koltuklardır. Tıpkı 1923'de kurulmuş Futbol Federasyonu koltukları gibi... Herkes haddini bilecek! >> Arsenal- Manchester United'i kim yönetti? Geçtiğimiz haftanın, hiç kuşkusuz, en önemli maçı Arsenal ile Manchester United arasında oynananı idi. Liderlik söz konusuydu ... Peki, bu kadar üst düzey riskli ve önemli maçı kim yönetti? Fenerbahçe'nin PSV ile golsüz berabere kaldığı ve anlı şanlı spor yazarları tarafından, pardon amigolar tarafından, "Bu da hakem mi" diye yorumlanan düdük... Haaa buradan MHK'ya da pay var... Şunu bilin ki, iyi hakem, her gün maç yönetir... >> Ümit Karan neden kadroda? Galatasaray'ın geçtiğimiz haftaki idmanlarından birinden basına bir fotoğraflı haber yansıdı... Haber, Ümit Karan'ın oğlunun antrenmana neşe kattığı şeklinde idi. Fotoğraflarda küçük Karan'ın babası ve diğer futbolcularla alt alta, üst üste görüntüleri yer almıştı. Önce hayatımda en çok sevdiğim şeyin çocuklar olduğunun altını çizeyim... Ama benim asıl sorum Feldkamp'a; Bu tablo yüzünden Ümit Karan'ı neden kadro dışı bırakmadınız? Öyle ya, Hakan Şükür kampa çocuk getirdi diye, Lincoln de akrabalarını kampa aldığından cezalandırılmadılar mı? Haaa bunda ihbar yok da, kendim gördüm diye ceza vermedim diyorsanız, bu felsefe ile bizim yaşımız daha tutmuyor... >> Bu da Beşiktaş taraftarı! Beşiktaş taraftarının tamamını, Liverpool maçındaki müthiş gösterisi sebebiyle öveli daha bir hafta ancak geçti. Ama gelin görün ki, aynı taraftar, Rizespor'a karşı kaybedilen kupa maçı sırasında hem Yozgatlı'yı, hem de Ricardinho'yu yuhaladı... Oldu mu? Olmadı tabii ki... Velhasıl, ortayı bir türlü bulamıyoruz... >> CNN'deki program ve diğerleri! Hiç olmadı beyler... Sizler ki, bu ülkenin beyaz camından en fazla ilgi çekenler sıralamasında belki de ilk sıradakilersiniz... Ama tribün amigolarını ekranlara çıkarıp, legal hale getirmek size yakıştı mı? Neler neler söylediler... Oldu mu? Olmadı... Haaa bu arada Beyaz'ın CNN'deki programına not geçtim ama, konuklarını sıfırlar diye yayınlamadılar anlaşılan... Konu şu: Amigolar dediler ki, birbirimizin maçına gidip, birbirimizin kulüpleri için tezahürat yapmak mümkün değildir... Böyle şeyi hiçbirimiz yapmayız. İşte ben de onlara yaşanmış bir anıyı nakletmeye çalıştım... Mesele şu: 1967'de Fenerbahçe, ligde en ciddi rakiplerinden Eskişehirspor'la kapışırken, İnönü'de Manchester City ile oynayacağı maça Eskişehirspor'un bir daha gelmesi mümkün olmayan amigosu, adam gibi adam Orhan'ı Fenerbahçe tribünleri organize etsin diye çağırmıştı. Orhan geldi ve en kralını yaptı. Maçı da Fenerbahçe 2-1 alıp, o sezonun İngiliz şampiyonunu eledi... Desenize, 40 yılda Türkiye neler kaybetmiş! >> İşte Türk Spor basını! Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarından birinde, ülke futbolunun üst düzey temsilcileri de vardı. Bunların arasında bulunan, Milli Takım Kaptanı Hakan Şükür de, yanlış aklımda kalmadıysa, Sayın Başbakan'a, "Biz, vatani görevi daha önce yapmış olanlar da yeniden askerlik yapmaya hazırız" demiş... Vay sen misin? Hakan'ın kardeşi Gökhan, aldığı raporla askerlikten muafmış da, Hakan önce kardeşini askere gönderseymiş... Asıl fecisi... Açık yazayım... Sabah'taki bu haberde, okurlardan çok sayıda tepki mesajı geldiği de yazılıydı. Yani daha haber çıkmadan geliyordu tepkiler... Şimdi anlı şanlı spor medyasına açık ve net soruyorum; Bu ülkedeki, hileli çürük raporluları, yoklama kaçağı olarak arananları da yazın da, sizin ilkeli oluşunuzdan, dürüstlüğünden şüphemiz kalmasın... >> Trabzon, Ersun Yanal'la ne yapar? Tabii ki gündemi işgal eden önemli sorulardan biri bu... Özellikle Trabzonspor kanadından çok sayıda geldi? Benim cevabım mı? Aklı başında oynayan, sahaya uzunlamasına kullanmayıp, ikiye bölerek oynayan her takım, Trabzonspor karşısında çok pozisyona girer... Haaa atar mı, atamaz mı, onu bilemem... Ankaraspor, müthiş (!) teknik direktörlük manevrası ile 70-80 metrede oynadı ve kaybetti. Ya Manisaspor? O yaptı, üç attı. Sonuç mu? Allah yardımcıları olsun! >> Alex'in yorumu! Fenerbahçeli Alex, Denizli'de Galatasaray lehine verilen penaltı için ahkâm kesip, "Skandal karardı" demiş... Peki, aynı Alex, kendini her yere attığında, hakemlerin yüzde seksen lehine çaldığı düdükler için acaba ne buyururlar? Mesela, Beşiktaş'ın iptal edilen golünden önce faul var mıydı? Acaba ne derler? >> Tanjeviç tam gaz! Hemen önce şunu vurgulayayım; Benim tanıdığım Aydın Örs, şu günlerde kızgın, öfkeli biri değil, tam tersine, sevdiği takımın, tuttuğu kulübün basketbolda sancılar çekişi yüzünden kahretmektedir. Kendisiyle de neredeyse bir yıldır görüşmedim ama, bu görüşüme ölümüne iddiaya girerim... Sonra devam edeyim... Basketbola gönül vermiş -ki, bunlardan biri de benim- birçok dostum, Fenerbahçe takımında geçen iki sezon izlediğimiz dayanışma, arkadaşlıktan eser görünmediğini dile getiriyorlar. Hani, Örs'ün ipi çeken bilgiç veya bilgiçler ilgilenir diye... >> Kalli'nin uykusu çok ağır! Anlaşılan o ki, Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp'ın uykusu bir hayli ağır... Yani öyle ne dürtmekle -ki, bunun sahadaki karşılığı rakibin attığı goldür- ne de bağırıp çağırmakla -ki, sahadaki karşılığı rakibin idman yapar rahatlığında oynamasıdır- Kalli'yi uyandırmaya yetmiyor... Şayet Song, Servet, Hasan ve Nonda, Gaziantep'teki faciayı 40 yıl önce yaşasalardı, Kalli'in ümüğünü sıkarlardı. O ne Lincoln'ün hali? Şayet hâlâ kadro dışı cezasında kaldıysa, hayret... Oyundan çıkarken neredeyse ruhunu teslim edecek gibiydi... Galatasaray'ın iyi idman yapmadığı şeklinde gelen haberler giderek doğrulanmaya başladı... Ve de UEFA Kupası'nda o gruptan çıkılamazsa, kimse şaşırmasın... Benden söylemesi... >> Hakem şov! Bir de baktım ki, başta MHK Başkanı Hilmi Ok Hoca, derbinin hakemi İsmet Arzuman, müthiş bir tele dolaşım içindeydiler. Tabii kimse tatmin olmadı. Hele Beşiktaşlılar... Hatta timsahın gözyaşlarını dökenler bile... Peki, bu İsmet kardeşimiz, ismi açıklandığında patlayan deklarasyonların ışığında, "Hilmi Hocam, beni affedin, bu atmosferde maç yönetemeyeceğim" deseydi, ne timsah ağlardı, ne de kurbanı...